Ali Bayramoğlu Hansel ile Grathel gibi evin yolunu bulabilecek mi?
Ali Bayramoğlu, Marketing Türkiye dergisine verdiği söyleşinin, internet sitelerinde "kendisine dair melodiyi yansıtmayacak şekilde" yayımlanmadığından yakınınca Hansel ve Gretel hikâyesi zihnimde bir kez daha yürürlüğe girdi.
Herkes, "İki silahım var, ben ölmeden kimse Tayyip Erdoğan'a dokunamaz. Yaşasın tam bağımsız, cihanşümul Türkiye" diyen bir Yiğit Bulut; Taraf'ta "diktatör" olarak da gördüğü Erdoğan'a Yeni Şafak'a kapılanınca "100 yılda bir gelen lider" hitabı eşliğinde pişmanlık dilekçeleri yağdırdıktan sonra namusu ve şerefi üzerine yemin ederek milletvekili sıralarına kurulan bir Markar Esayan değil elbette. O dilekçelerin en vıcıklarını kendileri de yazmalarına rağmen, Esayan gibi seçimden sonra 3,5 aylık peşin yatan 55 bin liralık milletvekili maaşının hamili olamayanlar da var tabii. Kıyamam.
T24'deki köşesinde böyle başlıyor sözlerine Doğan Akın. Üvey annesinin kendilerini ormanda terkedeceğini öğrenince geri dönüş yolunu bulmak için cebine doldurduğu çakıl taşlarıyla yolu işaretleyen Hansel ve Gratel masalını anımsatan Doğan Akın, Ali Bayramoğlu'nu Hansel ile özdeşleştirip, "şöhretlerine geri dönmek için ceplerindeki çakıl taşlarını serpiştiren Hansel" olarak niteledi.
Uzun ve bol ayrıntılı yazısında Akın, gazeteciliğin "yazmaktan çok "yazmamak"la, sormaktan çok "sormamak"la, görmekten çok "görmemek"le de icra edilen bir "sus payı" mesleği haline getirildiğini" anlattı.
İşte Akın'ın yazısından dikkat çeken bölümler:
"... Bir de iktidar yollarına revan olurken, vakti geldiğinde "yangında ilk kurtarılacak" şöhretlerine geri dönmek için ceplerindeki çakıl taşlarını serpiştiren Hansel'ler var. İktidar dolaylarından ısırık da alırım, iktidara itaat etmemenin parsasını da toplarım iştahıyla oturdukları komple kahvaltı, ultra her şey dahil sofralarında "Ama ben vaktiyle şöyle eleştirmiştim, böyle tepki göstermiştim" taşları saçan Hansel'ler.
Hansel'liği tahammülsüzlüğün iktidarına da bölüştüren Hansel'ler. Sofradaki varlıklarıyla; baskı, sansür, Alo Fatih suçlamalarına karşı iktidara "Bakın sofrada kimler var, bizi eleştiren herkese bir şey demiyoruz" malzemesi sağlayan Hansel'ler.
Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Marketing Türkiye dergisine verdiği söyleşinin, internet sitelerinde "kendisine dair melodiyi yansıtmayacak şekilde" yayımlanmadığından yakınınca Hansel ve Gretel hikâyesi zihnimde bir kez daha yürürlüğe girdi.
(...)
Bayramoğlu'nu koruyan mazi diğerlerini neden korumadı?
Bayramoğlu'nun satırlarının sordurduğu soru şu:
Neden, mesela Kürşat Bumin muhalif yazıları, Ali Akel Roboski eleştirisi nedeniyle yıllarca, yıllarca yazdıkları Yeni Şafak'ta barınamadılar da Ali Bayramoğlu barınabildi?
Yeni Şafak'taki yazısında değil, ama Marketing Türkiye'de yayımlanan söyleşisinde Bayramoğlu bu soruya kendince bir cevap veriyor:
"Bazı şeyler bazı insanları koruyor. Mesela beni koruyan şey geçmişim. İslami kesimde bana karşı 28 Şubat’tan kalma bir vefa duygusu var. Bu beni şimdiye kadar korudu ama herkesi koruyan böyle bir durum yok. Dolayısıyla o korunmayanlar gönderiliyor ve yerine çok daha düşük kalitede, Yakup Cemil gibi tetikçilik yapan, fikri düzeyi olamayan ve sadece iktidarı korumayı amaçlayan yazarlar geliyor.."
Bayramoğlu'nu gerçekten 28 Şubat mazisi mi koruyor? Öyleyse, misal, aynı süreçte kararlı bir muhalefet sergileyen Kürşat Bumin, 28 Şubat geçmişi bir mazi artığı haline getirilerek, neden gazeteden gönderildi? Ve AKP'de gördüğü "her" yanlışı eleştirdiğini, "sert" muhalefet de ettiğini öne süren Bayramoğlu Erdoğan'ın uçağında da ağırlanırken Kürşat Bumin'ler, Ali Akel'ler Yeni Şafak'tan niye kapı dışarı edildi, mazileri sınıfta mı kaldı?
Cevap; gazeteciliğin-yazarlığın yazmaktan çok "yazmamak"la, sormaktan çok "sormamak"la, görmekten çok "görmemek"le de icra edilen bir "sus payı" mesleği haline getirilmesinde olabilir mi?
Misal, Bayramoğlu Erdoğan'ın uçağında huzura kabul edilenler arasına girdiğinde "Nedir bu paraları sıfırlama meselesi", "Bir Başbakan Adalet Bakanı'na yargıda şu davayı takip et diyebilir, yandaş sermaye yararına ihale iptal ettirebilir mi", "Bir Başbakan'ın televizyon kanalı arayıp 'muhalefet liderinin sözlerini vermeyin' diye talimat yağdırması, yazar attırması, gazetecileri ve yargıçları, haberleri, yazıları, kararları nedeniyle 'vatan haini' ilan etmesi kabul edilebilir mi" diye sorabildi mi? Soramaz, sorarsa o uçaklara binemez, sorduğunda 28 Şubat geçmişi onu yazdığı Yeni Şafak'ta, ekranlarına çıktığı kanallarda korumaya yetmez.
Yasak soruları sormayınca, soramayınca işte, Yeni Şafak'ta zaman zaman "sert" olduğunu öne sürdüğü yazıları Hansel'in taşları olur, itirazları "Sıyın Bışbıkınım bin de çıpılcıyım" melodisiyle duyulur. Sonuçta Bayramoğlu'lar, mazileriyle değil "sus payı" kavilleşmesi, "omerta" anlaşmasıyla da korunmuş olur.
Kötü ruhlu biri mi Ali Bayramoğlu? Bence değil. Ama ruh, biraz da olmak istediğiniz şeydir, olduğunuz şey değil…
En azından doğru gazetecilik tartışmasında yanlış cast, budur Bayramoğlu.
Peki çıktığı yere dönebilecek mi?
Hansel ve Gretel çakıl taşlarını izleyerek eve döndükten sonra, ikinci kez ormana götürülürler. Bu sefer, ceplerine doldurdukları ekmek kırıntılarını geçtikleri yollara serperler. Ancak tekrar eve dönmek istediklerinde o kırıntıları bulamazlar…
Kuşlar yemiştir.