Yine korkunç bir terör saldırısı sonucunda,
“Karamsarlığa kapılmayalım” açıklamalarına rağmen umudumu kıran
şeyler o kadar çok ki…
Mesela,
Saldırıyı PKK üstlenince, meselenin Kürt-Türk
ekseninde değerlendirilmesi. Oysa terörün görünürdeki nedeni sadece
perdesidir.
Mesela,
Yeni bir şey söyleyecek, yeni bir yol
gösterecek kimsenin olmayışı.
Mesela,
Muhalefetin kimliksiz (karaktersiz demeye dilim
varmıyor) politikaları.
Mesela,
Televizyonların en çok aranan isimlerinin terör
uzmanı Mete Yarar, Nevzat Çiçek olması.
Mesela,
Medyanın “ulusal yas”a görünürde duyarlı,
gerisinde çalgı çengiye devam etmesi.
Mesela,
“Batı”nın sinsi ve ikiyüzlü tavrı.
Mesela,
Toplu şehit cenazeleri karşısında teröristin
tatmin ve başarı hissinin kamçılanması olasılığı.
Mesela,
Toplumsal kesimler arasında diyalogun
esamesinin okunmaması.
Mesela,
Medya köşelerine kurulmuş tiplerin terör belası
üzerinden bile birbirlerini yemesi…
AKLIMDA KALAN
Aral ve Bora’nın
sorusu: Pazar günü annemi bedenine
bağlı cihazla izinli olarak hastaneden çıkardık. Doktorumuz “hava
değişimi iyi olur” dedi. Tüm aile pazar yemeğine oturduk. Doğal
olarak terör konusu açıldı. Konuyu açan ise 13 yaşındaki Bora ve 9
yaşındaki Aral’dı. “Kalabalık yerlere gitmeyelim” dedi Bora. Aral
“Ama biz gittik bu sabah” dedi, “AVM’ye gittik annemle, saçlarımı
kestirdik.” “Annemin belki terör saldırısından haberi olmamıştır”
dedi abisi. “Haberi vardı” diye ısrar etti küçük, “babam sabah
söylemişti.” Sonra ekledi, “ama AVM o kadar
da kalabalık değildi.” Aralarında kalabalıktan ne anlamak gerektiği
üzerine başlayan tartışma, soruyu masadakilere yönelterek bitti:
“Peki kaç kişi olunca kalabalık diyeceğiz ve oraya
gitmeyeceğiz?”