Ahmet Hakan için...
Eğer her hüküm giymiş ama henüz cezaevine konulmamış mahkûm yakalanıp içeri atılsaydı...
Deniz Seki'yi yakalamak…
Yüce devletimiz, Deniz Seki'yi yakalamak için altı kişilik bir "yakalama timi" kurmuş.
Bu timin temel görevi Deniz Seki'yi yakalayıp zindana tıkmakmış.
Burası böyle bir ülkedir.
Burada deveyi havuduyla (Ahmet’çiğim “hamudu” değil, “havudu” olacaktı) götürenler için parmak kıpırdatılmaz.
Deniz Seki'yi hapse tıkmak için özel timler kurulur.
"Yeni Türkiye" imiş.
Peh!
Az önce okuduğunuz bu mini analizi Ahmet Hakan’ın dünkü Hürriyet’te üst başlığı altında yayımlanan yazılarından alıntıladım…
Ve…
Yazarını alkışlayacağım…
Yok…
Hayır…
Eğer her hüküm giymiş ama henüz cezaevine konulmamış mahkûm yakalanıp içeri atılsaydı elbette Ahmet’in, Deniz Seki için yazdıklarının bir değeri olmayacaktı…
Ama…
Öyle değil ki…
Çünkü…
Deveyi havuduyla yutanlar…
Çünkü…
Devesini dağdan aşıranlar…
Çünkü…
İktidar gücünü apış arasına alan hükümlüler yakalanmıyor…
Çünkü…
Polis, apış aralarındaki iktidar gücüyle hava atan o hükümlü ama “özgür” egemenlerin karşısında “el pençe divan” duruyor…
Ve…
Hüküm giydikleri halde ellerini kollarını sallayarak dolananlardan birçoğu, “işadamı, başkan, sanatçı, spor yöneticisi” havasına bürünüp; “saygın kişi” ayaklarına yatıyorlar…
Ve haliyle…
Kimsesiz Deniz Seki’yi yakalamak için peşine bir polis ordusu salınmasını ayıplayan bir meslektaşımız alkışı hak etmiş oluyor…