İnsanın ilk görevi korkuya boyun eğdirmektir. Korkudan
kurtulmalıyız, o vakte dek hiçbir şey yapamayız. Ayağının altında
korku olduğu sürece insanın eylemleri gerçek değil sahtedir.
Düşünceleri hatalıdır.
Thomas Carlye
Dindar muhafazakar çevreden arkadaşlarımla konuşuyorum,
korkuyorlar. Alevi arkadaşlarımla konuşuyorum, korkuyorlar.
Dindar kesim Türkiye’de dindarlara yaşam hakkı vermek istemeyen,
kendisini düşman bellemiş bir kesiminin varlığından neredeyse
emin.
Tutumlarını, konuşmalarını, düşüncelerini buna göre
belirliyorlar.
Öfkelerinin, ‘tarafgirliklerinin’, herkesi
şaşırtan vurdumduymazlıklarının altında bu korku yatıyor.
“Yaşam hakkı vermeyecekler”, "bizi
öldürecekler", korkusu.
En küçük saygısızlıkları, hakaretleri bu niyetin bir göstergesi
olarak algılıyor, ona göre en sert tepkiyi veriyorlar.
İçe kapanmanın. ‘öteki’nin başına gelene sağır
olmanın temelinde bu korku yatıyor.
Alevi kesimden arkadaşlarıma göre de kendilerini sevmeyen, saygı
duymayan, yok etmeye çalışan, yaşam hakkı vermek istemeyen bir
kesim var.
Son zamanlarda gösterdikleri öfkenin altında dindarlarınkine
benzer bir korku yatıyor.
"İmkan bulurlarsa bizi öldürecekler"
korkusu.
Kendilerine karşı yapılan sıradan saygısızlıkları, kabalıkları
bu niyetin bir işareti olarak görüyorlar.
Anladığım kadarıyla onlar da tutumlarını bu korkuyla
belirliyor.
Bundan dolayı olup bitene tepkilerini en sert biçimde
gösteriyorlar.
Gerçekten tuhaf bir tablo var. Aynı ülkede; aynı dertleri,
aynı hüzünleri, aynı mutlulukları paylaşan insanların
birbirlerinden bu kadar korkmalarının izaha muhtaç bir yönü
var.
Sanki başka ülkelerin vatandaşlarıymışız gibi bakıyoruz
birbirimize.
Kaldı ki aynı cephede savaştığımız başka bir ülkenin
vatandaşlarına bile bu ruh haliyle bakmıyoruz.
Bu korkuyu yenmeliyiz. Bu ülkede hep bir arada
yaşadığımızı hatırlamalıyız.
Korkunun ruhumuzu, düşüncelerimizi, eylemlerimizi rehin almasına
müsaade etmemeliyiz.
Yabancı bir ülkede karşılaştığımızda dinini, ideolojisini,
siyasi görüşünü sormadan boynuna sarılıp akrabamız gibi
davrandığımız kendi ülkemiz insanına bu ülkede düşman muamelesi
çekiyoruz.
Akıl alır gibi değil.
Birbirimize sıcak, içten, dostça davranmak için Güney Kore
sokaklarında buluşmak üzere randevu mu verelim?
Siyasetçilerin daha fazla oy almak için tercih ettikleri
‘ötekileştirici’ yöntemin bir pazarlama yöntemi
olduğunu varsayıp bu duygunun topluma sirayet etmesinin önüne
geçmeliyiz.
Birbirimizin üzerine benzin döküp sonra da kıvılcımı ilk çakacak
‘düşman’ı bekliyoruz.
Ortadoğu’da o kıvılcımı çakacak düşmandan daha çok ne var
ki.. Twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın