RÖPORTAJ

Abdülkadir Selvi Ethem Sancak'a çaktı: 'Bakalım o ekran sahipleri...'

Yenişafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi internethaber'e konuştu. Ethem Sancak'ın yazarlarıyla girdiği polemiği anlattı.

Abdülkadir Selvi Ethem Sancak'a çaktı: 'Bakalım o ekran sahipleri...'

GAZETECİLER.COM - NESRİN YILMAZ - ÖZEL RÖPORTAJ

internethaber.com'dan Nesrin Yılmaz'a konuşan Selvi, gündeme dair çarpıcı açıklamalar yaptı. Seçmenin sandıkta bütün partilere ders vereceğini belirten Selvi, Ethem Sancak'ın yazarlarıyla girdiği polemiği de anlattı.

"Ben CNN'de yayına çıktığım zamanlarda Aydın Doğan'ın ekranında Erdoğan'ı savundum ve orada bana her zaman ayrı bir özen, ayrı bir saygı gösterildi. Bakalım bügün bu ekranların sahipleri kendi ekranlarında başkalarını savunulmasına izin verecekler mi." diyen Selvi sözlerini "Ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın uçağına bindiğimde de , bundan önceki Cumhurbaşkanlarının, Başbakan'ın uçağına bindiğimde de hep gazeteciliği yaptım, binmediğimde de gazeteciliğimi yaparım." diye sürdürdü. 


İşte Selvi'nin Nesrin Yılmaz'a anlattıklarından dikkat çekici bölümler:

AK PARTİ İÇİNDE İLK KEZ KARARSIZ KİTLE OLUŞTU

-Siz dünkü yazınızda, "AK Parti'nin türlü kusurlarına, yanlışlarına, ders vermeyi gerektirecek hatalarına rağmen" seçmen AK Parti'yi bu kez de tercih edecek diyorsunuz, nedir bu yanlış ve kusurlar?

Bu seçimlere giderken ilk kez AK Parti ieçrisinde bir kararsız kitle oluştu. Kararsız kitle de elbetteki AK Parti'nin kimi uygulamalarından dolayı bir partiyle aidiyetini sorgulama ihtiyacı hissett. Ama bu kararsız kitle hiçbir şekilde başka bir tarafa da gitmedi. Buna AK Parti kararsızları diyoruz ki, şimdiye kadarki 9 seçimde ilk kez yaşanan bir durumdu bu.

KİTLENİN KARARI 10 GÜN İÇİNDE DEĞİŞTİ

Bu tabi son aşamada bu kitle AK Parti'nin dikkatini çekmek istedi, ya da AK Parti'ye bir ders vermek istedi. Ama son 10 gün içerisinde şu ortaya çıktı ki; o kitle, "Evet biz AK Parti'ye bir uyarıda bulunalım ama Türkiye'nin istikrarı ve bizim kazanımlarımız tehlikeye giriyor, biz bu uyarımızda Türkiye'de bir koalisyon döneminin başlamaması, Türkiye'nin yeniden bir istikrarsızlığa girmemesi için biz önce treni rayında tutalım, varacağı istasyona varsın ama vardıktan sonra da 8 Haziran sabahı otursun, yanlışlarıyla bir yüzleşsin" eğilimi göseriyor.

(...)

abdlkadr.jpg

ERDOĞAN KENDİ KAVGASI İÇİN MEYDANLARDA

-Muhalefet Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı AK Parti adına miting yapmakla suçluyor, AK Parti'ye oy istediği gerekçesiyle çok eleştiriyor ve bunun bir Anayasa suçu olduğunu iddia ediyor. Siz bir gazeteci olarak bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cumhurbaşkanı AK Parti adına değil, kendi mücadelesini, kavgasını verme adına meydanlarda. Recep Tayyip Erdoğan Türk siyasetinde kendi tarzını oluşturan bir insan. Cumhurbaşkanı seçileceğinde de seçim meydanlarında, "Ben tarafsız olmayacağım, Çankaya'da yatan bir Cumhurbaşkanı olmayacağım" dedi. Cumhurbaşkanının bu ülke için bir kavgası var. O kavga da şu; Cumhurbaşkanı, Başkanlık sistemine geçilmeden bu ülkenin garanti altına alınamayacağını, ülkenin sıçrama yapamayacağına inanıyor, mücadelesini de gerekirse kendi başına yapmak istiyor.

