Biliyorum bazı konuları okumaktan sıkıldınız. Ben de yazmaktan
sıkıldım. Ama ne yapalım okumayınca, yazmayınca kendimizi nasıl
diri tutacağız.
Suriye meselesi akıl almaz bir hal aldı. Kimin eli kimin cebinde
belli değil.
Geldiğimiz noktada Türkiye’nin şapkasını önüne koyup derin
derin düşünmesi gerekiyor.
"Mazlum Suriye halkına yardım etmeyi"
amaçlayarak çıktığı yolda bugünkü tabloyu hesap etmiş miydi?
İsrail ile aynı safta olmayı planlıyor muydu?
Hizbullah’ın ve İran’ın Suriye üzerinden bütün İslam aleminde bu
kadar şeytanlaştırılacağını hesaba katmış mıydı?
Suriye meselesi üzerinden mezhep savaşının bu kadar kızışacağını
bilseydi yine aynı tutumu alır mıydı?
Türkiye her ne niyetle Suriye meselesinde tutum belirlediyse,
geldiği nokta gerçekten istediği nokta mı, bunun tartışılması ve
vuzuha kavuşturulması gerek.
Geçmişi tartışmanın hiçbirimize faydası yok.
Geldiğimiz noktada “keşke silahlı yöntem bir çözüm
olarak tercih edilmeseydi” demenin de, “iyi ki de
bu yöntem tercih edilmiş” demenin de bir hükmü
kalmadı.
İran mı haklı, Türkiye mi; Hizbullah mı doğru yerde, yoksa Hamas
mı?
Kardeş kavgasının olduğu bir yerde "ben
haklıyım" demenin kavgayı daha da kızıştırmaktan başka
hiçbir anlamı yok.
Ortada akıl almaz bir tablo var.
Türkiye ve bazı Müslüman ülkeler Esad’ın gitmesini istiyor. Bunu
bilen İsrail durumdan istifade Suriye’yi bombalıyor.
Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddiası var. BM’ye
göre kimyasal silahı kullanan muhalifler. ABD ve İsrail’e göre
Esad. ABD eski dışişleri bakanı Colin Powell’in danışmanına göreyse
“Kimyasal silahları ABD’yi operasyona ikna etmek için
İsrail’in kullanmış olması büyük ihtimal.”
Her gün yüzlerce insanın öldüğü katliam haberleri geliyor. Yine
kimilerine göre bu katliamları Esad işledi, kimilerine göreyse
muhalifler.
Piyasaya sürdükleri haberlerle hem muhalifleri, hem de Esad’ı
gözümüzde cani pozisyonuna çekiyorlar.
Biz ise gerçeğin ne olduğunu, aslında kimin ne yaptığını artık
göremeyecek durumdayız.
Servis edilen haberlere göre tutum belirliyoruz. Bazı katliamlar
muhaliflere mal edildiğinde onlara öfke kusuyoruz, bazıları Esad’a
mal edildiğinde hep bir ağızdan Esad’ı lanetliyoruz.
En rahat, en sorunsuz, en emin adımlarla yürüyen ise sadece
İsrail
Türkiye İsrail’in Suriye’ye saldırısını kınayamadı bile. Bu
durum hiç mi zorunuza gitmiyor?
Ne olacak bu gidişatın sonu? Bu kanı durduracak sağduyulu adımı
ilk kim atacak?
Gerçekten Türkiye İsrail ile aynı safta olmayı içine
sindirebiliyor mu?
Türkiye’deki İslamcı kesimler İsrail’in gelinen durumdan
faydalanıyor olmasında hiç mi rahatsız değiller?
Netanyahu ve ABD’nin neconlarıyla benzer bir üsluba, amaca
kaydıklarını fark edemiyorlar mı?
Oturup politikaları gözden geçirmek, gerekirse tutum değiştirmek
bu kadar zor mu?
“Biz bu niyetle yola çıkmamıştık. Görünen o ki Suriye
üzerinden Müslümanları birbirlerine kırdırıyorlar. Bu nedenle
tutumumuzu değiştiriyoruz” diyemez mi?
Mezhep savaşının önüne geçmek için ve İsrail’in bundan
faydalanmasını engellemek için farklı bir tutuma yönelmek çok mu
zor?
Bu bölünmeyi, bu kavgayı hep beraber izleyecek miyiz?
Ortadoğu’da bunca insan ölürken kafamızı yastığa nasıl
koyacağız?
“İsrail’in attığı bombalar Esad’a yarıyor”
diyerek kendi utancımızdan kurtulabilir miyiz?
Bağımsız ve Müslüman bir ülkenin İsrail tarafından
bombalanmasına bu açıdan bakacak sefil bir ruh bizi ne zaman teslim
aldı?
Diyeceğim o dur ki gelinen noktada durum vahim. Başlarken niyet ne
olursa olsun varılan yer pek parlak değil.
Oturup konuşma, yeni bir politika belirleme zamanı. Yoksa bu
kanda hepimiz boğulacağız.
Gururunuz ya da reel politik durumunuz tutumunuzu gözden
geçirmenize müsaade etmiyorsa, bari durduğunuz yeri
‘İslamcılık’la açıklamaktan vazgeçin.
Vazgeçin ki insanların bu dine, bu ideolojiye küçük bir
saygıları kalsın. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya
Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın