İnsaf et be Oral Bey, insaf et…
Yani; zekâlarımızla bari alay
etme…
Tamam…
Ben şahsen senin kadar zeki olmayabilirim ama alnımda
“salak” damgası yazacak kadar
“aptal” da olamam…
Tamam; çok “vatansever” biri de
sayılmam…
Ama be arkadaş yani senin de Radikal’den
Taraf’a geçişinin temelinde “vatan/millet
sevgisi” olduğuna da pek inanasım gelmiyor…
Yani öyle bir anlatıyorsun ki; sen vatanseversin, patronun
Başar Aslan vatansever; ben ise
“vatansevmez” hıyarın biriyim…
Nereden mi çıkardım?..
Senin söylediklerini okudum da oradan…
Hatta o kadar ki; senin ve patronunun vatanseverliğinizi ve
nasıl da büyük fedakârlıklar yaptığınızı okuyunca; “vatan
sevgisi” konusundaki fukaralığımdan utandım(!)
bile…
Öyle ya…
Beni eleştirmek amacıyla söylediğin belli olan o sözleri
okuyan biri senin “vatansever” benim ise
“vatansevmez” olduğumu düşünür…
Ben senin bir sözünden hareketle yazdım o yazıyı…
Yani, Akif Beki’ye “sen de gittin
geldin, burası bizim ocağımız” gibi bir şeyler
söylemiştin…
Hatta maddi olarak da hiçbir sıkıntının olmadığını buna
rağmen bin bir güçlükle çıkarılan Taraf’a
geçişinin büyük bir fedakârlık olduğunu falan söylemiştin
ya…
Ben de 12 Eylül darbe hükümetine KOÇ’tan
“bakan” olarak giden ve KOÇ’taki maaşları da
bakanlıkları süresince devam eden iki üst düzey yöneticiyi
örnek vermiştim…
“Acaba?” diye sordum; sen de
Aydın Doğan’dan maaşını almaya devam edecek
miydin?..
Merak işte…
Hayır yani; şaşırdım da ondan şeyttim yani…
Vatanı senin kadar sevenini görmediğim
için midir nedir hayret ettim?..
Bir elini yağ, diğerini de bal
tenekesinden çıkarıp içinde akrepler,
çıyanlar ve bilumum haşere bulunan bir
tencereye daldırmak için çok fazla vatansever olmak gerekir de onun
için…
Valla ben şahsen göze alamam
arkadaş…
Hele patronunun fedakârlığını anlatışın var ya; vatan
sevgisinin ikinizde de ne kadar çok geliştiğinin bir başka
karinesi…
Bunu nereden mi çıkardım?..
Yine kızacaksın ama söyleyeyim…
Onu da senin bir cümlenden anladım…
Hani diyorsun ya, “Bu gazeteye (Taraf’a)
talip olan, bu gazetenin kâr getirmeyeceğini
bilir” diye, işte oradan...
Yani Taraf kâr getirmiyor ama patronun
Başar Aslan Hilal-i Ahmer için tek kuruş para kazanmadan,
cebinden de milyonlar harcayarak gazete
çıkarıyor…
Neden?..
Vatansever ya; herhalde
ondan…
Yeme beni Oral Bey yeme beni…
Dedim ya, senin kadar uyanık ve zeki biri değilim
ama aptal da sayılmam…
Yahu adam adı üstünde “patron”…
Kâr etmediği bir işi yapan patron dünyanın neresinde
görülmüş?...
İlle bir yerlerden bir şeyler kazanıyordur ki işini devam
ettiriyor…
Meselâ Taraf’ın bugünkü borsa değeri
bir nevi kumbaraya atılmış milyonlarca lira gibi
değil mi?..
Taraf ilk yayımlanmaya
başladığında piyasa fiyatı neydi bu gün ne?..
Aradaki farkı bul, (eğer etmişse) beş yıllık zararını çıkar
kazandığı parayı bul ama milleti “aptal” yerine
koyma…
“Ben çok fedakârım da, falan da filan da, bal
tenekesi, yağ tenekesi vs…”
Dünyanın hiçbir yerinde (en ideolojik takılanlar bile) bir
elini yağ, diğerini bal tenekesinden çıkarıp da akreplerin,
çıyanların ve bilumum haşerenin fink attığı bir tenekeye
sokmaz…
Haaaa…
Sokan çıkar tabii ama tenekenin içinde
akrepler, çıyanlar tarafından sokulma tehlikesini göze alabilecek
zenginlikte bir değerli mücevher, bir hazine
varsa…
Yani ben de işte bunu anlatmak istedim…
Yahu para kazanmak ayıp değil ki…
Ayıp olan bazı değerleri bazı gurup, kişi veya
ülkelere kiralayarak para kazanmak…
Bilmem anlatabildim mi?..
adnanberkokan@gmail.com