MEDYA KÖŞESİ

Ahmet Kekeç, Ali Kırca'ya çaktı

İhtimal ki, Dinç Bilgin’in anlatmaktan imtina ettiği başka marifetleri de vardır Ali’nin. Anlatmasın da zaten...

Ahmet Kekeç, Ali Kırca'ya çaktı

GAZETECİLER.COM
Ahmet Kekeç, 28 Şubat
mağdurlarından…
En azından büyük manevi işkence görenlerinden…
Haliyle, 28 Şubatçılara ve onlara maddi manevi destek veren herkese karşı bir “öfke” duyuyor…
Bunlardan biri dönemin en etkin andıççılarından biri olan Ali Kırca…
Nitekim o günlerde Ali Kırca’nın patronu olan Dinç Bilgin de Ali Kırca’nın 28 Şubatçılara nasıl destek verdiğini anlatıyor Neşe Düzel’e…

Ahmet Kekeç de o anlatılardan yola çıkarak çakıyor Kırca’ya…
Bakın nasıl...

 

Bu Ali beni hiç şaşırtmadı

Dinç Bilgin bombalamış: “28 Şubat sürecinde kendi gazeteme ve çalışanlarıma hâkim değildim...”

İnanırım...

İkinci bomba: “Medya 28 Şubat’ta karşı çıkabilirdi ama çok zordu bu. Başına 50 tane bela gelebilirdi. Tehditler vardı...”

İnanırım...

Üçüncü bomba: “Ben sürece şiddetle karşıydım ve karşı olduğumu da söylüyordum, bunun kavgasını yapıyordum, ama... Bir süre sonra gazete sahibi olarak, Sabah Grubu’nun bir numarası olarak benim de pek fazla gücüm olmamaya başladı. Gücümü kaybettim, sözüm geçmemeye başladı. Bir başka güç odağı geldi ve gazeteye hâkim oldu.”

İnanırım...

Dördüncü bomba: “ATV’ye bantlar geliyordu. Bizim Ali Kırca ekrana çıkıyor, birden ses tonunu değiştiriyordu. Ve saçma sapan yazılar ekrandan akmaya başlıyordu.”

İnanırım...

Beşinci bomba: “Ali Kırca kasetlerle oynardı...”

İnanırım...

İhtimal ki, Dinç Bilgin’in anlatmaktan imtina ettiği başka marifetleri de vardır Ali’nin. Anlatmasın da zaten...

Kasetlerle oynaması başlı başına “cürüm” zaten...

Kasetlerle oynaya oynaya, sonunda kendisi “kasetlik” oldu: Sanatsal görüntüleri insafsız ve vicdansız birtakım adamlar aracılığıyla internet ortamında dolaştırıldı... Ali, mahkemeden karar çıkarttırdı, bunların dolaştırılmasını engelledi. Bu konuda yapılan yorumlara yine mahkeme aracılığıyla yayın yasağı getirtti...

Çok iyi yaptı...

Peki, 28 Şubat sürecinde masuniyetiyle, mahremiyetiyle, hususiyetiyle oynadığı ve “savaşılacak unsurlar” olarak hedef tahtasına yerleştirdiği insanlar?

Onlar kimden şekvacı olacak?

Hangi mahkemeden karar çıkarttıracak?

Bu konuda Ali’nin bir özür borcu yok mu?

Döne döne özür dilese, kurbanlar kesse, adaklar adasa, demokrasi suyuyla kırk kez yunsa yeridir...

Daha önce de yazmıştım:

Başına getirilenlerden dolayı kendisine destek çıktım. Sanatsal görüntülerini dolaştıran adamlara karşı “mahremiyetini” savundum.

Benzer bir hadiseyle karşılaşsa yine savunurum.

Fakat, ben bu Ali’yi sevmedim arkadaş...

Kendimi zorladığım halde sevemiyorum...

Hesapçı kitapçı, içten pazarlıklı biriymiş gibi geliyor bana...

Empatisini “sahte” buluyorum.

 

Kekeç’in yazısının tamamını okumak için lütfen tıklayınız

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar