RÖPORTAJ

Akit yazarı Faruk Köse: Akit'in seçimde parti bülteninden farkı yoktu

'Ethem Sancak ve Mehmet Barlas ilkesiz AKP amigosu, Yiğit Bulut menfaatperest' diyen Akit yazarı Faruk Köse'ye göre Akit'in seçimde parti bülteninden farkı yoktu; muhafazakâr medya Kur'ân'a aykırı davrandı!

Akit yazarı Faruk Köse: Akit'in seçimde parti bülteninden farkı yoktu

Yeni Akit gazetesinin yazarı ve uzun süre Yazı İşleri Müdürlüğü'nü yapan Faruk KöseT24’e verdiği söyleşinin dün yayımlanan ilk bölümünde “AKP döneminde İslami duyarlılıkların son derece zayıfladığını” söyledi ve şu notu düştü:

“Örneğin CHP iktidarda olsaydı, bizlere bu kadar hak vermeyebilirdi ama Müslümanların hayatında da bu kadar yozlaşma olmazdı. AKP’yle birlikte bizim kitle bir rehavete kapıldı.”

AKP’yi değerlendirirken İslami bir açıdan eleştiren ve eleştirileri arasına “otoriterleşme”yi de koyan Akit yazarı Köse, söyleşinin ikinci bölümünde “AKP’nin hatalarının en büyük sebebi” diyerek “muhafazakâr medyanın yalaka durumu”nu gösteriyor ve şunu söylüyor:

“Kelimenin tam anlamıyla, muhafazakâr medya kendini isnat etmiş olduğu Kur’ân’ın ahlakına aykırı davrandı.”

Tayyip Erdoğan’a ilahi bir aşk duyduğunu söyleyen Star Medya Grubu Başkanı Ethem Sancak ve Sabah başyazarı Mehmet Barlas için ifadelerini hatırlatarak kendisine yöneltilen soru üzerine “ilkesiz hareket eden AKP amigoları” tanımlaması yapan Köse, yazarı olduğu Akit’in de seçim döneminde parti bülteninden farkı olmadığı görüşünde. 

“Vitrinindeki yamama kadrolarını ayıklamazsa AKP’nin, ANAP gibi çözülmeye gideceği” uyarısını yapan Faruk Köse, “kendi haline bırakılması durumunda Ahmet Davutoğlu’nun AKP ve Türkiye için bir şans olduğunu” belirtiyor. Ve seçim sonrası sarf edilen “Bir iç muhasebe yapacağız” sözleri üzerine “avans verdiklerini” açıklıyor. 

Akit yazarı: Erdoğan Kabataş tacizi için yarı özür dilemeli!

İşte AK Paeti döneminde İslamcıların birlikte yaşama adına dindar olmayanlara nasıl bir güvence verdiğini de içeren T24’ten Hazal Özvarış'ın sorularına Faruk Köse’nin verdiği yanıtlar:

‘YAMAMA KADROLAR AYIKLANMAZSA AKP ANAP GİBİ ÇÖZÜLÜR’

- AKP'nin kadrolarının sorunu sizce ne?

2002’de parti kurulurkenki kuşatıcı ruha sahip kadronun çoğu tasfiye edilerek, partiye, hem de etkin ve yetkin konumlara, İslami kesimlerin duyarlılığını hissetmeyen pek çok insan alındı. Bunlar yönlendirici kademelere yükseltildi. Bu da tabanda tepkiyle karşılandı.

- Sadece teşkilat mı, medya ayağı için de aynı şeyi söyler misiniz?

Hem teşkilat içi, hem medyanın dâhil olduğu bir menfi değişim bu. Partinin vitrinine, bizim kitlenin tasvip etmeyeceği insanlar sokuldu. Benim haklarım çiğnendiğinde o hakları iade etmek için gereken neyse onu yapacak eforu sarf etmeyecek kişiler bunlar. AKP hâlâ birinci parti ama sandık sonuçları toplumun verdiği bir uyarıydı. Ama bunu anlamazlarsa, anlamak yetmez, gereğini yaparak yamama kadroları ayıklamazsa, AKP, ANAP gibi çözülmeye gider.

