ANALİZ

Ahmet Hakan, Aziz Yıldırım'ın avukatlığına soyununca...

Hakkında 136 yıl hapis cezası istenen Aziz Yıldırım’ın işlediği iddia edilen suç, “amaca bağlı” değil ki…

Ahmet Hakan, Aziz Yıldırım'ın avukatlığına soyununca...

ADNAN BERK OKAN

Ön not:
Az sonra okuyacaklarınız, Aziz Yıldırım'ın "Suçlu" olduğu iddiası değildir olamaz da...
Çünkü...
"Kesin hüküm çıkıncaya kadar herkes masumdur" ilkesi benim için de geçerlidir...


Sevgili Ahmet;

Sen belki aradaki farkı bilmeyebilirsin ama bilenler bilir...
Dün geceki katılımcıların içinde bir tek “Hâkim” ya da “Savcı” kökenli "Hukukçu" konuk yoktu…
Ve “Hukukçu” olduklarını söyleyenlerin üçü de “Şüpheli Avukatları"ydı…
Yani…
“Bu cezalar çok ağır!” diye feryat edenler…

Ve Ahmet…

“Yahu bir şike için 136 yıl ceza istenir mi?” diye sorarken belli ki şüpheli avukatlarının etkisi altındaydın...
Öyle olmasaydı; Öcalan için istenen 3 bin küsur senenin ne anlama geldiğini de bilirdin...


Ağabey uyarısı

Sevgili Ahmet;
Geçtiğimiz sezon sunduğun “Tarafsız Bölge”de her 20 dakikada bir “reklâm arası” verirdin…
Bu sezon ise o performansından uzaksın…
Hem de çok uzak…
“Acaba neden?” diye kendine ve reklâm departmanına sordun mu bilemem…
Ama ben sebebini söyleyeyim…
Programın “Tarafsız Bölge” olmaktan çıktı, “Taraftar Tribünü” oldu…
İşte bu yüzden olsa gerek 21.30’da başlayan programın ilk reklâm arasını 22.05’te verdi ve sadece “5” dakika sürdü…
Ve bu reklâm kuşağından sonra yine seni gördük ekranda…
Ama…
Sadece “1” dakikalığına…
Evet evet…
Sadece “1” dakikalığına...
Çünkü hemen reklâma girdin…
Ve o kuşak da “5” dakika sürdü Ahmet...
Sonra ne oldu?..
Bir daha hiç reklâm yayınlanmadı Ahmet...
80 dakika sonra programını bitirdin…
Yani sevgili kardeşim;
toplam 130 dakika süren yayın sırasında sadece ve sadece 10 dakikalık reklâm alabilmişsin...

Hâsılı Ahmet dikkat et!..
Bu kadarcık reklâmla o kadar saat yayın yapma imkânını hiç kimseye vermezler...

Benden bir “ağabey uyarısı”…


Ve Ahmet...
Bundan sonra da
“E vallahi pes, billahi pes yani” diye devam edeyim...
Kime mi?..

Öncelikle sana Ahmet...
Neden mi?..
Şike yasası
ile Gülen Cemaati arasında bağlantı olduğundan söz ederek “bunu tartışacağız” diyebildiğin için…


E vallahi pes, billahi pes yani…

Gazeteci/yazar olarak ekrana çıkıp, hukuk tartışması adı altında Fethullah Gülen’i “Şike suçlusu” ilân edebilecek kadar kendinden geçen Orhan Bursalı’ya…


E vallahi pes, billahi pes yani…

Mağdur avukatı olarak katıldıkları bütün davalarda, şüpheli için “en ağır ceza”yı talep eden…

Ve hatta…

Karar istedikleri gibi çıkmayınca, verilen cezanın “caydırıcılık gücü” olmadığını ileri sürerek dosyayı Yargıtay’a taşıyıp “daha ağır ceza” talep eden…

Amaaaa…

Şüpheli avukatı olunca, dilinden düşürmedikleri “Evrensel Hukuk” sözcüğünü bu defa ayakları altına alıp ezerek “bu cezalar çok ağır, orantısız” diyebilen profesyonel savunucular Zümrüt Yezdani ve Rezan Epözdemir’e…


