Yahu biz bunları temiz bilirdik ya...

Yahu biz bunları temiz bilirdik ya...

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com
Medyamız ve futbolumuz arasındaki ilişkilerin kirliliğini duyardım, takip ettiğim kadarıyla anlardım ve bilirdim...
Ama be arkadaş...
Böylesini ilk defa duydum...
Hem de, "Merd-i kıpri sirkatin derken hakikati söylermiş" misali bizzat Uğur Dündar'ın kendisinden öğrendim...
Yok efendim, tabii ki bana anlatmadı...
Yaptığı açıklamayı okudum...
Bakın gazeteciler.com'da manşet haber...
Düşünebiliyor musunuz?.
Uğur Dündar gibi bir televizyon habercisi hem de ülkenin en çok izlenen dört TV kanalından birinde (STAR TV) haberleri yönetip sunacak...
Ve...
Fenerbahçe gibi bir kulübün başkanlığını yapmakta olan Aziz Yıldırım'ın "bir bacağı diğer bacağından 7 cm kısa" raporuyla askerliğini yapmadığına ilişkin bir bilgiye (hem de bizzat Milli Savunma Bakanından alınan) ulaşacak...
Ve...
Bir bacağı kısa raporuyla askerlik yapmayan Aziz Yıldırım'ın Düzcespor'da futbol oynadığını en iyi bilenlerden biri olacak...
Ve fakat ve ama...
Bu haberi akşam ana haberde en az 3-4 milyon izleyiciye kendisi duyuracağına aynı gurupta çalıştıkları bir yazara (Erman Toroğlu) verip "al sen köşende yayımla" diyerek, öğrenenlerin 50 - 60 bin kişiyle sınırlı kalmasını sağlayacak...
Ba ba ba ba ba....
"Hadi canım sen de" dediğinizi duyar gibiyim...
Hani vardır ya halk arasında, "duy da inanma" aynen o cinsten...

Düşünün bir...
Bu haber Mehmet Ali Birand'ın eline geçecek ama Kanal D'de yayımlamayıp Posta Gazetesi spor yazarlarından birine verip "al istersen sen yaz" diyecek... 
Der mi?..
Tabii ki demez...
Alır haberi aslanlar gibi, bir de dalgasını geçerek yayınlar...
İşte bu da Mehmet Ali Birand ile Uğur Dündar farkıdır...

Daha da ilgini...
İşte bu Uğur Dündar bu millete yıllarca "Temiz Gazeteci" diye yutturuldu...
Bu kadar da değil...

Popüler bir gazeteci (Uğur Dündar), hiç istemediği halde patronunun icası üzerine Fenerbahçe gibi bir spor kulübünün yönetimine girecek ve biz bunu aradan 10 yıl geçtikten sonra yine o gazeteciden öğreneceğiz...
Ve bunun adı "temiz gazetecilik" olacak ha...
Yahu bir patron, bir çalışanından milyonlarca taraftarı olan bir kulüp yönetimine üye olmasını niçin ister?..
Nasıl ister?..
Uğur Dündar gibi Şeytan'ın yattığı yeri bilen; canı istediğinde gidip bulan canı istemezse sesini çıkarmayan bir gazeteci, bu talebi sorgulamadan nasıl kabul eder?..
Nasıl?..
Neden?..
Niçin?..
Uğur Dündar gibi bir gazeteci böyle hiç istemediği bir işi patron zoruyla niye yapar?..
Aklından "yahu ya bu işte bir iş varsa?.. Benim patronum melek değil, neden durduk yerde benim Fenerbahçe Kulübü yönetimine girmemi istesin ki?" diye geçirip kendi kendiyle hesaplaşmaz mı?..
Ve...
Böylesine önemli bir "tavsiye işi görev"i kabul ettiğini açıklamak için on yıl bekler mi?..
Vay beeee...
Vay anasını...

Yahu memlekette neler olmuş bitmiş haberimiz bile yok...
Kapalı kapılar ardında ne tezgâhlar dönmüş meğer...
Kimin eli kimin cebinde belli değilmiş...
İlişkiler tamamen çıkara dayalı ve kirliymiş...
Ve...
Bu adamlar bütün bu kirliliğe rağmen ağızlarını her açtıklarında "valla billa ben masumum, tertemizim" demişler...
Millet de bunu yemiş...
Vay anasını sayın okurlar!..
Nasıl da kandırılmış, nasıl da uyutulmuşuz meğer...
Yuh yani...

 
adnanberkokan@gmail.com