MEDYA KÖŞESİ

Ahmet Altan genç yazarlarını nasıl savundu?

Berktay’dan sonra bizim genç yazarlara kızıyorlardı. Onları “sol düşmanı” sanıyorlardı, üsluplarını sert, tavırlarını “hadsiz” buluyorlardı.

Ahmet Altan genç yazarlarını nasıl savundu?

GAZETECİLER.COM - Taraf yazarı Halil Berktay'ın 1 Mayıs 1977'de katliama solcular neden oldu sözleriyle başlayan ve Ümit Kıvanç ile Nabi Yağcı'nın Taraf'tan istifasına neden olan polemikte solun tepkisini çeken Ahmet Altan genç yazarlarını savundu.

Buluştuğu solcu arkadaşlarıyla uzun uzun kavga eden ve eleştirilerini göğüsleyen Ahmet Altan; Nabi Yağcı, Ümit Kıvanç'ın ardından yazan Kerem Altan ve Yıldıray Oğur'u da savundu.

İşte Taraf'ın kaptanı Ahmet Altan'ın bugünkü köşesinde o kavgalı yemeğin ayrıntıları:

 

Tam kavga patlamışken eski solcu arkadaşlarınla yemek yersen ne olur, o canım zeytinyağlılar tabağında öyle kalır, o harika yemeklerin hakkını veremediğin için Şadan kızıp söylenir.

O kadar uzun zaman, o kadar çok bağırıp çağırdık ki ancak tatlıya sıra geldiğinde biraz sakinleşebildik.

Galiba elli bin kişi falan bir meydanda toplanıp birbirimize bağırmamız gerekiyor birbirimizi anlayabilmemiz için, çünkü yazıyla ulaşmak o kadar kolay değil; bunu da “bizimkilerden” birinin Taraf’ın genç bir yazarının yazısını tam anlamıyla yanlış anladığı, gazete getirilip yeniden okunarak ortaya çıkınca kavradım, “kızgınlıktan biraz önyargılı okumuşum” dedi.

Tabii ilk hedef Halil Berktay’dı.

İlk bağırış çağırışlar bu konuda çıktı.

Dedim ki, “Geçen gün Murat Belge’nin de yazdığı gibi bütün sol Ermeni konusunda sessiz dururken bu adam on iki yıl önce Neşe Düzel’e büyük bir cesaretle Ermeni soykırımını anlattı. Devlet ve ulusalcılar tarafından linç edilmeye kalktı, üniversiteden kovdurmak için ellerinden geleni yaptılar. Güler Sabancı ile Tosun Terzioğlu sağlam durmasa işsiz kalacaktı. Bugün bu kadar hararetle kızdığınız adama o zaman niye bu kadar hararetle sahip çıkmadınız?”

Berktay’ın çok bilgili ve donanımlı olduğunu kabul ediyorlardı ama onun solu “çok keskin vurgularla” eleştirdiğini söylüyorlardı.

Ben de, “Bir adam herkes susarken ‘Ermenileri öldürdük’ diye bağıracak kadar delice bir cesarete sahipse, herşeyi de biraz keskince yapar” dedim.

Berktay’dan sonra bizim genç yazarlara kızıyorlardı.

Onları “sol düşmanı” sanıyorlardı, üsluplarını sert, tavırlarını “hadsiz” buluyorlardı.

Ben de anlatmaya çalıştım.

“O çocuklar ‘sol’ dendiğinde sizi değil, bugün ‘eski solcu’ zırhına bürünerek ordu ve darbe yandaşlığı yapan, Kemalistlerle dudak dudağa yaşayan, Ergenekon karşısında kılını kıpırdatmayan şarlatanları görüyorlar. Neden solculuğu onlara bıraktınız, niye genç kuşaklara başka bir sol olduğunu göstermek için mücadele etmediniz?”

(...) 

Son “1 Mayıs” tartışmaları aslında daha derin bir arınma ve yenilenme döneminin işaret fişeği bence.

Gerekli ve her açıdan derinleşerek de sürmeli.

Gerçek solcular hatıralarının derinliğinden çıkıp yeniden kavgaya katılmalı, “sol” kavramını sahtelerinin elinden kurtarmalı.

Ama “dostun attığı gülün yaraladığı” toprakların çocuklarıyız, Alain’in dediği gibi “dostça omzuna vurdum, altında yarası varmış”, o yarayı unutmak ve bunu onların yüzünde görmek de beni yaraladı.

“Yapıcılar türkü söylüyor

Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama

Bu iş biraz zor.

Yapıcıların yüreği

Bayram yeri gibi cıvıl cıvıl

Ama yapı yeri bayram yeri değil.

Yapı yeri toz toprak.

Çamur, kar.

Yapı yerinde ayağın burkulur

    ellerin kanar.”

Yapı yeri burası, burada ayağın burkulur ellerin kanar ama türküyü de unutmamalı, hadi bakalım Tahir Bey tuttur bir türkü de söyleyelim, söyleyelim de tuğla üstüne bir tuğla daha koyalım.

ÇOK OKUNANLAR