Ahmet Şık kovulurken neredeydiniz?
Başar Başaran BirGün gazetesindeki yorumunda Ahmet Şık'ın Radikal'den kovulurken sesini çıkartmayan Yıldırım Türker'i "neden direnmediniz" sözlerini eleştirdi.
GAZETECİLER.COM - Ahmet Şık'ın tutuklanması ve İmamın Ordusu isimli kitap taslağının toplatılması sürecinde Radikal yazarı Yıldırım Türker'in polise neden direnilmedi sorusu tartışılmaya devam ediliyor. BirGün gazetesindeki yorumunda Başar Başaran, Türker'in Ahmet Şık Radikal'den kovulurken sessiz kalmasını eleştirdi ve şunları yazdı.
EXPRESS DERGİSİNDEN KOVULUŞUNU ANLATMIŞTI
Yıldırım Türker’de hasıl olan direniş beklentisi ve hayal kırıklığı üzerine kendisine yardımcı olacağını düşündüğüm bir kupür var elimde. Siren İdemen’in Ahmet Şık ile yapmış olduğu bir söyleşi, Express dergisinin 2005 Temmuz sayısından kesilmiş. Başlığı ‘’17 kollu ahtapot’’ olan bu röportajda Ahmet Şık, Radikal gazetesinden nasıl ve neden kovulduğunu anlatıyor. Ben Yıldırım Türker’in şikayet ettiği ‘Ölmeye yatmış, sinmiş gazetecilik’ olgusunun medyada çok bilinen bu tekil örnek üzerinden daha doğru tartışılabileceği kanısındayım.
RADİKAL YÖNETİMİNE GÖRE ÇIBANBAŞIYDI
Ahmet Şık’ın sekiz yıldır muhabirlik yaptığı gazeteden kovuluş sebebi; çalışma koşullarının iyileştirilmesi için yürüttüğü mücadele neticesinde yönetimin kendisiden rahatsız olması olmuş. Ahmet Şık, röportajda iyileşmesini istediği koşulların neler olduğunu, haftalık çalışma saatlerini sürekli aşacak şekilde düzenlenmiş servis saatlerinden, Doğan Grubu’nda yaşanan besin zehirlenmesine, şirkete kanunen kurulması zorunlu olan kreşin kurulmayışından, çalışan önerilerinin dile getirilmeleri için oluşturulan şikayet sisteminin nasıl sansürlediğine varıncaya kadar uzun uzun anlatıyor. Kendisinin çalıştığı süre zarfında, dile getirdiği her şikâyette yönetim tarafından biraz daha mimlendiğini ve ‘’çıbanbaşı’’ kabul edildiğini anlıyoruz.
TÜRKER'İN O ZAMANLAR BÖYLE BİR DERDİ YOKTU!
(...) İşte Yıldırım Türker’in ‘’Yazdığı kitabın taslağını koruyamadınız’’ diye arkadaşlarına sitem ettiği Ahmet Şık’ın Radikal’den kovuluş hikâyesi tastamam böyle yaşanıyor.
O günlerde de yine Radikal’de çalışan Türker’in bu meseleyi ele alan bir yazısı olup olmadığını arşivde kontrol ettim ama bulamadım. Görebildiğim kadarıyla kendisi Ahmet Şık’ın kovuluşuna ‘’direnmediği’’ gibi yazılarında da ne gazetedeki çalışma koşullarını ne de bu koşullara karşı çıkmanın karşılaştığı baskı ve sansürü dert edinmiş.
PARTONA KARŞI KORUYAMAMIŞSINIZ...
Yani Ahmet’in kendisini patrona karşı bile koruyamamış arkadaşlarından, Ahmet’in kitabını polise karşı savunmasını beklemek gibi bir naifliği dile getiren Türker, o gün şimdi direniş beklediği insanlardan çok farklı bir tavra sahip olamamış. Eğer bunun aksi bir durum varsa ve ben bilmiyorsam peşinen özür dilerim. Ancak ne olursa olsun, kendisinin şimdi ‘’ölmeye yatmış gazetecilik’’ konusunda ‘tahmin’ aşamasına gelmiş olmasını sevindirici bulmak gerekir.
