Ahmet Hakan hem kendini hem iki Barış'ı yaktı
Yargılaması yapılan dosya üzerine yorum yapmanın suç olduğunu bile bile hem kendini yaktın bence, hem de iki delikanlıyı…
ADNAN BERK OKAN
Dün gece CNNTÜRK’te Ahmet Hakan, odatv şüphelisi olarak 20 ay “tutuklu” yargılandıktan sonra “tahliye” edilen Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivanoğlu’nu konuk etti.
Bu arada en dikkat edici olan şey; hem Ahmet ve hem de iki Barış’ın bütün konuşmalarını “tahliye” oldukları değil, “beraat” ettikleri üzerine yapmalarıydı…
Öyle ki dinleyenler içlerinden defalarca, “zalim hâkim, mazlum barış” diye geçirmişlerdir…
Yani; Ahmet iki Barış’ın tahliye değil beraat ettikleri, aklandıkları kurgusu üzerine sordu bütün sorularını..
Yani…
İki Barış 20 ay boş yere hapis yatmışlar, “vicdansız hâkimler ve savcılar”ın ruhsal işkencelerine maruz kalmışlardı…
Türkiye de Pinochet’nin Şili’sinden farksız acımasız bir faşist dikta rejimi yaşıyordu…
İktidar, kendisi aleyhinde yorum veya haber yapan gazetecilerin hiç gözlerinin yaşına bakmadan tutup hapse tıkıyor; işkence üzerine işkence yapıyordu…
Sadece Silivri değil bütün cezaevleri masum gazetecilerle doldurulmuştu…
Beraat mı? tahliye mi?..
Hem Ahmet’in “soru” olmaktan çıkmış “yoruma dönüşmüş” heyecanlı konuşmaları ve hem de iki barış’ın zalim hâkimlerin elinden çektikleri çileleri dinledikçe, dava dosyası ile yakından ilgilendiğim halde bu iki delikanlıyı 20 ay tutuklu yargılayan savcı ve hâkimlere kinlendim…
O anda yüzlerini görsem içinde bulunduğum psikolojik durumum nedeniyle tatsız şeyler söyleyebilirdim hâkimlere…
Ama öyle düşündüğüm için kendime kızdım…
Kızdım çünkü henüz ortada “beraat” yoktu…
Hâkimler, iki delikanlının yattıkları süreyi göz önüne alarak tahliyelerine ve “tutuksuz” yargılanmalarına karar vermişti sadece…
Oysa iki Barış’ı ve bir de onları iyi niyetle savunmak adına Ahmet’in yargıyı paçavraya çeviren konuşmalarını dinleyenler içlerinden ya da dışlarından o dosyaya bakan hâkimlere ve savcılara kim bilir ne ağır küfürler ve hakaretler etmişlerdir…
Bu işin bir boyutu…
Bir de başka boyutu var…
Allah lillah aşkına
Aynı programı çok büyük ihtimalle iki Barış’ı yirmi ay boyunca cezaevinde tutan, tahliye taleplerini reddeden hâkimler, eşleri ve çocukları da izlemişlerdir…
O iki delikanlı ve Ahmet’in, yargının yaptığı haksızlıkları, acımasızlıkları ve en fenası vicdansızlıkları anlatırken hâkimlerin eşleri ve çocukları acaba ne düşünmüşlerdir…
Meselâ hâkimlerin eşleri kendilerine:
“Allah lillah aşkına şu iki genci en kısa zamanda beraat ettir” demişler midir?..
Hâkimler eşlerinin yüzlerine mahcup ifadelerle bakıp;
“Ya karıcığım/kocacığım vallahi bunların anlattıkları gibi değil. Elimizde çok kuvvetli suç delilleri var... Yoksa gencecik iki vatandaşı elimizde tek bir delil bile yokken hapiste tutacak kadar zalim olduğuma nasıl inanabilirsin?” demiş olabilirler mi acaba?..
Tabii benzer diyaloglar hâkimlerle çocukları arasında da geçmiş olabilir…
Ve hatta başbakan ve bakan eşleriyle çocukları arasında da dün geceki o yürek yakan konuşmaları dinleyenler olmuş mudur?..
Eğer dinleyen varsa, “vicdanlı” olduklarını peşinen kabul ettiğimizde babalarının zulümleri(!) karşısında o çocuklar/gençler utanmışlar mıdır acaba?..
Ve tabii bir de bugün var…
Hâkimlerin çocuklarıyla eşleri bugün, dün gece iki Barış’ı ve bir de Ahmet’i dinlemiş olan arkadaşlarının yüzüne utanmadan nasıl bakabilecekler acaba?..
Öyle ya…
Dün gece ekranda iki Barış ve bir Ahmet; mahkemenin yargıçlarını alenen “zalim, kanunsuz, hukuksuz, faşist” birer siyasi ideolog ilân etmediler mi?..
Sevgili Ahmet;
İyi insan olmak iyi gazeteciliğin önündeki en büyük engeldir…
Tabii ki sen de iyi bir insan olarak iki Barış’ın 20 ay boşuna hapis yatıklarına inandığın için onları konuk ettin…
Ama be Ahmet; kanunlar (sadece bizim değil bütün gelişmiş ülkelerin kanunları) yargılaması süren davalar üzerine yorum yapılmasını işte tam da bu insani nedenler veya zaaflar olabilir diye yasaklıyor…
Yani Ahmet;
Dün gece çok büyük bir suç işledin…
Çünkü Ahmet çok önemli ve henüz yargılaması süren bir davanın seyrini değiştirebilecek kadar etkili bir program yaptın…
Davayı etkileyebilecek çünkü;
Seni ve iki Barış’ı dinleyenler sizlere inanarak iki delikanlının “suçsuz” olduklarına büyük ihtimalle karar verdiler ve “beraat” ettirilmeleri için eşlerine manevi ve hatta belki de maddi baskı yapacaklar…
Seni ve iki Barış’ı dinleyen hâkimler ise “beraat” kararı verdikleri takdirde insan içine çıkacak yüzlerinin kalmayacağına inanarak duygularının etkisinde kalıp belki gerçekten suçsuz olan iki delikanlı aleyhinde en az yattıkları süreyi karşılayacak kadar bir hapis cezasına hükmedecekler…
Yani sevgili Ahmet;
Yargılaması yapılan dosya üzerine yorum yapmanın suç olduğunu bile bile hem kendini yaktın bence, hem de iki delikanlıyı…
Çünkü daha önce de yakın çevrelerinden benzer baskıları gördükleri halde bildiklerini okudukları muhtemel olan hâkimler şu senin yaptığın programdan sonra (büyük olasılıkla) iki Barış’ın “suçlu” olduklarına karar vereceklerdir…
Aksi halde, yani “suçsuz” oldukları yönünde karar verirlerse sadece meslek hayatları değil, sosyal hayatları da bitecektir…
Her görüldükleri yerde yüzlerine tükürülecektir…
Ben şahsen bu işi yapmaya çoktan hazırım…