Yahu biz bunları temiz bilirdik ya...
Yahu biz bunları temiz bilirdik ya...
Medyamız ve futbolumuz arasındaki ilişkilerin
kirliliğini duyardım, takip ettiğim kadarıyla anlardım ve
bilirdim...
Ama be arkadaş...
Böylesini ilk defa duydum...
Hem de, "Merd-i kıpri sirkatin derken hakikati
söylermiş" misali bizzat Uğur
Dündar'ın kendisinden öğrendim...
Yok efendim, tabii ki bana anlatmadı...
Yaptığı açıklamayı okudum...
Bakın gazeteciler.com'da manşet haber...
Düşünebiliyor musunuz?.
Uğur Dündar gibi bir televizyon habercisi hem de
ülkenin en çok izlenen dört TV kanalından birinde
(STAR TV) haberleri yönetip sunacak...
Ve...
Fenerbahçe gibi bir kulübün başkanlığını yapmakta
olan Aziz Yıldırım'ın "bir bacağı diğer
bacağından 7 cm kısa" raporuyla askerliğini yapmadığına
ilişkin bir bilgiye (hem de bizzat Milli Savunma Bakanından alınan)
ulaşacak...
Ve...
Bir bacağı kısa raporuyla askerlik yapmayan Aziz
Yıldırım'ın Düzcespor'da futbol oynadığını en iyi bilenlerden
biri olacak...
Ve fakat ve ama...
Bu haberi akşam ana haberde en az 3-4 milyon
izleyiciye kendisi duyuracağına aynı gurupta çalıştıkları
bir yazara (Erman Toroğlu) verip "al sen köşende
yayımla" diyerek, öğrenenlerin 50 - 60 bin kişiyle sınırlı
kalmasını sağlayacak...
Ba ba ba ba ba....
"Hadi canım sen de" dediğinizi duyar
gibiyim...
Hani vardır ya halk arasında, "duy da inanma"
aynen o cinsten...
Düşünün bir...
Bu haber Mehmet Ali Birand'ın eline geçecek ama
Kanal D'de yayımlamayıp Posta
Gazetesi spor yazarlarından birine verip "al
istersen sen yaz" diyecek...
Der mi?..
Tabii ki demez...
Alır haberi aslanlar gibi, bir de dalgasını geçerek
yayınlar...
İşte bu da Mehmet Ali Birand ile Uğur Dündar
farkıdır...
Daha da ilgini...
İşte bu Uğur Dündar bu millete yıllarca
"Temiz Gazeteci" diye yutturuldu...
Bu kadar da değil...
Popüler bir gazeteci (Uğur Dündar), hiç istemediği halde patronunun
icası üzerine Fenerbahçe gibi bir spor kulübünün
yönetimine girecek ve biz bunu aradan 10 yıl geçtikten sonra yine o
gazeteciden öğreneceğiz...
Ve bunun adı "temiz
gazetecilik" olacak ha...
Yahu bir patron, bir çalışanından milyonlarca taraftarı olan bir
kulüp yönetimine üye olmasını niçin ister?..
Nasıl ister?..
Uğur Dündar gibi Şeytan'ın
yattığı yeri bilen; canı istediğinde gidip bulan canı istemezse
sesini çıkarmayan bir gazeteci, bu talebi sorgulamadan nasıl kabul
eder?..
Nasıl?..
Neden?..
Niçin?..
Uğur Dündar gibi bir gazeteci böyle hiç
istemediği bir işi patron zoruyla niye yapar?..
Aklından "yahu ya bu işte bir iş varsa?.. Benim patronum
melek değil, neden durduk yerde benim Fenerbahçe Kulübü yönetimine
girmemi istesin ki?" diye geçirip kendi kendiyle
hesaplaşmaz mı?..
Ve...
Böylesine önemli bir "tavsiye işi görev"i kabul
ettiğini açıklamak için on yıl bekler mi?..
Vay beeee...
Vay anasını...
Yahu memlekette neler olmuş bitmiş haberimiz bile yok...
Kapalı kapılar ardında ne tezgâhlar dönmüş
meğer...
Kimin eli kimin cebinde belli değilmiş...
İlişkiler tamamen çıkara dayalı ve
kirliymiş...
Ve...
Bu adamlar bütün bu kirliliğe rağmen ağızlarını her
açtıklarında "valla billa ben masumum,
tertemizim" demişler...
Millet de bunu yemiş...
Vay anasını sayın okurlar!..
Nasıl da kandırılmış, nasıl da uyutulmuşuz meğer...
Yuh yani...
adnanberkokan@gmail.com