HALKLA BAĞININ KOPMAMASINI İSTİYOR

Erdoğan'ın diğer liderlerden farkı halkla çok güçlü bir diyaloğu olması. Bu gücü elinde tutmayı, halkla bağının kopmamasını istiyor. Çankaya'ya çıkıp halktan kopan çok liderler oldu. Özal da, Demirel de halkın sevdiği insanlardı ama Çankaya'ya çıktıklarında halktan kopma tehlikesi yaşadılar. Ben buradaki durumu Erdoğan muhtar bile olamaz" denildiği günlerden bu yana kendi kavgasını kendi veren bu kavgasını halkla, milletle birlikte yapan bir lider. Başkanlık sistemi konusunda da yine milletle beraber bir mücadele veriyor.

(...)

8 HAZİRAN'DAN SONRA İHTİYAÇ OLURSA...

- Siz AK Parti'ye uyarı yapan bir yazı yazdınız ve bazı yazarlar tarafından çok sert eleştirildiniz, neden eleştirdiniz AK Parti'yi ve neden bu kadar sert eleştirildiniz, ne düşünüyorsunuz?

Ben bu konuyu 8 Haziran ertesine kadar dondurdum. 8 Haziran'dan sonra eğer ihtiyaç duyulursa bu konuya yeniden gireceğim. Çünkü ben aslında orada bir ayna tuttum ve bir vicdanı temsil ettiğimi düşünüyorum. Bana saldırmak yerine orada dile getirdiğim konular üzerine düşünselerdi daha yararlı olurdu.

BAŞKA MEDYA KURULUŞLARINA DA SERVİS EDİLDİ

- Cumhuriyet gazetesi MİT tırlarıyla ilgili bir haber yaptı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Can Dündar'a dava açarak müebbet hapisle yargılanmasını istedi. Birincisi siz Cumhuriyet Gazetesi'nin yaptığını habercilik olarak değerlendiriyor musunuz, ikincisi, tırlarda silah olmasını bir savaş suçu olarak görüyor musunuz, üçüncüsü, haberi yapan gazete ve Can Dündar hakkında dava açılması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bu olayı başından beri takip eden ve yazan gazetecilerden biriyim. Cumhuriyet Gazetesi'ne gitmeden önce bu dosyanın başka medya kuruluşlarına da servis edildiğini, ancak o medya kuruluşlarının bunun bir gazetecilik faaliyeti değil tamamen uluslararası bir algı operasyonu olduğu ve bir karşı casusluk olduğunu görüp buna girmediğini biliyoruz.

CUMHURİYET GAZETESİ ULUSALCILIĞINA ZARAR VERDİ

Cumhuriyet gazetesi için her şey söylenebilir ama ulusalcılığı konusunda hiçbir şey söylenemez. Cumhuriyet gazetesi bu yayınıyla ulusalcı kimliğine zarar vermiş oldu. Ben bu MİT tırları olayını tamamen Türkiye'ye karşı kurulmuş bir tuzak olduğunu savunuyorum, bu konuda da iddialıyım, burada MİT tırları operasyonu ile birlikte eşdeğer olarak AK Parti'ye de Van teşkilatı başta olmak üzere teşkilatlarına bir El-Kaide operasyonu yapılmıştı. Oradaki maksat hem Türkiye'yi, hem AK Parti'yi El-Kaide ve IŞİD gibi bir fotoğraf karesinin içine sokup şeytanlaştırmaktı.

Deneme

SALT GAZETECİLİK DUYGULARIYLA YAPILMADI

Bunun için de paralel yapının savcılarını kullandılar. Bu Dışişlerindeki dinlemeyi de yapıp servis eden yapı, devletteki kriptolu telefonları dinleyip servis eden yapı, MİT tırlarında da yine göreve çağrılmış oldu. Devletlerin bu tür örtülü operasyonları olur ama devletlerin örtülü operasyonlarına devletin içerisinden savcıların deşifre etmesi Türkiye'de yaşanan bir örnek. Bence Türkmenlere niye yardım götürüyorsun diye değil, niye yardım götürmüyorsun diye değerlendirilmesi gerekiyordu.

Cumhuriyet gazetesi özeline gelince ben oraya gösterilen aşırı bir tepki olduğunu düşünüyorum ama Cumhuriyet'in de bunu salt gazetecilik duygularıyla yaptığına inanmıyorum. Çünkü Cumhuriyet'in başına gelen Can Dündar bu göreve gelmeden önce Cumhuriyet Gazetesi'ne, İlhan Selçuk'a ve Mustafa Balbay'a operasyon yapan paralelin savcılarıyla günlerce röportajlar yaptı, onları pirupak, adalet dağıtan savcılar olarak göstermeye çalıştı.

Aslında asıl ihaneti oarada Cumhuriyet gazetesine yaptı. Eğer onlar adalet dağıtan savcılarsa, İlhan Selçuk'a, Türkan Saylan'a, Ahmet Şık'a, Nedim Şener'e, Mustafa Balbay'a yaptıkları demek ki onların yaptığı doğruydu.