E vallahi pes, billahi pes yani…

İddianamelerin “en zayıf halkası suçüstü” olmayışı diyerek, suçun oluşabilme şartını eski tabiriyle “cürm-ü meşhut”a bağlayan; yani, “tanık yoksa suç da yoktur” demeye getiren Münir Koçaslan’a…


E vallahi pes, billahi pes yani…

Ortada bir “şike” olduğunun ileri sürülebilmesi için “suç mahallinde tespit” gerektiğini iddia ederek, “tecavüz; cinsel bir suç olup, yatakta ve yorgan altında yaşanan bir eylemdir. Bu nedenle samanlıkta bir kadının ırzına geçilmiş olması suçun oluşmadığını gösterir” diyen sapkınları savunacak kadar “temel hukuk” kurallarını hiçe sayan Av. Engin Tuzcuoğlu’na…


Ve tebrikler…

Onca kişi arasında hiç eğip bükmeden hukuku, sadece hukuku savunan Alpay Köse’ye…


Sevgili Ahmet;

Sanık avukatları, bir defadan fazla ve farklı zamanlarda işlenmiş suçları; “tek bir amaç uğruna” gibi hukuki hiç bir dayanağı olmayan bir gerekçe ileri sürerek “tek fiil” olarak birleştirilmesini isterken, profesyonel savunuculuklarının gereğini yerine getiriyorlardı, hukukun değil…


Ve sevgi Ahmet;

Sanık avukatları cezaların ağırlığını savunurken “orantısızlık” ve “dolandırıcılık” fiilini referans veriyorlardı…


Eh yani..
Sen de nasıl olsa hukuku bilmiyordun?..

Yüz binlerce izleyici içinde hukuku bilen sayısı da nasıl olsa çok azdı…

Ve…

Konukların arasında da Alpay Köse’den başka “Hukukçu” diyebileceğimiz kimse de yoktu…

Yani meydan boştu…


Oysa sevgili Ahmet;

Dolandırıcılık
suçu bireyseldir…

Bir kişiye veya kuruma karşı işlenebilir ve cezası 2 yıldan başlayıp 7 yıla kadar çıkabiliyor…

Şike
ise “Toplumsal Suç” sınıfına giriyor, girmesi gerekir…

Milyonlarca insan “iğfal” ediliyor çünkü…

Taraftarlar, stada gidip para vererek maç izleyenler, yayıncı kuruma aidat ödeyip ekran karşısına geçenler, iddia oynayanlar, spor toto kuponu dolduranlar, kulüplerin hisse senetlerini alıp-satanlar ve benzerleri…
Ve senin "bu kadar ağır ceza olur mu?" diye eleştirdiğin yasa yerine getirilen hapis cezası 1 yıldan başlıyor Ahmet!..
Sadece 1 yıldan...
Yani...
Yüz milyon kişiyi iğfal (aldatma, dolandırma) etmenin cezası 1 yıldan, bir kişiyi iğfal etmenin cezası ise 2 yıldan başlıyor iyi mi?..

Yani Ahmet…

“Toplu Cinayet”
gibi bir şeydir "şike"

Özünde; taammüden bir kişiyi öldürmek de “cinayettir”

Taammüden yüz milyon kişiyi öldürmek de…

İyi de Ahmet…

Hiç; bir kişiyi öldürenle yüz milyon kişiyi öldürene aynı ceza verilir mi?..


Ve Ahmet;

Hakkında 136 yıl hapis cezası istenen Aziz Yıldırım’ın işlediği iddia edilen suç, “amaca bağlı” değil ki…


Meselâ...

Bir dolandırıcı, bir kişiyi bir milyon Lira dolandırdıktan sonra
bir başka gün bir başkasını, bir diğer gün bir diğerini dolandırabilir…
Ne yani?..

Bu dolandırıcı için “amacı dolandırıcılıktı, bütün suçlarını birleştirelim” denilebilir mi?..


Pardon…

Tabii denilebilir…

Ama bunu sadece “Sanık Avukatları” söyleyebilir…

Yezdani, Epözdemir
gibiler yani…


Sadece sanık avukatlarını davet ederek nasıl büyük hata yaptığını bilmem anlatabildim mi sevgili kardeşim?..
Şike ile Gülen Hareketi arasında kurduğun ilişkideki hatanı da yarın anlatacağım…
Gözlerinden öperim…

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR