Yılmaz Özdil'i ciddiye almamak ne mümkün?..

Yılmaz Özdil'i ciddiye almamak ne mümkün?..

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com

Görüşlerine çok değer verdiğim kimi yakınlarım ve dostlarım “Yılmaz Özdil’i fazla ciddiye alıyorsun; sık sık ondan söz ederek yanlış yapıyorsun” diyorlar…
Haklı olabilirler ama benim işim bir meslektaşımın gündeme gelmesine engel olmak değil ki…
Benim işim (benim penceremden baktığımda); gördüğüm yanlışları okurlarıma aktarmak, doğrularını hatırlatmak…
Eeeee…
Odamdaki diplomada “iktisat mezunu” olduğum da yazıyorsa, bir matbaacılıktan gelme yazar iktisat yazacak da ben sessiz mi kalacağım?..
En iyi bildiğim konuda klavye tıklatmayacak mıyım?.

Efendiler!..
Bir an için varsayayım ki haklısınız…
Tamam peki…
Kabul…
Yılmaz Özdil’i yazmayayım…
Ya da dediğiniz gibi ciddiye almayayım…
Yahu adam memleketin “en etkili” gazetesinin üçüncü sayfasında yazıyor…
Medyada en çok onun yazdıkları okunuyor…
Nasıl olur da ciddiye almam ben bu arkadaşın yazdıklarını?..
Deli miyim yoksa kör müyüm?..
Kamuoyunu yalanlarla etkilemedikleri halde diğer meslektaşlarımızın küçücük hatalarını eleştirip de medyanın amiral gemisinde yazan bir arkadaşımın tamamen yanlış ve kesinlikle “akıl dışı” yazılarını nasıl olur da pas geçerim?..
Okumuyor musunuz?..
Arkadaş öyle şeyler yazıyor ki; “gündeme getirmeyeyim” deyip de görmezden gelirsem kendime, işime, mesleğime, okurlarıma ihanet etmiş olurum…
Allah aşkınıza bugünkü (03.11.2012) Hürriyet’te “Ne ördün?” başlığı altında yayımlanan makalesini girin de okuyun…
Hele iktisat biliminden ve Türkiye’nin son 10 yıllık ekonomi verilerinden haberiniz varsa saçınızı başınızı yolarsınız…
Yılmaz
onları sıradan ve üç yüz – beş yüz kişinin okuduğu bir resmi ilân gazetesinde yazmıyor ki…
Hürriyet gibi; medyanın amiral gemisinde yayımlanıyor o yazılar…
Özelleştirmeleri eleştirip aklı sıra sonunda lâfı Hükümet’e getirip “geçirecek” ya…
“Seka satıldı. Sümerbank satıldı” diye başlıyor ve ne kadar önemli ve yapılması zaruri olan özelleştirme varsa hepsini sıralıyor…
Ve sonunda lâfı getirip yazısını bağlıyor:
“Saman ithal ediyoruz”…
Yahu Allah aşkına yakınında birileri çıksın ve bu arkadaşa uluslar arası iktisatta “Karşılaştırmalı Maliyetler Teorisi” diye bir kuramın halen geçerli olduğundan söz etsin…
İktisadın en geçerli kuramlarından biri olan bu teoriye göre her ülke ihtisaslaştığı, katma değeri yüksek, maliyeti düşük mal ve hizmetleri üretip ihraç eder; kendisinin daha pahalıya mal edeceği düşük katma değerli ürünleri ise ithal eder…
Yahu Allah aşkına yakınında birileri çıksın ve bu arkadaşa desin ki:
“Yahu Yılmaz;
bugün saman ithal ettiğimiz doğru ama kaç milyon dolarlık ithalât bu?..
100 mü 200 mü?..
Hayır, hiçbiri değil…
Sadece 13 milyon Dolar…
Pekiiii…
Yıllık otomobil ihracatımız ne kadar?..
Onu da söyleyeyim: 20 Milyar Dolara koşuyor…
Yani, saman ithalâtının 1500 misli…
Peki…
Saman ithal etmediğimiz yıllarda otomobil ihracatımız ne kadardı?..
Onu da söyleyeyim…
1 milyar Doları aşarsa bayram yapacaklarını ilân ediyorlardı…
Bu gün hedeflediklerinin 20 katı daha fazla otomobil ihraç ediyor bu ülke…
En önemlisi saman ithal etmediğimiz o eski yıllarda kişi başına milli gelir bin doları zor buluyordu…
Saman ithal ettiğimiz son yıllarda kişi başına milli gelir 10 Bin Doları aştı…
Sakın ola kişi başına milli gelirin adil dağıtılmadığını söyleme zira bin dolar olduğu dönemlerde dağıtım adaletsizliği bugüne göre vahşi ölçülerdeydi…

Yani arkadaşlar…
N’olur “Yılmaz’ı ciddiye alma” deyip de beni üzmeyin, elimi ayağıma dolaştırmayın…
Yahu adam, medyanın amiral gemisinde haftanın altı günü yalan yanlış yazarak okurlarını iğfal ediyor…
Bu canlı tecavüz sahnelerini sadece izlemekle mi yetineyim yani?..
Kusura bakmayın ama gerekirse her gün Yılmaz Özdil yazacağım…
O yanlış ve yalan yaptıkça ben, Türkiye medyasında “kim kimdir?” sorusuna cevap arayan on binlerce okura doğruları aktaracağım…