CAN DÜNDAR'IN YAPTIĞI FİKİR İŞÇİLİĞİ DEĞİL

İkincisi de MİT tırları olayıyla birlikte Türkiye'ye yönelik operasyon yapmak isteyen yabancı istihbarat servislerinin kurduğu tuzağa Cumhuriyet gazetesini alet etti. Buna rağmen ben yine de bir gazetecinin, müebbetle yargılanmasını içime sindiremem, doğru bulmam. Ben de hakkında sürekli suç duyurularında bulunulan, sık sık adliyeye yolu düşen gazetecilerden biriyim, bunun hesaplaşmasını biz basın olarak kendi aramızda yapmalıydık, ben Can Dündar'ın yaptığının bir fikir işçiliği olduğuna inanmıyorum, bir fikir işçisi ve mağdur insan konumuna düşürülmesi doğru olmadı.

(...)

GEREKLİ OLDUĞUNDA EKRANA ÇOK ÇIKTIM

abdülkadir selvi- Siz geçtiğimiz seçimlerde ekranlarda daha çok görünüyordunuz, son yaptığınız eleştirilerden sonra, sizi eleştirenler "AK Parti'yi eleştirdiği için artık CNNTürk ekranlarına çıkarılmıyor" diyorlar, hatta Başbakan'ın, Cumhurbaşkanının uçağına da bu nedenle alınmadığınızı yazıyorlar, söylüyorlar, nedir işin aslı, neden ekranlarda daha sık görmüyoruz artık sizi?

Ben Yeni Şafak Gazetesi'nin Ankara temsilcisiyim. Bana gelen yayın tekliflerini değerlendirsem belki bir gün içerisinde 5-6 kanalda olmam gerekiyor. Çünkü ben Ankara'nın nabzını tutmaya çalışan gazetecilerden biriyim. Ama her gün ekranda olmak bizim açımızdan yıpratıcı. Ben domokrasiye bir saldırı olduğuna inandığım dönemlerde, paralel darbe girişiminin olduğu dönemlerde benim yerim seçilmişlerin yanıydı ben en çok o zamanlar ekrana çıktım. Bir cemaat hizmet edebilir ama bir cemaat hükümet deviremez. Askerin darbe girişimine nasıl karşıysam bir dini cemaatin darbe girişimine de o kadar karşıyım dedim ve yüreğimi, kendimi ortaya koydum, o zaman bir mücadele dönemiydi.

HER GÜN EKRANDA OLMAYI TERCİH ETMİYORUM

Ben mücadele ederken, ben Erdoğan için yüreğimi ortaya koyarken Erdoğan'ın kabinesinin yarısı tweet atmaya korkuyordu. Biliyorsunuz Sayın Erdoğan da bu konuda sitemde bulundu, bugünkü bana saldırlanların bir kısmını da o dönemde uzuuuun süre sesleri çıkmamıştı. Ben bir mücadele ve dava insanıyım ama her gün ekranda olmayı tercih etmiyorum.

SAVCI KİRAZ OLAYINDAN SONRA GAZETEM YAYINA ARA VERMEMİ İSTEDİ

İkincisi Savcı Kiraz olayından sonra benim gazetem de bir karar aldı, CNN'de bir süre yayınlara ara vermem istendi, ben gazetemin bu kararını saygıyla karşıladım.

BEN AYDIN DOĞAN'IN KANALINDA ERDOĞAN'I SAVUNDUM

CNN yönetimine ilettim, onlar bu konuda çok anlayışlı davrandı. Ben CNN'de yayına çıktığım zamanlarda Aydın Doğan'ın ekranında Erdoğan'ı savundum ve orada bana her zaman ayrı bir özen, ayrı bir saygı gösterildi. Bakalım bügün bu ekranların sahipleri kendi ekranlarında başkalarını savunulmasına izin verecekler mi. Ben şu an kendimi biraz çektim çünkü fazla da yıpranmamak gerekiyor, seçimden sonra yine  kontrollü olarak çıkarım.

BEN UÇAĞA BİNDİĞİMDE DE BİNMEDİĞİMDE DE GAZETECİLİK YAPARIM

Ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın uçağına bindiğimde de , bundan önceki Cumhurbaşkanlarının, Başbakan'ın uçağına bindiğimde de hep gazeteciliği yaptım, binmediğimde de gazeteciliğimi yaparım. Benim inançlarım var, benim ilkelerim, değerlerim var. Ben bu değerleri savunmaya devam ederim, bu değerlerimi savunurken birilerinin karşısında, birilerinin yanında, birilerinin makamında olma kaygısı taşımam.

 

ABDÜLKADİR SELVİ RÖPORTAJININ TAMAMINI BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ

ÇOK OKUNANLAR