Abdi İpekçi'den Kışlalı'ya not!
İkisi de alçak suikastler sonucu yaşamını yitirdi... İkisi de gazetelerinde köşe yazıyordu. İşte İpekçi'den Kışlalı'ya giden o not.
İKİSİ DE SUİKAST KURBANI
Milliyet gazetesi bugün ilginç bir röportajı yayınladı. 1975 yılında Ahmet Taner Kışlalı'nın Yankı dergisi için mektup ile İpekçi'ye yolladığı ve yine mektup ile yanıt alarak yaptığı röportaj sanki yıllar öncesinden bugünleri anlatıyor.
Kışlalı'nın, İpekçi ile Milliyet'in yayın politikası üzerine mektup aracılığıyla yaptığı röportaj Yankı dergisinin 12-18 Mayıs 1975 tarihli sayısında yayınlanmıştı.
Sosyalist devrim
Kışlalı: 1960 yılında yaptığınız bir dünya turundan sonra yazdığınız seri yazıları "Tek çıkar yol sosyalizmdir" başlıklı bir makale ile bitirmiştiniz. Bugünkü görüşünüz nedir?
İpekçi: Bugünkü görüşüm, o günkü görüşümün aynıdır. Bakın ne demişim makalede: "Bugün İsveç'te, İngiltere'de, Amerika'da, Belçika'da, Hollanda'da, İsviçre'de bir ihtilal ihtimalini düşünmeye bile imkan yok. Ama bu ülkelerin yaptıkları ve yapmakta oldukları sosyal reform ve düzeltmeleri gerçekleştirmemiş memleketlerde ihtilaller oluyor ve olacak. İşte Mısır, işte Irak, işte Küba, işte Kore... Ve daha birçoklarının sırada olduklarını herkes bilmektedir. İşin kötüsü şudur ki, sosyalist metotları bir ihtilal zoruyla gerçekleştirmek mecburiyetinde bırakılan ülkelerde başa gelen rejim, demokratik değil totaliter oluyor.
Yalnız bu reformlara karşı direnmiş zümreyi ortadan kaldırmakla yetinmiyor, başkalarının özgürlüklerini de kısıtlıyor. İşte biz bunun içindir ki demode olmuş, köhneleşmiş, kokuşmuş ekonomik düzenle hala ısrar eden fanatiklerin, gerçeği bir an önce görüp sosyalist devrimlerine demokratik yollardan derhal gerçekleştirmelerini diliyor ve bunun tek formül olduğunu inanıyoruz.
Şimdi tereddüde yer bırakmamak için sosyalizmden ne anladığımızı açıklayalım: Bizim özlediğimiz sosyalizm, Marx'ın ihtilalci sosyalizmi asla değildir. Bütün totaliter rejimlere olduğu gibi komünizme de karşıyız.
İnsanın geleneksel değerlerine inanmayan, mülkiyet hakkını kökünden yok eden, özgürlükleri silip süpüren bu rejimin insanları mutlu edemediği bizzat da yerinde görmüştük. Biz demokratik sosyalizme inanıyoruz.
Bu satırların altında mürekkebi kurumuş imzamı bugün yenilerim.
'Kimseye angaje değilim'
Kışlalı: Milliyet'in hiçbir zaman olmadığı kadar, son zamanlarda bir şahıs ve görüşü -Bülent Ecevit- benimsediği iddia ediliyor. Ne dersiniz?
İpekçi: Gerçekten bu iddia ile son zamanlarda sık sık karşılaşıyorum. Hatta şöyle garip durumlar da oluyor: Vaktiyle beni "öyle de olur böyle de olur diye yazılar yazıyorsun. Niye kesin yargılarda bulunmuyorsun" diye suçlayanlar şimdi "Eskiden ne güzel dengeli yazardın. Niye şimdi bu kadar angaje oluyorsun?" şeklinde şikayetlerde bulunuyorlar. Her şeyden önce belirtmek istediğim bir husus var: Gazetem gibi ben de hiçbir partiye, hiçbir kuruluşa, hiçbir şahsa angaje değilim.
Yazar ve yönetici olarak bağımsız kalmaya büyük özen gösteriyorum. Bence bağımsız kalabilmenin tek değilse de en önemli koşulu, kişiler ve kuruluşlarla özel çıkarlara dayanan ilişkiler kurmamaktır. Ben bu tür ilişkilere hiçbir zaman girmedim, girmeyeceğim. Sanırım bağımsız kalabilmek uğruna, ya da bağımsız kalabilmek için bir insanın inandığı görüşleri açıklamaktan, savunmaktan kaçınması düşünülemez, istenemez. Mesele budur.
Ben Ecevit'in görüşlerini öteden beri benimsiyorum. O görüşler Ecevit'in görüşleri olduğu için değil, ben de aynı aynı inançta olduğum için... Şimdi Ecevit'i destekler duruma düşmeyeyim, ona angaje olmuş gözükmeyeyim diye kendi inançlarıma aykırı bir vaziyet mi alayım?
Abdi İpekçi'den Kışlalı'ya not
Röportaj sorularının yanıtları ile beraber İpekçi, Kışlalı'ya kendi el yazısıyla yazdığı bir de not gönderdi. İpekçi, notta şunları yazdı:
"Soruların tümünü cevaplandırmaya vaktim olmadı. Mamafih daha fazlasına sanırım dergide yer ayırmakta zaten güçlük çekecektin. 18 Mayıs'taki davetine çok teşekkür ederim. Ben önümüzdeki hafta Zürih'te IPI Kongresi'nde olacağım. O tarihe kadar dönebilirsem memnuniyetle katılırım. Sevgiler."