Uludere’de ‘yanlışlıkla’ 35 köylünün
bombardımanda öldürülmesi sosyal medyada ilginç bir gerçeği
gün yüzüne çıkardı.
Hani zaman zaman Türkiye ile bağlarını kopardıklarını anlatmak
için ‘Bazı Kürtler bu işi kafasında bitirmiş’
denir. İşte sosyal medyada operasyonun ortaya çıktığı gün verilen
tepkilere, kullanılan dile, ima edilenlere bakınca sadece
“Bazı Kürtler" değil, bazı gazeteciler, yazarlar
da ülkeyle bağını koparmış” dedim.
Twitter’da Türkiye aleyhine başlatılan kampanyayı gördüyseniz,
eminim siz de benim gibi şaşkına döndünüz.
Bazı gazeteciler, yazarlar Uludere’deki
‘kaza’yı “Türkiye sivilleri bombaladı',
'Ordu Uludere’de katliam yaptı', 'Devlet sivilleri katlediyor',
'Türkiye Kürt sivilleri bombaladı' gibi İngilizce
mesajlarla Türkiye aleyhine bir kampanyaya döndürdüler.
Öyle bir azimle, öyle canhıraş bir bir şekilde yürütüldü ki bu
kampanya gözlerime inanamadım.
Nedir bu arkadaşların derdi? Ne yapmak istiyorlar? Nasıl bir
Türkiye özlemi ile yanıp tutuşuyorlar? Ki sonuçta herkesin
canını yakan bir olayı Türkiye aleyhine kampanyaya
dönüştürmekten imtina etmiyorlar.
Tamam, herkes meselenin ciddiyetinin farkında. Başbakan
Erdoğan’ın ilk gün kameralar karşısına geçip “Acımız büyük,
olay vahim, meselenin izahı yok, farkındayım, ama bana birkaç gün
müsaade edin bu vahşetin sorumlularını bulacağım” tarzında
güven verici bir konuşma yapmamış olması gerçekten rahatsız
edici.
İlk gün hükümet adına Hüseyin Çelik’in facianın ciddiyetinden
uzak bir üslupla açıklama yapması da kabul edilir gibi değil.
Hatta Başbakan Erdoğan’ın bu kadar vahim bir olayı ancak ikinci
gün Cuma namazı çıkışında başka konular arasında ele alıp açıklama
yapması fena halde can sıkıcı.
Diğer taraftan Uludere’de ölenlerle birlikte hatırlanan yaşam
şartları bu ülkede yaşayan herkesin kafasını önüne düşürecek,
yüzünü kızartacak, insanlığından utandıracak türden. Bunun da
farkındayız.
Tüm bunlara sesiz kalmayalım. Ortaya çıkan bu tabloyu
‘Vardır hükümetin bir bildiği’ tarzında muti bir
tutumla kabullenmeyelim. Hatta İktidarın çektiği ‘Sessiz
olun, oturun oturduğunuz yerde’ tarzı azarlara da boyun
eğmeyelim. Ama bütün bu saçmalıkların, bu yanlışların, bu can
sıkıcı durumların karşılığı kendimize vatan olarak seçtiğimiz
ülkeyi dünyaya rezil etmek midir?
‘Yanlışlık’ veyahut ‘kaza’
veyahut ‘tuzak’… Bu olay için doğru olması en
muhtemel üç açıklama. Hal böyleyken, bu kampanyayla ne
amaçlanıyor? Nedir bu arkadaşların asıl derdi?
Nedir bazı gazetecilerimizi ‘Türkiye düşmanı’
yapan asıl neden?
Bu yanlışlığı, bu vahşeti, bu cinayeti her kim yaptıysa cezası
verilene kadar sokaklardan evimize dönmeyelim. Sorumlu saydığımız
herkes karşısında her türlü tepkiyi ortaya koymaktan geri
durmayalım. Bunlar tamam. Ama buradan bir ‘Türkiye
düşmanlığı’ çıkarmak ta neyin nesidir?
Ben bu olayı sosyal medyada Türkiye aleyhine kampanyaya döndüren
gazetecilerin ne düşündüklerini gerçekten merak ediyorum.
Kafalarında Türkiye diye bir devleti bitirdiklerine göre yerine
neyi koymayı düşünüyorlar?
Kafalarında nasıl bir ülke, nasıl bir devlet, nasıl bir millet
var? Ya da kafalarında bu kavramların bir karşılığı var mı?
Yoksa bu arkadaşlar zihinlerini değil de, sadece kalemlerini mi
çalıştırıyorlar?
İngilizce olarak bütün dünyaya ‘Türkiye sivil halka
katliam yaptı’ diye mesaj atanların bir bildiği
vardır.
Yoksa böyle bir çabanın içerisine niye girsinler ki?
İşte bu arkadaşların o bildikleri neyse, onu biz de merak
ediyoruz. Adını koymaktan utandığım bu çabanın gerekçesini izah
etmek durumundalar.
Gönderilen o İngilizce mesajların tüm dünyada kaç milyon
kişiye ulaştırıldığını, o mesajların ulaştığı insanların
kafasında nasıl bir Türkiye imajı yarattığını varın siz
düşünün.
Twitter’daki o mesajları görünce, sosyal medya denen olgunun
‘Arap Baharı’ gibi şaibeli işlere nasıl zemin
oluşturduğunu daha iyi anladım.
O gün Twitter’da sadece bu arkadaşların Uludere vahşetini
Türkiye aleyhine döndürme çabalarına rastlamadım.
MİT ve hükümet üzerinden hesap görmeye çalışan çevreler de başka
bir faaliyet içindeydi ki görülmeye değerdi.
Daha operasyonun medyaya düşmesinin üzerinden yarım saat
geçmemişti ki daha önce hükümete her konuda destek veren bazı
gazeteciler 'Başbakan Erdoğan’ın aslında onlara ne kadar
muhtaç olduğunu, MİT’in görevini hakkıyla yerine
getirmediğini' yine bir kampanya halinde yayıyorlardı.
Peş peşe yazdıkları mesajlardaki heyecan gözlerden
kaçmıyordu.
Twitter’da o gün yayınlanan mesajlardan anladım ki hedefte
aslında tek isim vardı: Başbakan Erdoğan.
Türkiye’nin içinde bulunduğu bu acı tabloyu mu dert edelim,
yoksa her olayı hesaplaşma için vesile yapan bu kadar odağın
varlığını mı? Ben karar veremedim.
İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin
Allahım?
www.twitter.com/acikcenk