Uludere’deki facianın ortaya çıkardığı asıl gerçek.

Uludere’deki facianın ortaya çıkardığı asıl gerçek.

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Uludere’de ‘yanlışlıkla’  35 köylünün bombardımanda öldürülmesi sosyal medyada ilginç  bir gerçeği gün yüzüne çıkardı.

Hani zaman zaman Türkiye ile bağlarını kopardıklarını anlatmak için ‘Bazı Kürtler bu işi kafasında bitirmiş’ denir. İşte sosyal medyada operasyonun ortaya çıktığı gün verilen tepkilere, kullanılan dile, ima edilenlere bakınca sadece “Bazı Kürtler" değil, bazı gazeteciler, yazarlar da ülkeyle bağını koparmış” dedim.

Twitter’da Türkiye aleyhine başlatılan kampanyayı gördüyseniz, eminim siz de benim gibi şaşkına döndünüz.

Bazı gazeteciler, yazarlar Uludere’deki ‘kaza’“Türkiye sivilleri bombaladı', 'Ordu Uludere’de katliam yaptı', 'Devlet sivilleri katlediyor', 'Türkiye Kürt sivilleri bombaladı' gibi İngilizce mesajlarla  Türkiye aleyhine bir kampanyaya döndürdüler.

Öyle bir azimle, öyle canhıraş bir bir şekilde yürütüldü ki bu kampanya gözlerime inanamadım.

Nedir bu arkadaşların derdi? Ne yapmak istiyorlar? Nasıl bir Türkiye özlemi ile yanıp tutuşuyorlar? Ki sonuçta herkesin canını yakan bir olayı Türkiye aleyhine kampanyaya dönüştürmekten imtina etmiyorlar.

Tamam, herkes meselenin ciddiyetinin farkında. Başbakan Erdoğan’ın ilk gün kameralar karşısına geçip “Acımız büyük, olay vahim, meselenin izahı yok, farkındayım, ama bana birkaç gün müsaade edin bu vahşetin sorumlularını bulacağım” tarzında güven verici bir konuşma yapmamış olması gerçekten rahatsız edici.

İlk gün hükümet adına Hüseyin Çelik’in facianın ciddiyetinden uzak bir üslupla açıklama yapması da kabul edilir gibi değil.

Hatta Başbakan Erdoğan’ın bu kadar vahim bir olayı ancak ikinci gün Cuma namazı çıkışında başka konular arasında ele alıp açıklama yapması fena halde can sıkıcı.

Diğer taraftan Uludere’de ölenlerle birlikte hatırlanan yaşam şartları bu ülkede yaşayan herkesin kafasını önüne düşürecek, yüzünü kızartacak, insanlığından utandıracak türden. Bunun da farkındayız.

Tüm bunlara sesiz kalmayalım. Ortaya çıkan bu tabloyu ‘Vardır hükümetin bir bildiği’ tarzında muti bir tutumla kabullenmeyelim. Hatta İktidarın çektiği ‘Sessiz olun, oturun oturduğunuz yerde’ tarzı azarlara da boyun eğmeyelim. Ama bütün bu saçmalıkların, bu yanlışların, bu can sıkıcı durumların karşılığı kendimize vatan olarak seçtiğimiz ülkeyi dünyaya rezil etmek midir?

‘Yanlışlık’ veyahut ‘kaza’ veyahut ‘tuzak’… Bu olay için doğru olması en muhtemel üç açıklama.  Hal böyleyken, bu kampanyayla ne amaçlanıyor? Nedir bu arkadaşların asıl derdi?

Nedir bazı gazetecilerimizi ‘Türkiye düşmanı’ yapan asıl neden?

Bu yanlışlığı, bu vahşeti, bu cinayeti her kim yaptıysa cezası verilene kadar sokaklardan evimize dönmeyelim. Sorumlu saydığımız herkes karşısında her türlü tepkiyi ortaya koymaktan geri durmayalım. Bunlar tamam.  Ama buradan bir ‘Türkiye düşmanlığı’ çıkarmak ta neyin nesidir?

Ben bu olayı sosyal medyada Türkiye aleyhine kampanyaya döndüren gazetecilerin ne düşündüklerini gerçekten merak ediyorum.

Kafalarında Türkiye diye bir devleti bitirdiklerine göre yerine neyi koymayı düşünüyorlar?

Kafalarında nasıl bir ülke, nasıl bir devlet, nasıl bir millet var? Ya da kafalarında bu kavramların bir karşılığı var mı?

Yoksa bu arkadaşlar zihinlerini değil de, sadece kalemlerini mi çalıştırıyorlar?

İngilizce olarak bütün dünyaya ‘Türkiye sivil halka katliam yaptı’ diye mesaj atanların bir bildiği vardır.

Yoksa böyle bir çabanın içerisine niye girsinler ki?

İşte bu arkadaşların o bildikleri neyse, onu biz de merak ediyoruz. Adını koymaktan utandığım bu çabanın gerekçesini izah etmek durumundalar.

Gönderilen o İngilizce mesajların tüm dünyada kaç milyon kişiye ulaştırıldığını,  o mesajların ulaştığı insanların kafasında nasıl bir Türkiye imajı yarattığını varın siz düşünün.

Twitter’daki o mesajları görünce, sosyal medya denen olgunun ‘Arap Baharı’ gibi şaibeli işlere nasıl zemin oluşturduğunu daha iyi anladım.

O gün Twitter’da sadece bu arkadaşların Uludere vahşetini Türkiye aleyhine döndürme çabalarına rastlamadım.

MİT ve hükümet üzerinden hesap görmeye çalışan çevreler de başka bir faaliyet içindeydi ki görülmeye değerdi.

Daha operasyonun medyaya düşmesinin üzerinden yarım saat geçmemişti ki daha önce hükümete her konuda destek veren bazı gazeteciler 'Başbakan Erdoğan’ın aslında onlara ne kadar muhtaç olduğunu, MİT’in görevini hakkıyla yerine getirmediğini' yine bir kampanya halinde yayıyorlardı.

Peş peşe yazdıkları mesajlardaki heyecan gözlerden kaçmıyordu.

Twitter’da o gün yayınlanan mesajlardan anladım ki hedefte aslında tek isim vardı: Başbakan Erdoğan.

Türkiye’nin içinde bulunduğu bu acı tabloyu mu dert edelim, yoksa her olayı hesaplaşma için vesile yapan bu kadar odağın varlığını mı? Ben karar veremedim.

İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin Allahım?  
 
 


www.twitter.com/acikcenk