Akif Beki'den yazar olur mu?..
Gerçek danışmanlar hiçbir zaman liderin adamı olmazlar… “Liderin Adamı” olarak tanımlanmaktan nefret ederler…
Lider danışmanlığı yapanları düşünürken hep Tagore gelir aklıma…
“Bana tutunacak bir şey ver. Bir şey ki, hazdan daha uzun sürsün; ıstırap içinde dahi dayanabileyim”…
Lider danışmanlığı işte böyle bir şeydir…
Eğer gerçekten severseniz lideri…
Samimiyetle inanıyorsanız kişiliğine ve hedeflerine…
Onunla çalışırken duyduğunuz hazzın hiç bitmemesini istersiniz ama öyle acılar içinde kıvranırsınız ki aynı anda, dayanabilmek için gereğinden de daha büyük güce ihtiyaç duyarsınız…
Sözü, Ayşe Arman’ın, Akif Beki ile yaptığı söyleşiye getireceğim…
Akif Beki danışman değil, “Başbakan’ın Adamıydı”…
Nitekim kendi de bunu kabul ediyor…
Gerçek danışmanlar hiçbir zaman liderin adamı olmazlar…
“Liderin Adamı” olarak tanımlanmaktan nefret ederler…
Birinin ( o kişi kim olursa olsun) adamı olduğunuz anda onunla özdeşleşirsiniz…
Kişiliğiniz sizi siz olmaktan çıkarır, lider-başkanın kimliğinin kişiliğinin parçası haline getirir...
Ve hatırlayabildiğim kadarıyla Akif Beki’nin titri “Başbakanlık Sözcüsü” olarak geçiyordu…
“Başkanın Adamı” olmak zorundaydı…
Bakın ne diyor Akif Beki:
“Sayın Başbakan’a yakınlığımı bir yüke dönüştürmeye çalışanlar var. Benim için olsa olsa başımda taşıyacağım bir taçtır.”
Bunu söyleyen bir kişi artık kamuoyu görevi yapamaz…
Yapmamalı…
Hele gazetecilik, yazarlık; zinhar!...
Bir siyasi lidere verdiği servisi başının tacı olarak gören birinin siyasi, ekonomik, sosyal olaylara “tarafsız” bakabilmesi mümkün mü?..
Demek ki şu anda Radikal’de bir yazar olarak değil halen Ak Parti Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan’ın “sözcüsü” olarak yazıyor…
Haliyle okurlar, her yazdığını sanki Erdoğan söylüyormuş gibi algılamak durumunda…
Akif Beki bir “yazar” olarak bitmemişti benim gözümde ama Ayşe Arman’la yaptığı söyleşiyi okuduktan sonra gördüm ki kendisi “bitmek” istiyor…
Kendini R. Tayyip Erdoğan ile özdeşleştirmiş…
Ondan, onun kişiliğinden kopması mümkün değil…
Ayşe Arman soruyor:
“8 ay önce daha iktidardaydınız ama angajeydiniz, şimdi iktidarda değilsiniz ama özgürsünüz. Tercihiniz hangisi?”
Bu soruya Akif Beki şu cevabı veriyor:
“Özgürlük tabii yerine başka hiçbir şey koyamayacağınız bir şey. Ben özgürlüğü tercih ederim.”
Hayır sevgili Beki hayır…
Sen asla özgür değilsin ve olamazsın…
Neden mi?..
Cevabını da kendin veriyorsun zaten…
Ayşe soruyor:
“Sizce ben bir gün Başbakan’la röportaj yapabilir miyim?”
Ve sen, vereceğin cevaptan bir sürü mana çıkacağını bile bile şöyle diyorsun gülerek:
“ Performansınıza bağlı! Bu iş çıkınca göreceğiz!”
Şaka bile olsa asla verilmeyecek bir cevap bu…
Demek ki halen, Başbakan Erdoğan’la “söyleşi” ayarlama işine bakıyorsun…
O halde, patronun Aydın Doğan’ı Başbakanla görüştürmekle görevlendirildiğin doğru…
Demek ki, Başbakan’ın öyle bir randevu isteyeceğini bildiği için telefonlarına dönmediği de doğru…
Keşke uyanık Ayşe’nin karşısına oturmasaydın…
Gördün işte…
Bir şehir efsanesi daha yıkıldı gitti…