Ahmet Hakan'ın twitter günlüğü...
Mahsun Kırmızıgül gibi, tırnakları ile kazıyarak yükselmiş bir genç adamı sürekli aşağılayan bir meslektaşımıza “iğne” batırmak istedik…
GAZETECİLER.COM - Sevgili okurlarımız;
Büyük Yazar Ahmet Hakan’ın “twitter Günlüğü” bugün biraz farklı bir “Açılım”a tâbi tutuldu…
Koyu renkli yazılanları hiç dokunmadan onun yazdıklarından aldık.
İmlâ hataları kendisine aittir…
Parantez içinde açık renkler de bizim mini yorumlarımızdır…
Neden mi böyle yaptık?..
Herkesi küçümseyen…
Ne yönetmen, ne müzisyen beğenen…
Kitap yazıp emek veren insanlarla alay eden…
Ve hele Mahsun Kırmızıgül gibi, tırnakları ile kazıyarak yükselmiş bir genç adamı sürekli aşağılayan bir meslektaşımıza “iğne” batırmak istedik…
Belki faydası olur…
“Güneşi gördüm” adı, bende ayıp espriler patlatma arzusu doğuruyor. (Çok normal çünkü milyonların izlediği bir film)
En kötüsü şu: artık Orson baba mezarından fırlasa yine de Mahsun'u durduramaz! (Arkadaşı okuyanlar da Atilla Dorsay’ın Hürriyet şubesi sanacaklar)
Sinan Çetin, Mahsun, Altıoklar... Hey Türk sineması! Kadir gecesi mi doğdun? (Demek istiyor ki; Sinan, Mahsun, Mustafa, gelin de size ders vereyim)
Güneşi Gördüm'e destek çıkanlarla yoldaş olamam. Bloklanacaklardır. (Yahu bu ne kıskançlık?. Mahsun da sen de birer fukara çocuğuyken zincirlerinizi kırmışsınız. Adama destek versen ya)
Tayyip'in sevdikleri: İbrahim Erkal, Zara, Muazzez Ersoy, Hülya Avşar, Adnan Şenses, İbo... Bu beğeni düzeyi, Mahsun'u bağrına basar. (“Tayyip” dediği Başbakan. Göbeği beraber kesildi ya… Ama birisi köşesinde kendisinden “Ahmet” diye söz etse hemen telefon açıp şikâyet eder. Ve bir de hani vardır ya, “ceviz kabuğunu beğenmemiş”.. İşte o hesap…)
Hayatta tek küçümsediğim insan tipi, ayrı yazılması gereken '-de'leri bitişik yazanlardır... (Burada mütevazılıkta zirve yapmış çünkü "dahi" anlamına gelen "de" leri en çok kendi bitişik kullanıyor)
Sanırım Irmak Ünal bodrum'u terk ediyor... Ben de yarın aksam kurtulacağım bu kahrolası yerden... (Ne ayıp… “Kahrolası” demek zorunda mısın?.. Beğenmediğini söyle olsun bitsin)
Aksam raporu: zeki müren'e gidemedik. Doğan grubu'nun ekabirleri ile marina'da yemek yedik. Tlf kullanmak yasaktı. (Nasıl dayandın?)
Bir polemikçinin günlüğü: Verecek onca okkalı cevabı varken susup öylece gülümsemek, adamı bir anıt gibi yükseltir! (Aydın Bey’e mi, Ertuğrul Bey’e mi acaba?)
Hayatta küçümsediğim ikinci insan tipi: incitme amaçlı laf sokmaya çalışırken, zeka seviyesi ile ilgili açık verenler... Acırım böylelerine. (Şimdi o masada olmak vardı)
Yarın İstanbul'a ulaştığımda... Fırsat bulursam kimseye çaktırmadan toprağı öpmeyi planlıyorum... (Halis Toprağı mı?)
Birader! Hem ağzın laf yapmıyor, hem de benimle dalaşmak istiyorsun... Ayrıca zekan da kurtarmaz... Eee yazık değil mi sana? (Allah Allah… Şimdi de ayna ile mi kavga ediyor ne?)
İlk yazı çok zordur. Kasar da kasarsınız... Bekir Coşkun'un ilk yazısını sevdim. Yalan da olsa şahaneydi... (Vidanjör gibi mok atmadan da duramıyor yani)
Hülya avşar zehirlenmesi... Tedavisi: 40 gülben ergen fotoğrafı.. (Yorum yok)…
İstinyepark: post modern maymunluk alanı.. (Serdar Akinan zemzem Kuyusu'na işeyerek gündem aldı ya... O da istinye park'a işeyip yeni bir polemik yaratmak ve ön almak istiyor...)
Bodrum'da son saatler... Bende tatlı bir heyecan... Hatta sevinçli bir telaş... (Ohhh be!... Nihayet dünyalar güzeli Bodrum uzun süre küfür yemeyecek)...
Mahsun'un filmi hakkında "Kürt sorununa cesurca eğilen film" saptaması yapanlar bizden değildir... (Buyurun... O kadar alışmış ki "Bizim mahalle - sizin mahalle" geyiğine; yapmazsa rahat etmiyor)...
Esra Erol'a bir barem kıl oluyorsam, Zuhal Topal'a bin barem kıl oluyorum... Atalar yine haklı çıktı: Gelen gideni aratıyor... (Zuhal'in sırtı sağlam mı bilmeyiz ama Esra'nın sırtı pek kalındır aman dikkat!)
Eyvah.. Burcu ölüm orucuna, pardon susma orcuna başlamış... Bense kendimi durduramıyor ve sürekli tweet giriyorum... Birini beni durdursun. (Meraklanma çok geçmez bir daha twitterın adını bile anmazsın)...
Habertürk gazetesinde köşe yazıları ufalıyor, görülmüyor, dikkat merkezi olamıyor, gürültü çıkaramıyor, okunamıyor. Ya da bana öyle geliyor. (Nihayet fark etmiş. Biz bunu 15 gün önce yazmıştık. Pardon. Arkadaşın bizi okumadığını unuttuk)...
Mehmet Emin Yurdakul der ki: "Şairleri haykırmayan bir memleket / Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir". (İsmet Özel'den "özel izin" alıp Mehmet Emin Yurdakul'a geçiş...)
Sruyorum: politik bilincini kurtlar vadisi'nden edinen bir ulusun çocukları seçimde oyunu kime verir? (Cevap veriyoruz: Eğer parti kurar da başına geçersen sana)...