- “Yamama kadro” için yazılarınızda “menfaatçi yalaka takımı” gibi tabirler de kullanıyorsunuz. Kim bunlar?

İlkeleri önemsediğim için isimleri paylaşmayacağım. Aksi özel bir sohbete girer. Ama bunlar bellidir, parti yönetimi de, teşkilatlar da, taban da, basın da bunları biliyor.

‘YİĞİT BULUT MENFAATPEREST, KAYPAKLIĞI SEVMİYORUM'

- Bülent Arınç, bir tartışma esnasında “yeni yetme” diyerek Yalçın Akdoğan’ı göstermişti. Daha sonra Akif Beki “yanaşma” diyerek Ethem Sancak’ı, Abdülkadir Selvi Sancak’ın yanı sıra Yiğit Bulut’u işaret etti ve Cem Küçük’ün Selvi’ye “Aydın Doğan’ın maaşlı elemanı”, Elif Çakır’ın Selvi’yi eleştirenlere “mermici” dediği bir tartışma yaşandı. Bu isimler kendi iradeleriyle bu seviyede tartışabilirken siz neden bunları konuşmanın “özel sohbet” olduğunu düşünüyorsunuz?

Ben öyle düşünüyorum. Kamuoyunda kişileri tartışmaktan ziyade, ilkeleri konuşmak ve partinin, iç bünyede kişileri ayıklaması gerektiğini söylüyorum. Ancak, bahsettiğiniz isimlerden mesela Yiğit Bulut hakkında birkaç kelam edebilirim.

- Bulut neden bir istisna?

Parti yönetiminde değil.

- Çoğu değil. Ayrıca Bulut, Erdoğan’ın başdanışmanı.

Cumhurbaşkanı herkese danışabilir. Ama Yiğit Bulut’un tamamen menfaat üzerinden hareket ettiğini düşünüyorum. Menfaaatperestlikle bir yerlere geldi. Daha önce Tayyip Erdoğan’ı çok sert eleştiren bir kimse “Bugün ondan başka insan göremiyorum” diyor ve buna makul gerekçe getirmiyorsa, bütün olumsuzluklara olumlu kılıf çizmeye çalışıyorsa bu etik değildir. Kaypaklığı sevmiyorum. İnsanlar elbette değişebilir ama ben Yiğit Bulut’ta fikri bir değişiklik görmüyorum. Tepkim, fikri değil de menfaat üzere değişimlere.

Bunlar bir yana, 13 yıllık iktidar uzun bir süre ve AKP bir kitle partisi. Pek çok şahıs ve kesim partiye dâhil oldu, partiyle iletişime geçti. Türkiye ortalamasına göre bu uzun süre içinde her türlü pisliği yapan insanlar da partiyle temasa geçmiş ve iş yapmış olacaktır. Bu normal.

- Normal derken?

İnsanın olduğu yerde her türlü şey olur, o nedenle söylüyorum. Yani hata yapılması, bozulmalar falan, hepsi insani haller ve bu nedenle normal, yani olağan şeyler. Normal olmayan, bu insanların kilit noktalara doğru yükseliyor olması ve hataların düzeltilmemesi.

‘MUHAFAZAKAR MEDYA OLARAK ÇOK KÖTÜ BİR SINAV VERDİK’

- Muhafazakâr mahallenin gazetecileri sizce iktidarla nasıl bir sınav verdiler?

“Muhafazakâr medya” kelimesini kabul etmesem de, kastınızı anladığım için söyleyeyim, çok kötü bir sınav verdik biz. Kişisel olarak iyi bir sınav verdiğimi düşünüyorum ama genel olarak, sizin muhafazakâr basın dediğiniz basında olduğu gibi, sevdiğimiz tarafı öyle bir tutuyoruz ki hiçbir yanlışını görmüyoruz, gördüğümüzü de gündeme getirmiyoruz. Toplumu da böyle yönlendiriyoruz. Muhalif olduğumuz kesim için de sanki hiçbir doğruları yokmuş gibi bir intiba oluşturuyoruz. Bu son derece çirkin. Meclis’te muhalefetin verdiği her önerge yanlış olabilir mi?Ama iktidar hepsini reddediyor, sonra alıyor birini kendisi öneriyor, sonra ne oluyor: “Ben yaptım.” Muhalefet de aynı şekilde. İktidarın getirdiği her şeye karşı çıkıyor. İslami veya muhafazakâr basın da o sırada “İktidarın her yaptığı doğru” diyor. Hayır efendim, yanlışları da vardı ve bu doğaldı. Doğal olmayan, yanlışa yanlış deyip düzeltilmemesiydi.

