ANALİZ

Ahmet Hakan, Salih Memecan'ı neden kıskanır ki?..

Sonunda (belli ki) kişisel kinin, nefretin, öfken belki de kıskançlığın seni senden alıyor...

Ahmet Hakan, Salih Memecan'ı neden kıskanır ki?..
ADNAN BERK OKAN

Sevgili Ahmet Hakan;
Salih Memecan için "kötü çiziyor" diyebilirsin...
Çünkü...
Her sanat dalında olduğu gibi karikatür zevki, beğenisi, anlayışı konusunda da insanların farklı şeyler düşünmeleri doğaldır.
Yılmaz Güney'i halen Türk sinemasının Da Vinci'ci gibi görenlerin yanında ondan "sokak kabadayısı" diye söz edenler de yok mu?..

Sevgili Ahmet Hakan;
Salih Memecan'ın mizah anlayışını beğenmeyebilir, yaratıcılığı olmadığından söz edebilirsin...
Nihayet o da senin şahsi görüşlerinden biridir...
Kime ne?..

Sevgili Ahmet Hakan;
Salih Memecan için "siyasi amaçlı çiziyor ve çok taraf tutuyor" diyebilirsin ki hiç sakıncası yok...
Çünkü o tespitine katılacak milyonlar bulabilirsin yanında...
Siyasi görüşlerine ve yanında durduğu tarafa yakın olmayabileceğin gibi; karikatürlerde sosyal ve siyasi mesaj görmek istemeyen bir anlayışın sahibi de olabilirsin...

Sevgili Ahmet Hakan;
Emre Serbes'in tamamen kişisel olan bir düşüncesini kendi görüşlerine "dayanak" yapıp "bak işte o da senin için 'o mizahçı olamaz, ancak mizahın konusu olabilir' demişti" diye çemkirebilirsin de...
Zira çemkirmek, içinde hakaret ve küfür olmamak şartıyla bir insanın en tabii hak ve özgürlüklerindendir...
Hatta kişiliğiyle ilgilidir...

Sevgili Ahmet Hakan;
Sözü Salih Memecan'a "çakmak" amacıyla binbir dere boyunca koşup topladığın taşları atarak yaralamaya çalıştığın yazına getireceğim...
Aslında sonuna kadar gayet iyi götürüyorsun işi...
Çünkü sonuna kadar yaptığın şey eleştiri kokuyor...
Kişisel görüşlerini, çemkirerek de olsa başkalarının görüşleriyle de harmanlayıp akşam rüzgârında savrulmaya hazır hale getiriyorsun...
Ama be Ahmet...
Sonunda (belli ki) kişisel kinin, nefretin, öfken belki de kıskançlığın seni senden alıyor...
Az önce, Salih Memecan'a yönelik bir  eleştiriden mülhem, sen de ona benze bir eleştiri getirmek istiyorsun belki...
Ama...
Haddini aşıyor; hakaret ediyor, aşağılıyor, muhatabını (Salih Memecan) "kusmuk" yerine koyuyorsun...
 İşte o olmuyor Ahmet...
İşte orada çok ayıp ediyorsun...

Yok efendim...
"Salih Memecan'ın her yaptığı işe saygı duy" diyecek değilim...
Bana ne?...
Ama be Ahmet...
Senin her yazdığın herkes tarafından ayakta mı alkışlanıyor ki; Salih Memecan'ın her çizdiği ayakta alkışlansın?..

Hâsılı Ahmet;
Geçmişte, senin şu yaptığının bu memleket medyasında feriştahını yapanlardan biriyim...
Ama o zaman gerçekten çok gençtim...
Yok yok; "yaş" olarak değil...
"Deneyim, anlayış, zihniyet" olarak çok toydum...
Hedefime koyduğum kişiyi ne kadar çok aşağılarsam o kadar çok yüceleceğimi, okur/izleyicinin de o kadar çok hayranlığını kazanacağımı sanırdım...
Doğru...
O sayede çok taraftarım da oldu...
Oldu ama sonradan gördüm ki kantitesi çok olan taraftarlarımın kaliteleri sıfırdı...
Ve...
O sıfır kaliteleri beni yüceltmek bir yana daha aşağılara çekiyordu...

Hâsılı Ahmet;
Son dönemlerde sende, kendi ilk dönemlerimi gördüğüm için ağabeyce "uyarayım" demek için yazdım...
Aç gazeteyi kendi yazını (Salih Memecan'la ilgili olanını) bir daha oku...
"O artık mizahın da konusu olamaz, ancak bir bulantının konusu olabilir" hüküm cümlene kadar gerçekten "çok iyi"...
Ve Ahmet;
çıkar o "bulantı" kelimesini ve yazını bir daha oku göreceksin ki eleştirilerin değer kazanacak...
Ama o hakaret yok mu o hakaret; güzelim eleştiriyi yok etmiş...
Gözlerinden öperim...

[email protected] 
ÇOK OKUNANLAR