ALKIŞ

Ali Bulaç için...

Camii – Cem Evi birbirine bitişik olur ve bu güzel model yayılır; aynı dinin farklı yorumcuları birbirleriyle dost, kardeş olurlarsa...

Ali Bulaç için...

Çocukluğumda “dinci”  ile “dindar” arasındaki farkı anlatan rahmetli dedeciğimden dinlemiştim…

Eski zamanlar…

Kasabanın en zengin adamı “öldü” sanılır...

Zengin ya…

Kasabanın en ünlü ve iki imamı birden davet edilir naşının yıkanması için…

Hazırlıklar yapılır…

Hocalardan biri sıcak suyu zengin adamın üzerine boca edince henüz ölmemiş adam kımıldanmaya, kendine gelmeye başlar…

Elinde maşrapa olan imam diğerine fısıldar:

“Sık şunun gırtlağını Molla yoksa gitti yevmiyeler…”

Dedeciğim bunu bana “öykü” gibi değil de “yaşanmış” bir olaymış gibi anlatıp sonunu şöyle bağlamıştı:

“İşte bu imamlar dindar değil dincidirler… Simitçi nasıl simit satarak para kazanırsa bunlar da dini satarak para kazanırlar… Dindar olsaydılar, adam dirilince sevinirler; evlâtlarına müjdeli haber vermek için yarışırlardı”…

Sünni – Alevi uyuşmazlığı ve hatta gerginliğinden çıkarları olanları ben dedeciğimin anlattığı o “iki dinci” imama benzetiyorum…

Biliyorum ki bu tartışma üzerinden yazdıkları yazılar ve yaptıkları konuşmalarla para kazananlar; Camii – Cem Evi birbirine bitişik olur ve bu güzel model yayılır; aynı dinin farklı yorumcuları birbirleriyle dost, kardeş olurlarsa bunların da yevmiyeler gidecek…

Onun için “Camii – Cem Evi yan yana” inşaatına karşı çıkıyorlar…

Ortalığı ayağa kaldırmalarının sebepleri dindarlıkları değil, dincilikleri…

Şimdi artık; Sünni din adamlarının en saygınlarından biri olarak; Alevilerin Cemevini ibadethane olarak kabullenmelerine saygı duyulması gerektiğini yazan  Ali Bulaç'ı alkışlayabilirim...
ÇOK OKUNANLAR