Ahmet Kekeç 'sapıklarına' yüklendi
Ben “Çek elini Erbakan’dan uyanık Sokrat” diye bir yazı mı yazdım? Mukallit doktor hemen bu yazının “Çek elini Yılmaz Güney’den uyanık Eflatun” versiyonunu devreye sokuyor.
GAZETECİLER.COM - Oda TV yazarlarından Dr. Hasan Vasfi Altay'ın kendisi ile ilgili yazılarına tepki gösteren Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, "Maocu Kemalistlerin internet sitesinde yazan bir sapığım var." dedi.
Kekeç, bir yandan kendi yazılarına Altay'ın getirdiği eleştirileri yanıtladı, diğer yandan da Altay'ın isminin başındaki Doktor uvanını sorguladı:
Kekeç yazısına şöyle devam etti:
"Benim için konuşlandırılmış adeta.
Neredeyse her yazıma cevap veriyor...
Kendince espriler yapıyor, “öğreten adam” pozisyonlarına giriyor, müthiş “yaratıcılıklar” sergiliyor; filan... Ama boş bir arkadaş.
En akılda kalıcı ifadesi, “yandaş...”
Bunu dediği an, bütün tartışmalardan galip çıkmış sayıyor kendisini.
İsminin önünde “doktor” yaftası var.
Ne doktoru olduğunu çözemedim. Bu etiketi kullanmayı seviyor. Muhtemelen fark yarattığını düşünüyor. Doktor Kenan Evren gibi... “Doktor” olduğun an, otomatikman bir liyakatten bakıyorsun ve zavallı cahil sürüsüne haddini bildirmiş oluyorsun.
Fakat bir kusurcuğu var bu yaratıcı doktorun.
Beni cevaplamak için, yine benim sözcüklerimi ve tanımlamalarımı kullanıyor.
Müthiş mukallit.
Ben “Çek elini Erbakan’dan uyanık Sokrat” diye bir yazı mı yazdım?
Mukallit doktor hemen bu yazının “Çek elini Yılmaz Güney’den uyanık Eflatun” versiyonunu devreye sokuyor.
Ben yazıma “Otur Feridun, sıfır” başlığını mı attım?
Mukallit doktor hemen “Otur Ahmet, sıfır” diye bir yazı yetiştiriyor.
Böylece tartışmış oluyoruz.
(...)
Hiç utanmıyordu.
Mukallit doktor, “Bu ne şimdi?” diye soracağına, Soner Yalçın’a hoş gelecek şirinlikler yapıyor.
Sonra dönüp, (benim nitelemelerimi kullanarak) Yılmaz Güney’den elimi çekmem gerektiğini söylüyor. Böylece sözlerimi çürütmüş oluyor.
Çok basit bir soru sormuştum oysa:
Ulusalcı ve darbeci görüşleriyle tanınan Tarık Akan Üregül, “Bütün ideolojik dönüşümünü borçlu olduğunu” söylediği Yılmaz Güney’den ne öğrendi acaba?
Bazı darbelerin iyi, bazı darbelerin kötü olduğunu, anti militarist Yılmaz Güney mi öğretti ona?
Çözüm sürecinin ülkeyi felakete götüreceği düşüncesini, Kürtçü Yılmaz Güney’den mi tevarüs etti?
Her gün onlarca şehit cenazesi gelirken ülke felakete gitmiyordu da, PKK’nın sınır dışına çekilme kararı alması mı felaket getirecekti?
Bu mu?
Mukallit doktor bıraksın onu bunu da, bu Tarık Akan’la, o Yılmaz Güney arasında nasıl bir benzerlik, nasıl bir ortaklık, hatta nasıl bir “ideolojik birliktelik” bulunduğunu açıklasın.
Biraz da özgün olsun tabii.
Kekeç, bir yandan kendi yazılarına Altay'ın getirdiği eleştirileri yanıtladı, diğer yandan da Altay'ın isminin başındaki Doktor uvanını sorguladı:
Kekeç yazısına şöyle devam etti:
"Benim için konuşlandırılmış adeta.
Neredeyse her yazıma cevap veriyor...
Kendince espriler yapıyor, “öğreten adam” pozisyonlarına giriyor, müthiş “yaratıcılıklar” sergiliyor; filan... Ama boş bir arkadaş.
En akılda kalıcı ifadesi, “yandaş...”
Bunu dediği an, bütün tartışmalardan galip çıkmış sayıyor kendisini.
İsminin önünde “doktor” yaftası var.
Ne doktoru olduğunu çözemedim. Bu etiketi kullanmayı seviyor. Muhtemelen fark yarattığını düşünüyor. Doktor Kenan Evren gibi... “Doktor” olduğun an, otomatikman bir liyakatten bakıyorsun ve zavallı cahil sürüsüne haddini bildirmiş oluyorsun.
Fakat bir kusurcuğu var bu yaratıcı doktorun.
Beni cevaplamak için, yine benim sözcüklerimi ve tanımlamalarımı kullanıyor.
Müthiş mukallit.
Ben “Çek elini Erbakan’dan uyanık Sokrat” diye bir yazı mı yazdım?
Mukallit doktor hemen bu yazının “Çek elini Yılmaz Güney’den uyanık Eflatun” versiyonunu devreye sokuyor.
Ben yazıma “Otur Feridun, sıfır” başlığını mı attım?
Mukallit doktor hemen “Otur Ahmet, sıfır” diye bir yazı yetiştiriyor.
Böylece tartışmış oluyoruz.
(...)
Hiç utanmıyordu.
Mukallit doktor, “Bu ne şimdi?” diye soracağına, Soner Yalçın’a hoş gelecek şirinlikler yapıyor.
Sonra dönüp, (benim nitelemelerimi kullanarak) Yılmaz Güney’den elimi çekmem gerektiğini söylüyor. Böylece sözlerimi çürütmüş oluyor.
Çok basit bir soru sormuştum oysa:
Ulusalcı ve darbeci görüşleriyle tanınan Tarık Akan Üregül, “Bütün ideolojik dönüşümünü borçlu olduğunu” söylediği Yılmaz Güney’den ne öğrendi acaba?
Bazı darbelerin iyi, bazı darbelerin kötü olduğunu, anti militarist Yılmaz Güney mi öğretti ona?
Çözüm sürecinin ülkeyi felakete götüreceği düşüncesini, Kürtçü Yılmaz Güney’den mi tevarüs etti?
Her gün onlarca şehit cenazesi gelirken ülke felakete gitmiyordu da, PKK’nın sınır dışına çekilme kararı alması mı felaket getirecekti?
Bu mu?
Mukallit doktor bıraksın onu bunu da, bu Tarık Akan’la, o Yılmaz Güney arasında nasıl bir benzerlik, nasıl bir ortaklık, hatta nasıl bir “ideolojik birliktelik” bulunduğunu açıklasın.
Biraz da özgün olsun tabii.