ANALİZ

28 Şubat ve unuttuklarımız

28 Şubat, bir neslin atlamadığı bir travma olarak öylece asılı kaldı ruhlarımızda.

28 Şubat ve unuttuklarımız

HATİCE KÜBRA/ GAZETECİLER.COM

Bilmiyorduk Şubat'ın bu kadar üşüttüğünü,

Dört mevsimin dördünün de kışa dönebileceğini bilmiyorduk.

Bir akşam vakti son perdesi kapanan oyunun,

Sabahında yepyeni oyunlara gebe olduğunu bilmiyorduk.

Tanklar geçerken çocukluğumdan, darbeler indi gençliğime.

Kar yağıyordu...

Ve haberler, sokağımda üniformalı adamların rütbe parlattığını yazıyordu.

Sürgün yerken öğretmenlerimiz, bilmiyorduk ne kadar süreceğini,

Kimse bilmiyordu başındaki örtünün bedelinin, kaç yıl edeceğini.

İkna odalarından geçerken en irticai yanlarımız,

Çaresizliğin gözyaşlarıyla umudu yeşerttiğimizi bilmiyorduk.

28 Şubat'ın gölgesi altında büyürken,

Biz artık bir tek şeyi çok iyi biliyorduk: 
"Öteki" olmanın ne demek olduğunu...
 

Bilmediklerimizi öğrendikçe, bildiklerimizi unuttuk.

Akıl almaz bir mağruriyetle, yıllarca süren mağduriyetimizi unuttuk.

Üniversite kapılarından gözü yaşlı kovulduğumuz günleri,

Şallarımızı savururken attığımız kahkahalarla unuttuk.

Her türlü hakkı gasp edilmiş bir nesil olarak,

Kul hakkına riayeti unuttuk.

İnandığımız gibi yaşamaya çalışırken gördüğümüz zulmü,

Yaşadığımız gibi inanmaya başlarken unuttuk.

Müteahhitlikten köşeleri dönerken, mücahitliği unuttuk.

İhale peşinde koştururken, dava adamlığını unuttuk.

Ceplerimiz şiştikçe yükselen egolarımıza güvenerek,

Alçakgönüllü olmayı unuttuk.

140 vuruşluk karaktersizlere prim vermekten,

Sözü özüne denk düşenlerin değerini unuttuk.

Acılarımızın öğrettiği bütün dersleri bir bir asarken,

Vicdanımıza yakalandığımızda bile utanmayı unuttuk.

Aslımızı, neslimizi, derdimizi, davamızı, dostumuzu, düşmanımızı unuttuk da unuttuk.

En çok da en iyi bildiğimiz şeyi; "öteki"ni unuttuk.

Kapıldığımız rehavetle 28 Şubat darbesini yapan zihniyetin aslında hiçbir yere gitmediğini, sadece gücün yanında, gücün rengini aldığını unuttuk. 

Belki de bu nedenle düşmekten bu denli korkuyoruz...

Bu nedenle bu kadar keskin, tahammülsüz ve duyarsızlık içindeyiz. 

Kendimizden başkasını düşman gördüğümüz bir dünyada, içimizdeki düşmanları görmezden gelmemiz belki de bu yüzden.

***

28 Şubat, bir neslin atlamadığı bir travma olarak öylece asılı kaldı ruhlarımızda.

Ne zaman eski günlere dönsek bir yaprak titriyor içimizde...  Buz kesiyor ellerimiz, dolan gözlerimizi nereye kaçıracağımızı şaşıyoruz. 

Evet, bin yıl sürmedi çok şükür.

Fakat içimizdeki o yaralanmış çocuk, örselenmiş genç, ne zaman dokunsak ağlayacak. Biliyorum...

Ve bunca acıdan sonra, "unutmayacağız" derken meğer ne çok şeyi unutmuşuz.



 

  

 

ÇOK OKUNANLAR