34 yıl önce sokaklarda sattığı gazeteye yazar olarak döndü
34 yıl önce evlere ve iş yerlerine dağıttığım, sokakları dolaşarak sattığım gazeteye yazar olarak geri dönmenin tarifsiz heyecanını yaşıyorum.
Internethaber'in Türk medyasına hediye ettiği usta kalem Süleyman Özışık, bugünden itibaren kendi deyimiyle 34 yıl önce sokaklarda dağıtımını ve satışını yaptığı Türkiye gazetesine yazar olarak döndü.
Süleyman Özışık, ilk yazısında o günlere dönerek başından neler geçtiğini okurlarıyla paylaştı.
İşte Süleyman Özışık'ın Türkiye'deki ilk yazısı
13 yaş heyecanıyla...
İçimde sakin kalmamı sağlayan her şeyi serbest bırakıyorum bugün. En çok da heyecanımı...
Bundan tam 34 yıl önce evlere ve iş yerlerine dağıttığım, sokakları dolaşarak sattığım gazeteye yazar olarak geri dönmenin tarifsiz heyecanını yaşıyorum.
Benim için "çaredir" Türkiye gazetesi...
Parasızlıktan dolayı eğitim hayatımı bitirmek üzereyken, imdadıma Hızır gibi yetişen gazetenin adıdır.
O günlere dair anılar hafızamda hiç solmadı.
Vakit, günün son saatlerini gösterirken, koltuğumun altına doldurduğum gazetelerle meyhane, kahvehane, restoran demeden önüme gelen her kapıdan içeri girerdim.
"Gel bakalım" denildiğinde içeriye, "Çık ulan" dediklerinde dışarıya doğru depar atarcasına koşardım.
Çoğu zaman, "Yavrum senin bu saatte dışarıda ne işin var?" diye kızanlara, "Abi okul harçlığımı çıkarıyorum" diyerek vicdan yaptırır, ne yapar ne eder bir gazete satardım. Bazen iki, hatta üç gazete sattığım bile olurdu.
Bir "rehber"dir benim için Türkiye Gazetesi...
Vatan, millet, bayrak ve toprak sevgisini satır satır anlatan öğretmendir. Bu gazete olmasa, belki de çocuk yaşta beyni yıkanmış, rotasını şaşırmış ve dağlara çıkmış bir terörist olacaktım.
Abarttığımı düşünebilirsiniz ama değil, vallahi değil! Bu ayrımı ancak 1980'li yıllarda o yörede yaşayanlar bilir.
Bir yanda sağ sol kavgası, diğer yanda günden güne artan terör olayları, beri yanda o dönemin polisinin sebepsiz işkenceleri...
Ve yokluk, yoksulluk, sefalet...
O günün şartlarında dağa çıkma, terörist olma ihtimali bir hayli yüksekti.
Benim için aynı zamanda bir "emanet"tir bu gazete...
Babamın, hiç görmediği hâlde "Kardeşim" diyerek uzaktan sevdiği, annemin "Size kötü zamanda helal ekmek kapısı açtı. Allah ondan razı olsun" diye dua ettiği rahmetli Enver Abi'nin emaneti...
Dara düştüğümde ekmek kapısıdır.
"Gel, seninle işimiz var" dediklerinde düşünmeden geldiğim bir yuvadır.
Ve ilahi adaletin yapraklara bürünmüş tecellisidir bu gazete...
"Sen, bu faşistlerin gazetesini satmayacaksın" uyarısını dinlemediğim için okul hayatımı haksızca ve vicdansızca sona erdiren...
On yıllar sonra kaza yaptığı otoyolda can veren o adamın üzerine yaprakları örtülen gazetedir Türkiye gazetesi...
Süleyman Özışık'ın yazısının tamamı için tıklayın