Adnan Oktar ve arkadaşları…
Önce Fatih Altaylı, sonra da Yiğit Bulut derin ve hatta dibi görünmeyen sulara daldılar…
Mevlana Celaleddin-i Rûmî, Mesnevi’sinde Bilal’in Ezan okurken yaptığı bir telâffuz hatasını şikâyete gelenleri sevgili Peygamberimizin nasıl azarladığını anlatır. (MESNEVÎ. 3. Cilt. Sayfa:14-15)
Bilmeyenler de olabilir…
Bir kez daha hatırlatayım…
Bilâl, ezan okurken, “Hayyı alesselâ, hayyı alelfelâh” derken, “Hayyı-haydi" kelimesini “heyyi” şeklinde okurmuş.
Ahali hemen sevgili Peygamberimize koşmuş:
“Ya Rasulâllah!. Bina yeni kuruluyor. Bu hata hiç de doğru değil. Ey Allah Habercisi!. Ey Allah Resulü!.. Ey Allah meydanının tek binicisi!.. Daha açık ve anlaşılır konuşan bir müezzin gönder. Din daha yeni kurulur, doğruluk, düzenlik daha yeni meydana gelirken Hayyı alelfelâh’ı yanlış okumak Ayıptır.”
Öfkeyi, hiddeti, şiddeti sevmeyen sevgili Peygamberimiz gizli iyiliklerinden birkaç işaret verdikten sonra onlara çıkışır:
“Ey aşağılık adamlar!.. Allah’ın indinde Bilâl’in ‘Heyyi’si yüzlerce ha’da, hı’dan yüzlerce dedikodudan iyidir. İşi çok karıştırmayın da, sırrınızı açmayayım, önünüzü, sonunuzu söylemeyeyim.”
Mevlâna, bu olayı anlattıktan sonra şöyle der:
“Eğer duada güzel bir nefese sahip değilsen yürü. Özü sözü doğru kardeşlerden dua iste”..
Değerli GAZETECİLER.COM okurları;
“Yazık oluyor Türkiye'ye” başlığı altında, Yiğit Bulut merkezli bir analiz yaptım…
Yiğit Bulut’un, din-bilim tartışması açarak iki kurum arasında kavga çıkarmak istediğine (belki niyeti öyle değildi ama 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 öncesinde sol-sağ tartışması çıkaranlar da amaçlarının “daha çok demokrasi” olduğunu söylüyorlardı) dikkat çektim…
Bunun tehlikesini anlatmaya çalıştım…
İlle de dini tartışmaların çok dikkat ve incelik istediğini hepimiz biliyoruz…
Kimileriniz demokratlığımdan şüpheye düşebilirsiniz belki ama; dini konularda, Diyanet yetkililerinden başkalarının konuşmalarını doğru bulmuyorum…
Tıp doktoru olmayan birisine, ekranlarda hastalıkların nasıl tedavi edileceğini anlatma fırsatı verilmesi yasal olmadığı gibi ahlâki de değildir...
Hadislerle din dersi verilmesinin ise “çok vahim ve hatta ilkel” olduğu kanısındayım…
Önce Fatih Altaylı, sonra da Yiğit Bulut derin ve hatta dibi görünmeyen sulara daldılar…
Fatih Altaylı ya da Yiğit Bulut ekranı açtıkları kişilerin bilgilerini değil, reyting potansiyellerini açtılar izleyicilere…
O kişiler kendi reklâmlarının, Fatih Altaylı ve Yiğit Bulut ise reyting peşindeydiler (nitekim nasıl da övündüler yaptıkları reytingle)…
Mevlâna’dan verdiğim örneğe gelince…
Onu, “Yazık oluyor Türkiye'ye” başlığı altında yayımlanan analizime yorum yapan elliyi aşkın Adnan Oktar sevdalısına anlattım…
Bilmeliler ki benim (hatalı olabilir) dine (bilime de) sahip çıkışımdaki samimiyet, Bilâl’in ezanındaki telâffuz hatası gibidir…
Ve halistir...
Ve…
Benim, Adnan Oktar’ın müridi olduklarını sandığım o genç adamlarla olan ortak noktalarım, evrimcilerle olandan çok daha fazladır ama…
O genç adamların bildiklerini/inandıklarını söyleyiş tarzları hiç de sempatik değil…
Neyin söylendiğinden çok nasıl söylendiğinin önemini yaşayarak öğrenmiş bir ağabeyleri olarak uyarayım istedim…
“Yazık oluyor Türkiye'ye” başlığı altında yayımlanan analizime yorum yapan arkadaşlardan biri ise belli ki sadece yazının başlığını okumuş…
Şöyle diyor:
“Allah’a inanıyorum ama evrim de gerçek diyemezsiniz.”
Oysa ben şöyle diyorum analizimde:
“Ben de yaratılışa inananlardanım ama evrim de bilimin doğrusudur.”
Evrim’in benim değil, bilimin doğrusu olduğunu söylüyorum yani…
Evrimi inkâr eden, hatta evrimcilere şaka yollu takıldığım çok yazım var ama bu; onların görüşlerine "sizi gidi sizi Allahsızlar!" deme hakkını vermez bana...
O halde Kâfirun suresi, 4. , 5. , 6. ayetlere karşı gelmiş olmam mı?..
Demek istemem şu:
Benden bilimi (lütfen Evrimle karıştırmayın) inkâr etmemi istemek, (Haşa) Allah’ı inkâr etmemi istemekle aynı şeydir…
Hem neden Yaratılışı kabul edenler, bilimden yana olanlarla kavga etsinler?..
Ya da Evrim Teorisini kabul edenleri niçin, inananlara karşı kışkırtalım?..
Yapılmak istenen ne?..
Evrim Teorisini, okul kitaplarından kaldırıp atmak mı?..
İyi de bunu üyesi olmak için can attığımız AB ülkelerine nasıl anlatacaksınız?..
“Biz bundan sonra İran ve Arap yarımadası ülkelerle birlikteyiz” mi diyeceksiniz?..
Kuzey İrlanda’da Katolikler ile Protestanlar yedikleri bir dilim ekmeği paylaşabilecek kadar uzlaşmışken bizim; neler yüzünden birbirimize girdiğimizi görmüyor musunuz?..
Gençler!...
Yaşlarınız henüz çok fazla günah biriktirmeye elverişli değil ama lütfen bir dönüp bakın bakalım, mevcutları affettirebilmeniz için kaç yılınızı tövbeye ayırmalısınız…
Ondan sonra altmış yaşını devirmiş bir günahkâr büyüğünüzü taşlamaya devam ediniz…