MEDYA KÖŞESİ

Ahmet Hakan'ın günlükleri de ortaya çıktı!..

Mustafa Balbay'ın olay günlüklerinden sonra şimdi de ortaya Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'ın günlükleri çıktı... İşte orada yazanlar...

Ahmet Hakan'ın günlükleri de ortaya çıktı!..

"F adlı gazeteci dedi ki: 'O grubu zapt edeceğiz. O grubun zaptı yakın." 'F'nin gözlerindeki ihtiras parıltısından ürktüm. Sonra?.."

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, son dönemin meşhur günlük modasına uydu, kendi günlüğünü sütunna taşıdı... İşte Hakan'ın günlükleri...

- (...) YAĞMURLU bir pazartesi...

Bugün yine ters tarafımdan kalktım.

Surat asık, konuşmak istemiyorum. Yani depresyon tavan yapmış durumda.

Düşünün: Beş kahve içtim, bana mısın demedi.

Üstüne üstlük tuttum Tophane’deki "Asude"ye yollandım.

Bir de baktım ki "F" adlı gazeteci de orada.

"F"nin gözlerinde şimşekler...

Dedi ki: "O grubu zapt edeceğiz. O grubun zaptı yakın." "F"nin gözlerindeki ihtirasparıltısından ürktüm. Sonra?.. Sonra hep birlikte şarkı söyledik: "Gül yüzlülerin şevkinegel nüş edelim mey..."

* * *

Güneşli bir çarşamba...

"Borsa"
adlı şahane restoranda cemaatten bir "abi" ile yemekteyiz.

Pazı sarma, kuskus, döner falan söylüyoruz.

Kolalar da buz gibi...

Bir ara "abi"ye soruyorum:

"Abi... Abi... Söyler misin? Sizin cemaat iddia ettikleri gibi memleketi avuçlarınıniçine aldı mı? Var mı böyle bir şey? Yoksa hepsi laikçilerin tuhaf paranoyası mı?"

Eskiden olsa, "Yok, vallahi yok... Hepsi uydurma... Hepsi palavra... Biz Allah rızasıiçin çalışan gariban bir cemaatiz" diyecek olan "abi", dudaklarına muzaffer bir kıvrımkondurup atıyor havasını:

"Bak Ahmet Kardeş... Bizim şunca mekteplerimiz var... O mekteplerden yetişen şunca adamımız var... Bunların önemlice bir bölümü önemli makamlara geldi... Onlarbakıyorlar kim hocalarını üzüyor, ona göre muamele çekiyorlar... Olan biten budur."

Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacak gibi olup hiç sesimi çıkarmadan önümdeki pazı sarmayayumuluyorum.

* * *

Puslu bir cuma...

Kahrolası üşengeç tabiatım nedeniyle iki gündür Ankara’dan İstanbul’a doğru yolaçıkamamanın verdiği yenilmişlik duygusuyla Başkent kulislerine doğru akmaya başladım.

Ve kendi çapımda bir "ortam dinlemesi" yaptım.

AKP’nin seçim kampanyasını yürüten odağı dinliyorum:

İçeriden sesler geliyor...

Bir kadın sesi... "E" olmalı...

Diyor ki: "Puanlar düşüyor... Puanlar düşüyor... Kılıçdaroğlu’na vuralım."

Boğuk bir erkek sesi... "M" olmalı...

Diyor ki: "Vurursak daha da büyür... Biz vurmayalım, başkasına vurduralım."

Bir erkek sesi... Tilki gibi kurnaz bir adamın sesine benziyor...

"E" olmalı...

Diyor ki: "Bize bir düşman lazım. Bize bir gerginlik lazım... En iyisi A.D.’ye çakalım.Oradan bir kavga çıkaralım. En az beş puan getirir."

Ortak bir ses çıkıyor:

"İşte budur..."

Ben de şöyle diyorum: "Ne acayip... Masonik örgüt toplantısı gibi bir şey..."

* * *

Karlı bir akşamüzeri...


Bir başka ortam dinlemesi...

Yer: "Etkili bir şahıs"ın makam odası...

"Yandaş medya"nın atak prensi, "etkili şahıs"a dert yanıyor:

"Elimizden geleni yapıyoruz ama tiraj alamıyoruz... Reklam da vermiyorlar bize..."

Fırtına öncesi sessizliğe benzer bir sessizlik...

Etkili şahıs, "gafile fırça" ile "beceriksizi azar" arası bir kıvamda haykırıyor: "Ne demekkardeşim tiraj alamıyoruz... Her gün basın benim fotoğrafımı birinci sayfaya... Bumillet alır."

Karşı tarafta bir çaresizlik susuşu...

Sonra alabildiğine alttan alan bir ses tonuyla fısıldama:

"Ama efendim inandırıcılık..."

Eyvah! Fırça gelecek... Geliyor da:

"Başlarım ulan sizin inandırıcılığınıza..."

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar