Ahmet Hakan kazandı çünkü...
Ne doğruları yazarken çekingen, ne de yanlış yaparken korkak... O anda, klavyenin başında aklından geçen her şeyi yazıyor...
Analiz köşesinde Ahmet Hakan'a yönelik "eleştiri ağırlıklı" makaleyi okuduysanız şunu da fark etmişsinizdir...
Ahmet Hakan, "iki yanlış bir doğruyu götürür" diye düşünenlerden değil...
Ne doğruları yazarken çekingen, ne de yanlış yaparken korkak...
O anda, klavyenin başında aklından geçen her şeyi yazıyor...
Ya çok çabuk yazıp gözden geçirmediği için...
Ya da çok hızlı yazsa da defalarca gözden geçirdiği halde yazdıklarına inandığı için olsa gerek; bazen "genel yanlış/genel doğru" ayrımı yapmadan "durum tespiti" olarak tamamen kendi düşüncelerini aktarıyor okura...
Dün katıldığı (28.11.2011) bir TV programında söyledikleri, köşesinde yazdıklarının da "spontane" olduğunun karinesi gibi...
Bakın Kılıçdaroğlu'nu "haklı" olarak eleştirirken nasıl bir üslûp kullanıyor:
Ben Kılıçdaroğlu'ndan "siyasi hayatım pahasına hakikati söylemekten kaçınamam" demesini mutlak surette beklerdim. Onu bugün eleştirenler, öyle bir tutum alsa yine kıyasıya eleştirilerine devam edeceklerdi. Bunun farkındayım.
Neymiş, böyle söylerse CHP ikiye bölünürmüş, eğer sen kendi topraklarında yaşanmış, annenin babanın çektiği çileyi gündeme getiremeyeceksen, bırak bu siyaseti yapma, istifa et, git.
Bu sözlerine "hak vermemek" ya da "itiraz etmek" siyasi olarak "Kılıçdaroğlu'nun taraftarı" olmakla eşdeğerdir...
Ki...
Her zaman söylediğimiz gibi, "siyasi taraf olmaya evet"...
Ama...
"Siyasi taraftar olmaya hayır"...
Ahmet Hakan siyasi bir taraf olarak yaptığı Kılıçdaroğlu eleştirisiyle kazandı...
Ahmet Hakan, "iki yanlış bir doğruyu götürür" diye düşünenlerden değil...
Ne doğruları yazarken çekingen, ne de yanlış yaparken korkak...
O anda, klavyenin başında aklından geçen her şeyi yazıyor...
Ya çok çabuk yazıp gözden geçirmediği için...
Ya da çok hızlı yazsa da defalarca gözden geçirdiği halde yazdıklarına inandığı için olsa gerek; bazen "genel yanlış/genel doğru" ayrımı yapmadan "durum tespiti" olarak tamamen kendi düşüncelerini aktarıyor okura...
Dün katıldığı (28.11.2011) bir TV programında söyledikleri, köşesinde yazdıklarının da "spontane" olduğunun karinesi gibi...
Bakın Kılıçdaroğlu'nu "haklı" olarak eleştirirken nasıl bir üslûp kullanıyor:
Ben Kılıçdaroğlu'ndan "siyasi hayatım pahasına hakikati söylemekten kaçınamam" demesini mutlak surette beklerdim. Onu bugün eleştirenler, öyle bir tutum alsa yine kıyasıya eleştirilerine devam edeceklerdi. Bunun farkındayım.
Neymiş, böyle söylerse CHP ikiye bölünürmüş, eğer sen kendi topraklarında yaşanmış, annenin babanın çektiği çileyi gündeme getiremeyeceksen, bırak bu siyaseti yapma, istifa et, git.
Bu sözlerine "hak vermemek" ya da "itiraz etmek" siyasi olarak "Kılıçdaroğlu'nun taraftarı" olmakla eşdeğerdir...
Ki...
Her zaman söylediğimiz gibi, "siyasi taraf olmaya evet"...
Ama...
"Siyasi taraftar olmaya hayır"...
Ahmet Hakan siyasi bir taraf olarak yaptığı Kılıçdaroğlu eleştirisiyle kazandı...