Bu fotoğrafı ilk defa geçen gün bir arkadaşımın gönderdiği
WhatsApp mesajında gördüm.
Yaşar Kemal’i hemen tanıdım tabii ki…
Çocukluğumda okuduğum ilk romanlarından birinin yazarı.
Hayatım boyunca yazarlığını, aydınlığını, bu ülke için
yaptıklarını hep hayranlıkla izlediğim, şahsen tanımış olduğu için
de gurur duyduğum büyük yazar.
Türkiye’nin ve dünyanın Yaşar Kemal’i…
***
Yanındaki çocuk da bana hiç yabancı gelmedi..Mehmet Altan’a
benziyordu.
Hemen Mehmet’i arayıp sordum.
Yanılmamışım oymuş.
1960’lı yıllarda İstanbul’da Basınköy adı ile kurulan gazeteci
ve yazarların üyesi olduğu bir sitede oturuyorlarmış.
Yaşar Kemal onu sık sık yürüyüşe götürürmüş.
***
Bu sohbet sırasında Mehmet Altan çok ilginç bir olayı
anlattı.
Bunu daha önce yazmış ama nedense gözümden kaçmış.
Şimdi onun ağzından aktarıyorum:
***
“Babam(Çetin Altan) 1973 yılınının neredeyse tamamını
Sağmalcılar Cezaevi’nde geçirdi. 27 Aralık 1973’te cezasının
bitmesine dört gün kala Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün af hakkını
kullanması sonucu tahliye oldu.
1973 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nün açıklanacağı günün sabahı
Yaşar Kemal beni alıp Sağmalcılar’da yatan babamı ziyarete götürdü.
O sabah, beni niye buraya getirdiğini pek anlamamıştım.
Bunu öğleden sonra Yaşar Kemal’in Basınköy’deki evine
gittiğimizde anladım. Eşi Tilda evdeydi, transistörlü radyodan
BBC’yi dinliyordu.
Yanlış hatırlamıyorsam saat 15 haberlerinde BBC, Nobel Edebiyat
Ödülü’nün Patrick White’a verildiğini söyledi. Oysa o gün, Yaşar
Kemal’in Nobel ödülüne en yakın olduğu gündü. Yüzünü, hâlâ
hafızamda olan bir dalga sıyırıp geçti ve o an o gün niye beni
babamın yanına götürdüğünü çok iyi anladım.
Anladım ki, Nobel’i alması hâlinde “babama uygulanan zülme
dikkat çekmek” istiyordu. Yani Nobel alan bir yazar olarak
cezaevindeki yazar arkadaşını ziyaret ettiği öğrenilecek ve böylece
bütün dünya Çetin Altan’ın adını da duyacaktı.
Her Nobel Edebiyat Ödülü açıklandığında aklıma o gün gelir…”
Yaşar Kemal şu gökyüzünün altında Nobel’i en çok hakeden
yazarların başındaydı. Benim gibi bir çok insanın gönlünde onun
Nobel’i zaten vardı…
***
İşte “Büyük Yaşar Kemalimiz” budur.
Hayatının en önemli olabilecek gününde kendini değil, hapisteki
arkadaşını düşünecek ve onun için bir şey yapacak kadar gönlü yüce
bir insan.
Sorumluluğunu bilen ve taşıyan bir “Aydın” olma
farkı…
***
Bu olayı öğrenince içimden şu geçti…
Bugün artık Nobel almış bir yazarımız var.
Hakkıyla da almış bir yazarımız.
Orhan Pamuk…
Acaba bir gün kalkıp Osman Kavala’yı ziyarete gitmek için Adalet
Bakanlığı’na başvursa…
Çok şık olmaz mı…
***
Le Monde gazetesi, bir yazısında “Türkiye’de
siyasal hapis cezası miras mı?” diye sormuştu…
Rahmetli Çetin Altan ölümünden önce bizlere miras gibi şu
cümleyi bırakmıştı:
“Hayal ettiğimiz ülke bu değildi…”
Bizlere de, hayal ettiğimiz dünya için, hiç olmazsa, siyasal
hapis cezasının, anavatanımızın alınyazısı olmadığını göstermeye
çaba göstermek düşmez mi…
Yaşar kemal ve Çetin Altan’ı hasretle, minnetle ve özlemle
anıyorum…
Nur içinde yatsınlar.