Fotoğrafı görür görmez, minicik ayakkabılarına bakarken
ilk söylediğim cümle bu oldu: Umarım annesi de
ölmüştür...
Başkalarının yaşamları için hüküm vermek yanlış olabilir.
Ama.
Çocuğu ölen bir annenin acısı biriciktir. Kimse o acıyı onun
kadar hissedemez.
Denize düşmüş başı, arkasını dönüp küsmüş gibi yatan
bedeni "insan" olan kimse için dayanılır değilken. Umarım annesi de
ölmüştür..
Daha birkaç gün önce. Aynı yaşlarda üç çocuğun altları bezsiz,
mayosuz, en doğal halleriyle plajda attıkları kahkahaları uzun uzun
izleyişimi düşündüm.
Bu bebeğin yüzünün gömüldüğü bu deniz, o çocukların oyun
oynadığı aynı deniz.
O çocukların ülkesi vardı. Bu çocuğun/çocukların yoktu.
Sadece.
Kendilerine ülke ararken. Ülkesiz ölen çocuklar.
İki gündür. Hiçbir şey yazmak istemedim. Yazmak, konuşmak en
saçma, anlamsız eylem bu fotoğrafın karşısında.
Onları kurtarmaktan başka anlamlı bir eylem olamaz.
Haksızlıklara itirazımız varsa. Büyüklerin yanlışlarını
küçüklerin ödemesidir haksızlık.
Ne kadar kahrolursak olalım. Hiç birimiz başkasının acısına
başkası kadar üzülemeyiz.
Hele bir de başkası "yabancı"ysa. Göçmense. Ölmeden
ilgiyi çekemiyorlarsa.
"Yabancı"yla empati kurmaya yanaşmıyor kimse.
Onların "hiçbir yerleri olmayan"lar olduğunu düşünmüyoruz.
Ne geldikleri yere aitler, ne bulundukları yere, ne de
gidecekleri yere.
Bir düşünün... Onlar çoğumuz için;
Arabalarımızın camlarına yapışan kirli ellerdir.
Azarlayıveririz.
Kentlerimizi, çevremizi kirleten "çöp"lerdir onlar.
Yüzümüzü buruşturup söyleniriz.
Haber metinlerinde, batan botlardan kurtulan ya da ölen
sayılardır onlar. Bakar geçeriz.
Kıyıya vurmuş bebek bedenine bakıp vicdanlar sızlarken
dürüst olmanın da sırasıdır.
KİM YAZMIŞ Kİ BU
METNİ?
Cumhuriyet, Aydınlık'ta yayınlanan ve kendilerine yöneltilen
suçlamalar içeren köşe yazısına açıklamayla yanıt vermiş.
Her kafadan bir sesin çıktığı. Medyanın tamamen ilkesiz ve
kemiksiz yol aldığı bu ortamda. Hakkınızda yazılanlar yanlışsa
açıklama yapmak gerekir.
Bir sonuç alınabileceği için değil. Tarihe not düşmek için.
Tekzip kurumu da çöktüğüne göre, açıklamadan başka yol
yok.
Ve. Fakat. Tarihe bir not düşüyorsan. Açıklamanın diline de özel
bir önem göstermek lazım.
Cumhuriyet'in açıklama metnindeki gibi, "Bir lafa
bakardık laf mı diye, bir de söyleyene bakardık adam mı
diye" gibi Cumhuriyet üslubuna yakışmayan ifadeler...
"Çamur at, izi kalır anlayışıyla atacağınız her iftira
sizi vurur" gibi ilkokul düzeyi ifadeler...
Söylediğiniz doğru olsa bile, metnin bütününü ucuzlatır.
Yazı ustalarının dolu olduğu bir gazeteye daha derinlikli bir
açıklama yakışmaz mıydı? Yakışırdı.
Belki de "Artık düzey bu, uymak lazım" demişlerdir,
bilemiyorum.
AKLIMDA KALAN
Kıyıya vurmuş bebek bedeni ve onun ayakkabıları: Başka
da bir şey kalmadı aklımda. Dahası. Aklımdan da gitmiyor.
Gitmeyecek.