ABD seçimleri Türkiye'de bu sefer tatlı bir heyecana neden
oldu.
Seçim gecesi Türkiye de ABD gibi Obamacılar ve
Romneyciler olarak ikiye bölünmüştü.
Türkiye'de AK Parti iktidarının devamından fayda umanlar Obama'yı,
AK Parti iktidarından kurtulmak isteyenler ise Romney'i
destekliyorlardı.
Toplum olarak iktidarlarımızın cesareti ve dirayeti nereden
aldığını anlayacak bilinç seviyesine ulaşmış olmamız fena bir durum
değil.
Ülkemizdeki iktidarların meşruiyetinin, devamlılığının ve
etkinliğinin ABD siyaseti ile doğrudan alakalı olduğu giderek daha
netlik kazanıyor.
Bu iyi bir durum.
Fakat ben Türkiye'deki bu kamplaşmayı gözlemledikce
şaşkınlıktan kendimi alamıyorum.
Şaşkınlığım kamplaşmanın kendisine değil, şekline ve
gerekçelerine.
Nasıl mı? Anlatayım, eminim siz de şaşıracaksınız.
Türkiye'de Obama'yla paralel politikaları savunanlar Romney'i,
Romney'le paralel politikaları savunanlar ise Obama'yı
destekliyor.
Mesel Romney de AK Parti gibi kürtaj karşıtıydı. Romney de AK Parti
gibi eşcinsel evliliklere karşıydı. Romney de AK Parti gibi dînin
sosyal hayatta daha belirgin olmasını istiyordu. Romney de toplumun
dindarlaşmasını ülkenin sigortası olarak kabul ediyordu.
Obama ise AK Parti politikalarından uzaktı. Onun önceliği
kürtajın da, eşcinsel evliliklerin de serbest olduğu, dînin sosyal
hayata pek müdahale etmediği bir ABD.
Türkiye'nin necon'ları kim?
Terslik sadece Obama- Romney çelişkisinde değil. Mesela Türkiye'de
necon tarzı şahin bir tutumu benimseyenler "Romney de çok
sert, bu adam gelirse yakar yıkar" diyerek Romney'in
kazanmasını felaket olarak sunuyorlar.
Diğer taraftan Suriye'de savaşı tercih edenlerin Obama'nın Ortadoğu
politikalarını uygularken benimsediği tarzı daha serin ve makul
bulması ise tam komedi.
Bir de tersi var. Türkiye'de savaş karşıtı ve muhafazakar
politikalara eleştirel yaklaşanlar "Obama da çok
töleranslı" diyerek Romney'i destekliyorlar.
Bana göre bugünkü iktidar ve onlara destek veren aydın,
yazar, gazeteciler Türkiye'nin necon'larıdır.
Abartıyor muyum acaba?
Mesela Ahmet Davutoğlu'nun Ortadoğu'ya nizam
vermek için kullandığı dil ve argümanların, tercih ettiği
yöntemlerin, ABD'li necon'lardan ne farkı var ki?
Tayyip Erdoğan kendisi gibi birini ABD'nin başına niçin
istemiyor?
Ya da Tayyip Erdoğan'ın üslubu ve öncelikleri -toplumsal
damardan bahsetmiyorum- daha çok Obama'ya mı benziyor yoksa
Romney'e mi?
Tayyip Erdoğan kendisi gibi birini niçin ABD'nin başına
istemiyor ki?
Ya da Davutoğlu tarzını, üslubunu benimsediği Wolfowitz
gibi birinin seçilmesini niçin istemez?
ABD Suriye'ye müdahale etsin, Esad'ı devirsin ama Romney gibi sert
değil de, Obama gibi yumuşak bir yöntemle yapsın, öyle
mi?
Mesele sadece bu tutarsızlıklardan ibaret değil. Bu Obama
nasıl sihirli bir kişilikse hem Yahudileri, hem de islamcıları aynı
potada eritmeyi bile başardı.
Bütün dünyada, özellikle de Türkiye'deki islamcılar da, ABD'deki
Yahudiler de Obama'da kendilerinden bir parça
bulabildier.
Yani Haham Menachem Posner'a da, Fethullah hoca'ya da
istediğini verecek türden biri bu Obama. Ne kadar ilginç değil
mi?
Üstelik Yahudilerle aramızın bu kadar açık olduğu bir
dönemde.
Tuhaflıklar bitmedi. ABD siyasetine hakim olan nezaket, saygı,
efendilik, kibarlık bizde bir çok kişiyi kendinden geçirdi. Toplum
olarak ABD'deki bu nezakete imrenmekten helak olacağız.
İşin ilginç yanı siyasetin üslubunu ve seviyesini düşürenler bile
bu tabloya olan hayranlıklarını dile getirmekten çekinmediler.
Dile getirilen bu özlemlerden benim en çok hoşuma giden ise
kendisine 'Şanssız bedevi' polemiğini hatırlatan
gazetecilere başbakanın "Umarım ABD siyasetindeki seviye
Türkiye'ye de örnek olur" demeseydi. Ben de bu hayranlığa
hayran kaldım.
Bütün bunlardan anlıyoruz ki Romney diyenlerin de, Obama diyenlerin
de derdi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Sorun, o bağcıyı
kimin döveceğidir.
Tek tutarlı gazeteci
Fakat bu kadar zıtlığın ve tuhaflığın olduğu bir tabloda
tutarlılığı ile dikkatimden kaçmayan bir gazeteci hanımefendi var.
O kişi: Aslı Aydıntaşbaş.
Hem ABD'deki necon'ları destekliyor, hem de Türkiye'deki necon
politikaları. Her şartta savaş taraftarı. Bazıları gibi ABD'de
demokratları, Türkiye'de ise necon'ları desteklemiyor. Bu
kadar tutarlı bir çizgide yürüyen başka da kimseyi görmedim
diyebilirim.
Peki söyleyin bakalım, Türkiye'de bağcı olmak mı zor, yoksa bağcıyı
döven olmak mı? Hangisi? twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın