MEDYA KÖŞESİ

ABD'de Erdal Şafak'ın başına neler geldi?

Sabah genel yayın yönetmeni Erdal Şafak, bugün köşesinin iki gün neden boş kaldığını yazdı. İşte Şafak'ı deliye çeviren internet macerası...

ABD'de Erdal Şafak'ın başına neler geldi?
GAZETECİLER.COM - Sabah gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak bugün köşesinde "İki gün sonra" başlıklı bir yazı yazdı. Yazısında köşesinin iki gün boyunca neden boş kaldığını anlatan Şafak, THY'nin konuğu olarak gittiği New York'ta başına gelenleri uzun uzun ama kızgınlığı belli olacak şekilde kaleme aldı. İşte Şafak'ı New York'ta deliye çeviren "bir daha New York'a gittiğimde değil o otelde kalmak, önünden bile geçersem..." dedirten o macera...

"Hafiften paniklemeye başladım. Otel yönetimine başvurup yardım istedim. Dilim döndüğünce anlattım. Bir İspanik görevli gönderdiler. Televizyonu açtı, "İşte çalışıyor ya" diye söylendi. "Derdim televizyon değil internet" dedim. "Ben internetten anlamam, televizyon görevlisiyim" demesin mi...
Dahili numaralardan birilerini aradı, bir süre sonra bir kadın geldi. Anlatmaya çalıştım. Ne dese beğenirsiniz; "Ben internetten anlamam, sadece derdinizi dinlemeye geldim."

Sinirlenmemeye çalışarak, "Bayan" dedim, "Tek ricam internetten anlayan birinin gelip bağlantıyı sağlaması. Ne olursunuz bana yardım edin."
Birilerini aradı, telefonu uzattı. Hattın öbür ucundaki adam, "Derdiniz ne" demez mi. Bağırmamak için önce yutkundum, sonra tane tane anlattım. Başladı ahiret sorularına: "Lap-top ne marka? Sisteminiz ne?"
Söyledim ama sorular bitmiyor: "Sisteminiz kaç model?" Buyurun...
Kadın görevli de muhabbeti can kulağıyla dinliyor. "Tanrı veya İsa aşkına" dedim sesimi kontrol altında tutmaya çalışarak, "Ne olur bir anlayan yollayın."

15-20 dakika kadar beklememi söylediler. Bekledim. Gelen-giden yok. Sordum sabırla: "Ne zaman gelir o arkadaş?"
Cevap insanı çıldırtmaya yeterdi: "Mesaisi doldu. Sabaha kadar beklemelisiniz."
Gel de saçını başını yolma. "Peki" dedim, gece bir görevli yok mu?" Buyurun yanıtı: "Bazen var, bazen yok."
"Peki şansıma bu gece olabilir mi?"
"Beklerseniz hep birlikte görürüz."

Bekledim. Türkiye saati ile 02.17 olmuştu. New York zamanını merak edenler, 7 saat düşsün. Yazının telaşı paniğe dönüştü.
"Sakin olun" dediler resepsiyondakiler, "Gidin akşam yemeğinizi yiyin. Biz de o arada bir şeyler ayarlamaya çalışırız."

Restorana geçtim, yemeğimi yedim, vakit geçsin diye yemeğe her çatalı ağır çekim film misali 5-6 dakikada bir batırdım. (Not: Pek de kötü pişmiş makarnaya!)

En az bir saat daha geçti. Çekine çekine yanaştım. "Sorry" demesinler mi... Şanssızmışım, bu akşam internet nöbetçisi yokmuş.
Lobide deliler gibi bağırmamak için kendimi zor tuttum. Anladılar. Bir de müdür odasındaki interneti denememi istediler. Denedim. Mafiş. Pes ettim."

Erdal Şafak'ın köşesinin tamamını okuyabilirsiniz.

ÇOK OKUNANLAR