Abdurrahman Dilipak "bunları yazınca yine birilerinin canı sıkılacak" dedi ve gazetelerin tirajlarını ele aldı
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Diklipak, bugünkü “2020’ye girerken tiraj raporu” başlıklı yazısında gazetelerin tirajlarına ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Dilipak, "Biliyorum, bunları yazınca yine birilerinin canı sıkılacak. Savcılar soruşturma açmayacak, BİK açıklama yapmayacak, İletişim Başkanlığı da bu konularda sessiz kalacak." ifadelerini kullandı.
Akit yazarı Dilipak, bugünkü yazısında, “2019 yazılı basın için tam bir felaketti.. Tirajlar tepetakla oldu. Saygınlık, inanılırlık, ciddiyet daha da kötü.. Hatta bu media savunduğunu yüceltmez küçültür. Hani derler ya ‘bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.’ Sosyal media yükseliyor ama, o piyasa atomize olmuş durumda. Sabitesi yok. İnanılırlığı da. Ratinglerde öyle. Konvansiyonel media çöküyor. Artık 1 milyon tirajı olan gazete yok. İlk 6’nın resmi tirajı bile 1 milyon etmiyor” ifadelerini kullandı.
"Tirajlar gerçek değil!"
Abdurrahman Dilipak, "Hürriyet 3. sırada erimeye devam ediyor. Sözcü 2. sırada, Sabah az farkla 1. sırada. Posta 4. sırada." dedi ve Tirajını 200 binin üzerinde gösteren 3 gazete var: Sabah, Sözcü, Hürriyet" dedi ve şu ifadelerle tirajların gerçek olmadığını açıkladı:
Daha önce de yazdım. Gerçek tirajın en büyük alıcısı kamu, merkezi hükümet, belediyeler, KİT’ler, BİT’ler, resmi kurumlar. Ordu, yargı vs. Diğer 2. büyük grub, vakıf, dernek, sendika, oda, şirket, berber, otel vs. Promosyonları da çıkarsanız, gerçek tirajın ancak dörtte biri bayiden alınıyor.
50.000’in üzerinde 5 gazete var. Bunun da 2’si spor.
21 ulusal gazeteden 3’ü 10.000 seviyesinde.
Bu gazetelerin en çok okunan sayfaları 1. sayfa, spor ve magazin. En az okunanlar ekonomi, dış politika, kültür-sanat dedikleri yazılar ve haberler.
2020 sonuna gelindiğinde muhtemelen bu tirajlar en az dörtte bir daha düşmüş olacak.
Zaten gerçek tirajları ve kurumsal alımları düşseniz, gerçek tiraj, açıklananın dörtte biri bile değil.
Peki 2019 başında durum neydi? Sabah 1. gazeteydi. Tirajı 320.000. Bugün, 244.000 seviyesinde ve 2. Sırada. O gün 297.000 ile 3. Sırada olan Sözcü bugün 241.000 ile 2. Sırada. 2019 başında 307.000 ile 2. Sırada olan Posta bugün 160.000 ile 4. Sırada. O gün 282.000 tirajla 4. Olan Hürriyet bugün 207.000 ile 3. Olmuş.
Milliyet 2019 başında 140.000 ile (Bugün 15.000) 5. Sırada iken, bugün Türkiye 128.000 ile 5. Olmuş. Türkiye 1 Ocak 2019’da 135.000 ile 6. Sırada idi. 135.000 ile o gün 7. Sırada olan Takvim, bugün 101.000 ile 10. Sırada.
Aslında bu tirajların gerçek olmadığını, gerçek olan rakamların da nasıl dağıldıklarını yukarıda yazdım.
"'Media ahlakı'diye bir şey kalmadı!'
Dilipak yazısında, ahlaki zaaf içeren uygulamalar sebebi ile medianın için için yandığını, çürüdüğünü ve sistem çöktüğünü yazdı ve şöyle devam etti:
Gazetelerin internet sayfalarındaki bakılma sayıları çok daha yüksek. Ancak “alışmış kudurmuştan beterdir” derler ya, aynı alışkanlıklar orada da sürdürülüyor. “Tıklama” sayısına bakıldığı için, eksik ve kışkırtıcı haber yazım teknikleri, fotoğraf altı spotlarla bir haberi birçok kez tıklatarak, sanal ortamda “sanal tiraj” üretiyorlar.
Ve media bu “sahtecilik” üzerinden BİK üzerinden kamuyu, “tıklama” sayısı üzerinden özel sektördeki reklam vereni ve okurlarını aldatmaya devam ediyor. Tabii bu “sahtecilik”, alan memnun, veren memnun olunca “din, ahlak ve hukuk” açısından da “suç” oluşturmamış (mı) oluyor!
Bu ve buna benzer daha birçok ahlaki zaaf içeren uygulamalar sebebi ile media için için yanıyor ve çürüyor. Sistem çöküyor. Manzara ortada. Bu “hastalık” hastalık olarak görülmediği için de tedavisi mümkün olmadığı gibi, geleneksel medianın rahminde gelişen sanal media da aynı hastalıkları tevarüs ederek, sirayet ile malül olarak doğuyor.
Orada da ne varsa burada da var. Troller, media tetikçileri vs. vs. Burada bu işler daha kolay. Bir de sayıları çok daha fazla olunca maliyetler de düşüyor. Uluslararası sistem de bu işe daha kolay sızabiliyor. Zaten sosyal media, arama motoru ayağı onların elinde olunca, onlar daha kolay manipüle edebiliyorlar.
Bakın “Media ahlakı” diye bir şey kalmadı sanki. İşin tadı kaçtı, adabı da! Bu işin gazetesi neyse radyosu-TV’si, diğer mecraları da aynı aslında. Hepsi birbirine benziyor.
"Bunları yazınca yine birilerinin canı sıkılacak!"
Abdurrahman Dilipak, gazetelerin tirajını trafiğini eleştirdiği yazısını şu ifadelerle sonlandırdı:
Biliyorum, bunları yazınca yine birilerinin canı sıkılacak. Savcılar soruşturma açmayacak, BİK açıklama yapmayacak, İletişim Başkanlığı da bu konularda sessiz kalacak.
Dilekçem onlara değil zaten. Onlar bunu benden daha iyi biliyorlar. Hakk’a ve halka arzımdır. Hak zaten biliyordu, ben bari dilimle söyledim, haksızlıklar karşısında susanlardan olmayayım diye yazdım bunları.