MEDYA KÖŞESİ

Ahmet Kekeç adaşına böyle çaktı: 'Medyanın şerefsiz kesimi'

İşte Ahmet Kekeç'in hedefine isim vermeden adaşı Ahmet Hakan'ı da oturttuğu ve Medyanın Şerefisiz kesimi dediği o yazısı...

Ahmet Kekeç adaşına böyle çaktı: 'Medyanın şerefsiz kesimi'

GAZETECİLER.COM - Türkiye günlerdir Altın Portakal Film Festivali'nde yaşanan sansür krizini konuşuyordu.

Gezi Olaylarını anlatan Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek isimli belgesel içinde yer alan ve Cumhurbaşkanı'na yönelik küfürler yüzünden Altın Portakal Film Festivali'nde ön jüriden geçmesine rağmen yarışmadan çıkartılmıştı.

Sansür süreci eleştirilere uğrayınca her iki taraf da geri adım attı ve yönetmen belgeseldeki küfürlü alt yazıları kaldırdı, Festival Düzenleme Komitesi ise filmin Altın Portakal'a yeniden kabul edildiğini açıkladı.

AHMET HAKAN: YÜRÜ GİT ALTIN PORTAKAL

Ancak tartışmalar sürüyor. Ahmet Hakan, Hürriyet gazetesindeki köşesinde Altın Portakal'da uygulanan sansüre sert tepki gösteren isimlerden biriydi ve ''Aynı belgesel filmin Adana Altın Koza'da kazasız belasız gösterildiğini hatırlatıyor ve şu sloganı atıyorum: "Yürü git Altın Portakal/Yaşasın Adana Altın Koza" yazdı.


AHMET KEKEÇ MEDYANIN ŞEREFSİZ KESİMİ

Star yazarı Ahmet Kekeç ise sansürü eleştirenlerin hepsini aynı kefeye koyan yazısında geçmişte yaşanan sansür olaylarında tepkisiz kalmak ile suçladığı herkese Medyanın şerefsiz kesimi, günlerce feveran etti diyerek hakaret etti.

Kekeç, yazısında sözünü ettiği o feveranları ise şöyle özetledi: “Sansür var... Benim için Antalya bitmiştir, Altın Koza başlamıştır... Faşistler...”

İşte Ahmet Kekeç'in hedefine isim vermeden adaşı Ahmet Hakan'ı da oturttuğu o yazısından çarpıcı bir bölüm:

KAÇ GÜNDÜR "AŞAĞILIK SANSÜR" KONUSU İŞLENİYOR

Sözü, Antalya Altın Portakal Festivali’ndeki “sansür” tartışmasına getirmek istediğim anlaşılmıştır...

Kaç gündür, yayın mecralarında, “aşağılık sansür” konusu işleniyor.

Bir yönetmen, Gezi olaylarının belgeselini yapmış. Yaratıcı duvar sloganlarının da yer aldığı belgeselde “O... Ç... T...” diye bir ibare göze çarpıyormuş. (Esprili “y kuşağı”nın “O... Ç... T...” buluşuna, “Geber Tayyip” sloganlarının eşlik ettiğini hatırlıyorsunuz. Bu kuşak üçüncü köprüye de bir isim takmıştı, bütün Türkiye’nin üstünden geçmesi temennisiyle... Gerçekten de çok yaratıcı bir kuşak!) Yönetmen kızımız, daha önce katıldığı festivallerde, bu küfürlü sloganı ketmetmiş, yani sansürlemiş. Çünkü sıkıntı olurmuş. Ayıp da olurmuş... Küfre maruz kalan kişi, muarız da olsa, sonuçta bu ülkenin Cumhurbaşkanıymış.

Doğru mantık...

Küfre maruz kalan kişi bu ülkenin Cumhurbaşkanı, doğru, ama hepsinden önce bir insan... Hiçbir sanat girişimi, bir “insan”a yönelik bu nevi müstekreh ifadeleri hoş görmez, hoş görmemelidir. “Niye küfrediyorsun birader?” diye sormak da sansür sayılmaz, sayılmamalıdır.

MEDYANIN ŞEREFSİZ KESİMİ FEVERAN ETTİ

Kendi filmini “sansürleyen” ve iyi de eden yönetmen kızımız, Antalya’da karar değiştiriyor, daha önce ketmettiği ifadeyi filmine monte ederek yarışmaya gönderiyor. Ve yarışma dışı bırakılıyor.

Bütün kıyamet buradan kopuyor işte...

Medyanın şerefsiz kesimi, günlerce feveran etti: “Sansür var... Benim için Antalya bitmiştir, Altın Koza başlamıştır... Faşistler...”

Derken, yönetmen kızımız, akledip “O... Ç... T...” ibaresini çıkarıyor ve filmi tekrar yarışmaya dâhil ediliyor. Mesele de tatlıya bağlanıyor.

İşte günlerce tartıştığımız “sansür” iddiasının perde arkası...

SANAT KÜFÜR ETME ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ?

Soralım o halde:

Birilerine “O... çocuğu” deme hakkı elinizden alındığı için mi kıyameti koparıyorsunuz?

Sanat küfretme özgürlüğü müdür?

Sizin özgür, yaratıcı ve Cihangirli zekânız bu kadarına mı elveriyor?

Madem küfürlü sözleri bile “ifade özgürlüğü” kapsamında görüyorsunuz, neden en küçük eleştiriyi tecziye nedeni sayan 5816 sayılı kanuna itiraz etmiyorsunuz?

Efendim?

Sansürcü başı Tayyip mi?

Siz bunu, “Emine Şenlikoğlu’nun elinden kalemi alınmalı” diyen dünya sanatçısı Zeliha Berksoy’a söyleyecektiniz... “Askeri savcılığın” önüne atılan Metin Çamurcu’yla Salih Tuna’ya sahip çıkacaktınız...

ÇOK OKUNANLAR