‘ETHEM SANCAK, HALİME KÖKÇE VE MEHMET BARLAS İLKESİZ AKP AMİGOSU’

- Yanlışları söylememekten övgüde abartıya varan birkaç kişi: “Erdoğan’ı tanıyana kadar iki erkek arasındaki ilahi aşka inanmazdım” diyen Ethem Sancak, “Sünnetullah’a uygun olan başkanlık sistemidir” diyen Halime Kökçe, “Bal gibisiniz, çok başarılısınız” diyen Mehmet Barlas... Sizce bu isimleri ve daha fazlasını taraftarlıktan da öte holiganlığa götüren ne?

Bunlar çok kötü örnekler. Bunlar ilkesizce hareket eden AKP amigoları maalesef.

- Sizce bu kişilerin menfaati tam olarak ne; para mı, statü mü, iktidar mı?

Bilmiyorum. Bu maddi menfaat olabilir, konum, ün menfaati veya siyasi menfaat olabilir. Ama bunun içinde kesinlikle menfaat var. Başka türlü bir insan bu kadar yalakalaşamaz.

- “Havuz medyası” vakası varken sizce bu menfaatin para ile mesafeli olması mümkün mü?

Yapılan eleştirilerden biri de bu. AKP’nin doğrularını söylediğimde “Sen de mi şimdi havuzdan nemalanıyorsun”, çok affedersiniz “Sen de mi yalamaya başladın” diyorlar. Eleştirdiğimde ise “Yemini mi kıstılar” diyorlar. Bunları son derece çirkin görüyorum ve anlamakta zorlanıyorum. Açıkçası, bireysel olarak ben herhangi bir menfaat görmüşdeğilim. Zaten temel ilkem şudur: Asla kalemimi satmam, menfaat için yazmam. Hakkaniyet esas ilkemdir. İlkesel yazarım, yazdıklarımda ihtiyat payı bırakmayı ihmal etmem.

‘ERDOĞAN'A ANAM BABAM SANA FEDA OLSUN DEMEK DENSİZLİK’

- Sizin maaşınız ne kadar?

Böyle şeylere girmeyelim. Ben herhangi bir menfaat görmedim. Başkaları ne kazanıyor bilemem. Ya da kazanıyor mu? Bilmediğim bir alanda insanları itham edemem. Ancak, mesela yalakalıktan başka bir şey olmayan “Anam babam sana feda olsun” sözlerini bir hocaya sordum, şeriata göre bir mahsuru yok dedi. Ama bu ifade, sahabenin Peygamber Efendimiz için kullandığı bir ifadedir. Bunu alıp Erdoğan ya da başka birine yamarsan, bu densizliktir.

- Ethem Sancak’ın Erdoğan’a aşkı, sizce ihaleler aksayınca da devam eder mi? Veya Mehmet Barlas Sabah başyazarlığını kaybetse Erdoğan’a “bal” der mi? Bu ilişkilerde paranın yeri sizce tartışılabilir mi?

Vardır diyebilmem için bilmem lazım. Ancak tahmin ediyorum ki, bu kişiler konumlarını kaybetseler bu söylemlerini de terk ederler. Ancak ilkesellik gereği, hakkında kesin bilgi sahibi olmadığım hususlarda kesin laflar etmemeyi tercih ediyorum. Zaten, mesela bu yüzden ben ne partinin cemaat hakkındaki, ne cemaatin parti hakkındaki düşüncelerini savunuyorum. Tarafsız kalmayı yeğliyorum. Elimde somut delil yok çünkü.

ÇOK OKUNANLAR