Açıklıyoruz: Adnan Berk Okan kim?..
Merak edenlerim çok… Hatta benim bir roman figüranı (acaba hangi roman?) olduğumu ileri süren bile var…
Sevilay Yükselir’in telefonda sorduğu gibi:
“Sen kimsin aabi yaa?”
Az sonra yaşımı öğrendikten sonra “aabi” oluyor, “amca”…
“Amca yaaaa” diyor araştırmacı – gazetecilere has ses tonuyla, “ ben bu sesi bir yerden tanıyorum ama nerden?”
Metehan Demir ise kim olduğumu merak bile etmiyor…
O sadece yazdıklarımla ilgili…
Fatih Altaylı’nın dostları arasında O’nu da göstermişim ya…
Çok dertli…
Belli ki Altaylı ile dost olarak tanınmasından rahatsız…
“Ben yaşlı adamım sevgili Demir, yanlış hatırlamış olabilirim.. Merak etme yanlışımı düzeltirim” diyorum ve ertesi gün doğrusunu yazıyorum da…
“Metehan Demir, hiçbir zaman Fatih Altaylı ile dost olmadı…”
Bu kadar değil sadece…
Merak edenlerim çok…
Hatta benim bir roman figüranı (acaba hangi roman?) olduğumu ileri süren bile var…
Bunu düşünen de haksız sayılmaz…
Karikatür olarak bile olsa bir fotoğrafım yok sitede…
Evet yok…
Tanrı’dan el almış usta bir cerrahın elinden geçmeden olmayacak da…
Çünkü arkadaşlar!..
[page_end]
Ben bir Tuna Kiremitçi değilim…
Onun gibi güzel gamzelerim olsa fotoğrafımı koymam mı şu en üst köşeye?..
İstiridye kabuğundan fırlamış inci gibi dişlerimi göstermem mi gülümseyerek…
Oysa 45 yıl sigara içmekten kara sarıya dönüşmüş dişlerim görülmesin diye Cem Yılmaz’ı izlerken boş ellerimden biri ile (dolu olan elimde sigara yoksa, rakı kadehi vardır) mutlaka ağzımı kapatırım…
Demek istemem şu:
Ben de Kürşat Başar kadar güzel gülümseyebilsem durur muyum o güzel gülüşümü sizlere göstermeden?..
Hasan Cemal gibi düzgün fizikli biri olsam kollarımı kavuşturup da bir fotoğraf çektirmez miyim ben de?..
Ahmet Hakan kadar biçimli bir yüzüm olsa ve tüm karalığına rağmen aydınlık duran sakallar kaplasa yüzümü, çekinir miyim sizlere görünmekten?..
Ertuğrul Özkök (hafif şeylâ bile baksa) kadar zekâ fışkırsa gözlerimden; deli miyim öyle bir hasleti saklayayım sizlerden?..
Engin Ardıç kadar saf, Yaşar Nuri Öztürk kadar alaycı bakabilsem çoktan koşmuştum bir fotoğrafçının stüdyosuna…
Fatih Altaylı’nın her konuda, herkesten önde, herkesten bilgili, herkesten yakışıklı, herkesten usta olduğunu anlatan bakışlarına sahip olsam boş bırakır mıyım köşemi?..
Yok canıımmm…
Ayşe Arman’ın fotoğrafçısı ve fotoşopçusu bile benim görüntümü düzeltemez…
Kimlere benzemediğimi anlattım sanırım…
O halde şimdi de kimlere benzediğimi anlatmaya çalışayım klavyedeki parmaklarımın hızı yettiğince…
Yaşı kırkın altında kalanlar, hiç hatırlamaz…
Elliye yakın ve ellinin birkaç basamak üstünde olanlar hayal meyal hatırlar…
Ellibeş’in üstü ise, benzediğim simaları tarif ettikten sonra net olarak beni getirebilirler gözlerinin önüne…
İsterseniz temsili resmimi bile çizebilir ya da çizdirebilirsiniz…
Yüzümün deri yapısı, merhum Danyal Topatan’ı andırır…
Washington portakalının yüzeyi gibidir yani…
Düzeltmek için kremlere ve doktorlara harcadığım para ile çok rahat bir TV sahibi olabilirdim…
Ethem Sancak, Albayraklar ve Karamehmet’in medya gurubu çalışanlarına maaş ödemedikleri bir ülkede en kolay iş, medya patronluğu olduğuna göre…
Neyse…
Kendimi tarife devam edeyim…
[page_end]
Ben “andırır” diyorum ama yakın çevrem andırmaktan öte, yüzümün, merhum “Danyal Topatan’ın aynısı” olduğunu söyler…
Gözlerim, merhum Necip Tekçe…
Yolda görenler asıl testere cinayeti sanığının ben olduğumu falan düşünüyorlar…
Dudaklarım, Sadri Karan…
Canım elbette biri yerde, öbürü gökte değil ama Pakize Suda’nın üst dudağı ile Sezen Aksu’nun alt dudağından az küçük…
Burnum Erol Taş merhum…
Hem üstü pütürlü…
Hem de biraz daha küçük olsa, Cyrano de Bergerac…
Vallahi Lâz değilim ama tipim bu…
Saçlarım rahmetli Vahi Öz…
Kaşlarım…
Kaşlarım yok ki…
Üç beş kıl parçası var ama onlar da görünmüyor…
Elinizi vicdanınıza (gerçek vicdanınıza ama fıkradaki vicdanınıza değil) koyun ve söyleyin…
Siz benim yüzüme sahip olsanız, okurları kaçırmaktan başka hiçbir işe yaramayacak böyle bir yüzün fotosunu yayımlar mısınız?..
Gördünüz mü bak?..
Hepiniz bana hak verdiniz…
Hadi Özışık, “Amca sen iş yerimize gelme evden yaz” dedi…
Beni ikinci bir kez daha görmeye tahammülü mü yok, ne?..
İlk görüşmemizde de bana, “Atatürk karşısındaki Safiye Ayla muamelesi “ çekti…
Hiç kırılmadım çünkü ben bu yüzü 61 yıldır görüyorum…
Görmüyor musunuz insanoğlundaki
pisi, kiri…
Milyonlarcası
olmayan yüzleriyle yaşarken
keyifli…
Ben
çirkin ama saf yüzümle
yapar mıyım harakiri…
Nasıl şiir?..
Daha durun hele…
Mütevazı olduğum için böbürlenmiyorum…
Ben müthiş bir şairimdir de aynı zamanda…
Nice hırsızın “Devletin kör kuruşunu yediysem ekmek Kuran çarpsın” diye yalan yere yemin ettiği bir ülkede bu küçük ve masum yalan ayıp mı Allah aşkınıza?...
Adnan Berk Okan
1307.2009