Bir inkişafdan söz edebiliyoruz. Ancak işin bütününe bakınca, naifliğinin sınırı olmadığını da eklemek lazım. Zira içinde bulunduğu yapıyı tanıması için yeteri kadar zaman geçirmiş görünüyor. Yüreği temiz olduğundan insanlara konduramamış zahir."
Başar Başaran'ın yazısının tamamınıokuyabilirsiniz.
EXPRESS DERGİSİNDEN KOVULUŞUNU ANLATMIŞTI
Yıldırım Türker’de hasıl olan direniş beklentisi ve hayal kırıklığı üzerine kendisine yardımcı olacağını düşündüğüm bir kupür var elimde. Siren İdemen’in Ahmet Şık ile yapmış olduğu bir söyleşi, Express dergisinin 2005 Temmuz sayısından kesilmiş. Başlığı ‘’17 kollu ahtapot’’ olan bu röportajda Ahmet Şık, Radikal gazetesinden nasıl ve neden kovulduğunu anlatıyor. Ben Yıldırım Türker’in şikayet ettiği ‘Ölmeye yatmış, sinmiş gazetecilik’ olgusunun medyada çok bilinen bu tekil örnek üzerinden daha doğru tartışılabileceği kanısındayım.
RADİKAL YÖNETİMİNE GÖRE ÇIBANBAŞIYDI
Ahmet Şık’ın sekiz yıldır muhabirlik yaptığı gazeteden kovuluş sebebi; çalışma koşullarının iyileştirilmesi için yürüttüğü mücadele neticesinde yönetimin kendisiden rahatsız olması olmuş. Ahmet Şık, röportajda iyileşmesini istediği koşulların neler olduğunu, haftalık çalışma saatlerini sürekli aşacak şekilde düzenlenmiş servis saatlerinden, Doğan Grubu’nda yaşanan besin zehirlenmesine, şirkete kanunen kurulması zorunlu olan kreşin kurulmayışından, çalışan önerilerinin dile getirilmeleri için oluşturulan şikayet sisteminin nasıl sansürlediğine varıncaya kadar uzun uzun anlatıyor. Kendisinin çalıştığı süre zarfında, dile getirdiği her şikâyette yönetim tarafından biraz daha mimlendiğini ve ‘’çıbanbaşı’’ kabul edildiğini anlıyoruz.
TÜRKER'İN O ZAMANLAR BÖYLE BİR DERDİ YOKTU!
(...) İşte Yıldırım Türker’in ‘’Yazdığı kitabın taslağını koruyamadınız’’ diye arkadaşlarına sitem ettiği Ahmet Şık’ın Radikal’den kovuluş hikâyesi tastamam böyle yaşanıyor.
O günlerde de yine Radikal’de çalışan Türker’in bu meseleyi ele alan bir yazısı olup olmadığını arşivde kontrol ettim ama bulamadım. Görebildiğim kadarıyla kendisi Ahmet Şık’ın kovuluşuna ‘’direnmediği’’ gibi yazılarında da ne gazetedeki çalışma koşullarını ne de bu koşullara karşı çıkmanın karşılaştığı baskı ve sansürü dert edinmiş.
PARTONA KARŞI KORUYAMAMIŞSINIZ...
Yani Ahmet’in kendisini patrona karşı bile koruyamamış arkadaşlarından, Ahmet’in kitabını polise karşı savunmasını beklemek gibi bir naifliği dile getiren Türker, o gün şimdi direniş beklediği insanlardan çok farklı bir tavra sahip olamamış. Eğer bunun aksi bir durum varsa ve ben bilmiyorsam peşinen özür dilerim. Ancak ne olursa olsun, kendisinin şimdi ‘’ölmeye yatmış gazetecilik’’ konusunda ‘tahmin’ aşamasına gelmiş olmasını sevindirici bulmak gerekir.
Bir inkişafdan söz edebiliyoruz. Ancak işin bütününe bakınca, naifliğinin sınırı olmadığını da eklemek lazım. Zira içinde bulunduğu yapıyı tanıması için yeteri kadar zaman geçirmiş görünüyor. Yüreği temiz olduğundan insanlara konduramamış zahir."
Başar Başaran'ın yazısının tamamınıokuyabilirsiniz.