Ali Karahasanoğlu Ahmet Hakan'a fena çaktı; Hergelenin biri
Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, Ahmet Hakan'ın Osman Kavala ile ilgili yazısına çok sert tepki gösterdi..
Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, Ahmet Hakan'ın "Şıracının şahidi bozacı" olmaya soyunduğunu belirterek bugünkü köşesinden verdi veriştirdi.
Ahmet Hakan'ın gözaltındaki Osman Kavala'yı aklamaya çalıştığını öne süren Ali Karahasanoğlu "Buradan hergeleye bir soru sormak istiyorum, hem Osman Kavala hem o Boğaziçili dostu, Gezi sırasında Emine Erdoğan'a edilen küfür neydi?" dedi.
İşte Ali Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısından bir bölüm
Şıracının şahidi bozacı!
Hani “Al birini vur ötekine” türünden güzel bir sözümüz var..
“Şıracının şahidi, bozacı” diye..
“Yalancıya şahitlik edene bak, notunu ver” anlamında..
Veya bir başka açıdan..
“Yalancı, yalancıya tanıklık eder” anlamında..
Bunun aktüel örneğini, dün hergele vermiş..
Gizemli bir patron var ya..
Osman Kavala adında..
Bu gizemli patron, halen gözaltında ya..
Adamın kapitalist mi, emekten yana bir sosyalist mi olduğunu kimse bilmiyor ya..
Bir gün iktidardan yana, bir gün muhaliflerinden yana tavır aldığından, hemen herkes bu adamı güvensiz buluyor ya..
Sonunda yakayı ele verdiği ve gözaltına alındığı biliniyor ya..
Şimdi, “şıracının şahidi bozacı” türünden şahitlikler ile, aklanmaya çalışılıyor..
Siyasi iktidara, özellikle de Tayyip Erdoğan’a şirinlik yapılarak, sempatisi kazanılmaya çalışılıyor..
Hergelenin, Boğaziçi Üniversitesi’nden bir öğretim üyesine dayandırarak anlattığına göre..
Meğerse, Tayyip Erdoğan’ı/AK Parti’yi iktidardan devirme amaçlı bir darbe girişimi olduğunu, aklı eren herkesin artık kabul ettiği 2013 Gezi olayları sırasındaki protestolarda, Osman Kavala sertlik yanlılarına karşı çıkmış, mutedil bir tavır sergilemiş!
Divan Oteli’nin lobisini Gezicilere açıp, onlara yiyecek-içecek hizmetleri veren, telefon şarj imkanlarını sunan Koç’un, “Biz gezi olaylarını desteklemedik”diyerek, Akit’e trilyonlarca liralık tazminat davaları açması gibi..
Şimdi Osman Kavala’nın da..
Aslında Gezi’deki sertliklerden yana olmadığı ileri sürülüyor..
Hergelenin köşesinde anlatılan, “iyi polis” rolü giydirilmiş Osman Kavaya efsanesi şöyle:
“Boğaziçi Üniversitesi’nden bir profesör arkadaşının, Osman Kavala ile ilgili bir tanıklığını aktarıyorum:
‘2013 Haziran’ının başıydı.
Gezi’de olan biteni yakından takip ediyor, hükümetin sert ve yanlış tepkisinden endişe ediyor, çözüm için nasıl faydamız olur diye düşünüyorduk.
Kimileri o dönem başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın eşofmanlarını giyip Gezi Parkı’na gelmesinin, gençlerle konuşup temas etmesinin faydalı olacağına inanıyor, arabuluculuk etmeye çalışıyordu.
Osman Kavala ile Gümüşsuyu’ndan aşağıya inerken bir yandan konuşuyor, bir yandan da yazılarla donatılmış duvarlara bakıyorduk.
Tam o sırada Japonya Konsolosluğu’nun duvarında Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’la ilgili hiciv sınırlarını aşan çirkin bir slogan gördük.
Osman, ‘Bu olmaz ama’ dedi.
Konsolosluk güvenliğine ‘Bu sloganı silmek istiyoruz’ dedi.
Güvenlik oralı olmayınca Osman birkaç dakika içinde hem bir bez hem de bir merdiven buldu.
Birileri yardıma gelecek oldu ama en uzun oydu ve kendi çıkıp o çirkin sloganı kendi elleriyle sildi.”
Hani hikayenin merdiven bulma, bez bulma süslemelerini bir kenara bırakalım..
Kavala’nın ancak merdiven bularak yetişebileceği yüksekliğe yazıyı, Gezicilerin ne ile yazdığı konusunu es geçelim.. Duvara büyük ihtimalle sprey boya ile yazılmış yazının bez ile silinmesi mavalını görmezden gelelim..
İşin içeriğine bakalım..
O tarihte, gerek Tayyip Erdoğan ile ilgili..
Gerekse eşi Emine Erdoğan Hanımefendi ile ilgili..
Gezi’cilerin çok ahlaksız, çok edepsiz hakaretleri, resmen küfür içeren nitelemeleri duvarlara yazılıyor, yürüyüşlerde pankart olarak açılıyordu..
Ben buraya onları alıntılayamayacağım..
Resmen küfür içerikli ifadelerdi..
İtibarsızlaştırmak için..
Başbakanı devirebilmek için, önce halkın nezdinde onun saygınlığının kaybettirilmesi gerektiğini, akıl babası efendilerinden öğrendikleri için..
En rezilcelerini, sadece afişlerle, pankartlarla değil, sosyal medyada da korkusuzca yayıyorlardı..
O günlerde, “Böyle ağaç davası mı olur? ‘Ağaca dokunma’ diye yapılan bir gösteride, insanlara böyle küfürler mi edilir?” desek de, kimse dinlemiyordu..
4 yıl sonra..
Köşeye sıkışınca..
Birilerinin aklına..
“İyi polis rolü oynama hikayesi” gelmiş..
Bunu anlatarak, şirinlik yapıyorlar..
Bir yandan Gezi olaylarını tahrik edecekler..
Gençleri sokaklara dökecekler..
Hatta onları cesaretlendirmek için, kendi ağızları ile sokaklarda gezdiklerini itiraf edecekler..
Ama..
“Biz o kadar da kötü değildik” babında..
“Emine Erdoğan’a ağır ifade vardı, onu sildi” diyerek, kendilerini temize çıkaracaklar..
Vay uyanıklar vay..
•
Ben burdan hem ismini açıklamaktan bile korkan hem Boğaziçili öğretim üyesine çağrıda bulunayım..
Hem de hergeleye..
Bir açıklasanız da bilsek; Osman Kavala’nın sildiğini iddia ettiğiniz o yazıda, Emine hanım için ne deniyordu?
Öyle, sadece “Bu kadar da olmaz” denilmesi ile yetinilecek sıradan bir hakaret mi?
Yoksa..
“Bu küfürü edebilen ahlaksızlar, dış devletlerden kuklalarıdır.. Bunlar mutlaka dış devletlerden destek almışlardır. Böyle rezillik olmaz. Böyle hainlik olmaz. Bir ülkenin başbakanının eşine bu küfürü edenler, ağaç sevdalısı olamazlar. Bu olaylar dış güçlerin oyunudur. Üç tane ağaç için sokağa çıkan insanları, gençleri bilgilendirmemiz, derhal bu olaylardan onları çekmemiz, kurtarmamız lazım” dedirtecek derecede çok ağır küfürler mi?
Açıklayın o küfür sözcüklerini de, tüm kamuoyu bilsin..