Ahmet Altan'ı kimler, neden sevmezler? (2)
Bir gün “kaybettin” dedin mi ne anan kalır, ne karın ne kızın, ne bacın… Bunlar böyledirler Ahmet…
ADNAN BERK OKAN
Sevgili Ahmet Altan…
Dün kaldığım yerden devam edeyim…
Meclis kürsüsünden birbirlerine yapmadık hakaret bırakmayan siyaset tüccarları ve kendilerine “servis” veren yazarlar el ele verip “saldırganlık” ayıbının üstüne bir kürek mayıs atarlar…
Ve…
O pis ayıbı örterler…
Ama…
Taze mayıstan çıkan dumanı görmediğimizi mi sanıyorlar ne?..
Başka?..
Bu; Kökten Laikçi Cumhuriyetçiler ve Kökten Dinci İslâmcılar ve Irk Milliyetçileri siyasal iktidarların herkesi kucaklamasını, kendisine oy vermeyen kitlelerin de sorunlarını çözmek için çaba göstermesini istemezler…
Neden?..
Kalıcı iç barış sağlanmasın diye…
Savaş tamtamı çaldıkları dükkânlarını kapatmak zorunda kalmamak için…
Başka?..
Bu, Kökten Laikçi Cumhuriyetçiler ve Kökten Dinci İslâmcılar ve Irk Milliyetçileri, hükümetlerin ve hatta muhalefet partilerinin demokratik haklara saygı göstermesinden haz etmezler…
Hukukun üstünlüğü ilkesinden nefret ederler…
Çünkü bunlar için üyesi oldukları partinin çıkarları “Esas”, Hukukun Üstünlüğü ilkesi ise “Tali”dir…
Şef Tâli…
Çünkü…
O zaman ortak menfaat kapıları kapanır…
Çünkü o zaman; her birinin, anahtarını uçkurunda sakladıkları, adına “Kamu Hazinesi” denilen halk kasasını (ortaklaşa) soyamazlar…
Değerli arkadaşım;
Sen Başbakan’a “Neden yeni anayasada hangi maddelerin bulunacağını, insanlarımızın eşitliğinin nasıl sağlanacağını bir kez bile söylemiyor” diye sitem edersin…
“Hık deyici başı” buna karşılık sana şöyle cevap verir:
“Toplumun en geniş katmanlarının katılımıyla kısa, öz, herkesin kolayca anlayabileceği bir metin”…
Haydaaaa!...
Sen; “yeni anayasada hangi maddelerin bulunacağını” sorarsın…
O arkadaş ise sana; “herkesin kolayca anlayabileceği bir metin” diyerek verir cevabını…
Yani; yeni anayasa metninde “biz milletçe kabızız” yazabilir…
Öyle ya…
Bak ne kadar kolay anlaşılıyor…
Tabii ki senin sorunun cevabı asla verilmemişti…
Zira o arkadaş senin ne istediğini, ne yazdığını anlayamamıştı…
Peki neden?..
Nedenini bilemem ama buna halk arasında; “ben derim Çanakkale boğazı o der yandı kıçımın ağzı” denir…
Ülke huzur bulursa, bunlar huzursuz olurlar…
Değerli arkadaşım;
Türkiye’de:
* Yıllardır süren (gizli) iç savaş biter, kalıcı barış tesis edilirse,
* Kürtler huzura kavuşursa;
* Merkezi ademiyet gelir ve yönetime katılım yurt sathına dağılırsa,
* Türkiye 15 veya 20 “özerk bölge” olarak yeniden coğrafyalandırılırsa,
* Komşularımız Yunanistan ve Ermenistan’la kalıcı ve güvenilir bir dostluk kurulursa,
* Ege sorunu çözülürse,
* Kıbrıs’ta iki toplumlu bir federe devlet kurulur ve Kıbrıs Türkleri AB üyesi olursa,
* Ve… Her şeye rağmen halkın % 54’ünün “AB Tam üyeliği” isteği gerçekleşirse,
* Tarımda tarla bölünmesinin önüne geçilir, verimlilik sağlanırsa,
* Yurt içi ve küresel rekabet koşulları sağlanırsa,
* Din, siyasete meze olmaktan kurtulursa,
* Tutuklu yargılama süreleri çağdaş ve AB normlarında bir esasa bağlanırsa,
* TSK denetlenebilirse,
* Hukukun üstünlüğü, siyasal iktidarların üstünlüğünden önce gelirse;
* Yani; siyaset ve devlet (yargı, asker, emniyet) şeffaflaşırsa…
Kökten Laikçi Cumhuriyetçiler ve Kökten Dinci İslâmcıların birleriyle kavga etmelerini sağlayacak sorun kalmaz…
O zaman da bunlar birbirleriyle kavga edemezler…
İyi ama…
Kökten Laikçi Cumhuriyetçiler, Kökten Dinci İslâmcılar ve Irk Milliyetçileri birbirleriyle kavga edemez; kimisi ikitidara destek, kimisiyse majestelerine muhalefet yapamazlarsa patronları bunları neden beslesin Ahmet kardeş?..
Özal gibi bir Erdoğan’ı sevemez bunlar!..
Bak Ahmet Altan;
Bir makalende diyorsun ki:
Cumhuriyet tarihinin Turgut Özal'dan sonra:
En değişimci…
En atılımcı…
Büyük sorunlar karşısında en cesur…
Asker karşısında en dik duran…
Kürt meselesinde en açılımcı…
Avrupa yolunda en istekli Başbakanı, Tayyip Erdoğan’dır…
Haklısın…
Aynen katılıyorum sana…
Ama…
Şu yazdıklarına da katılıyorum:
* Önümüzdeki Haziran ayının ikinci haftasında yapılacak genel seçimlerde, Erdoğan’ın MHP'yi barajın altına iterek meclisi yeniden iki partili konumuna getirmek istediğini;
Ve…
* İşte bu nedenle de tutuculaştığını…
* Yasakçılığa özendiğini…
* Heykel yıkmayı “halkçılık” zannettiğini…
* Dizi filmleri yayından kaldırtmaya heveslendiğini…
* Sayıştay Kanunu için askerlerle gizli anlaşmalar yaptığını…
* Kürtlerin hakkını inkâr ettiğini hatırlatıyorsun…
Ama Dostum;
Karşındakiler, Nasrettin Hoca’nın uyanık komşusu gibidirler…
Tencereleri doğurunca inanırlar da kazanları ölünce “Efendi, efendi!.. Hiç, kazan ölür mü?” diye babalanırlar…
Bunları hep alkışlayacaksın yani Ahmet…
Bir gün “kaybettin” dedin mi ne anan kalır, ne karın ne kızın, ne bacın…
Bunlar böyledirler Ahmet…
Dün de böyleydiler…
Bugün de böyleler…
Yarın da böyle olacaklar!...
Yine de takma kafanı…
Son olarak...
Çünkü...
Sen de bilirsin ki karşılıkız yapılan her yardımın gördüğü ihanete "nankörlük" denir...
Onun için "nankör kedi"dir ya...
Sana yapılanlar da işte bu yüzden "nankörlüktür"...
Daha kısa bir zaman öncesine kadar sana yakın yaşlarıyla ellerini öpmeye kalkışan, büyüklüğünden söz eden Kökten Dinci kimi İslâmcıların bugün sana sövüyor oluşları incitmesin seni...
Duydun mu bilmem...
Aksekililer, önemsememesi gereken biri için "Pazarda Fatmacık'ın sözü olmaz" derler...
Kolay gelsin; klavyen hep temiz kalsın…
Adnan Berk Okan
[email protected]