Türkiye için asıl tehlike

Türkiye için asıl tehlike

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

ABD Irak’ı işgal edince Türkiye’yi Irak’ın bölüneceği ve Kuzey’de bağımsız bir Kürdistan kurulacağı ‘endişesi’ sarmıştı.

Devleti yönetenler her gün Irak’ın toprak bütünlüğüne vurgu yapıp bunun Türkiye’nin ‘kırmızı çizgi’si olduğuna dikkat çekiyorlardı.

Türkmenler Türkiye için çok önemliydi, asla yalnız bırakmamalıydı.

Tehditler, şantajlar, rest çekmeler havada uçuşuyordu ama Türkiye kamuoyu önünde Kürdistan’ın kurulmasına asla izin vermeyeceğini açıklarken el altından da orayla ilişkiye geçmekten geri durmuyordu.

Bu ilişkinin adı da pastadan pay kapmaktı.

TSK’nın Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti hassasiyetinin zirve yaptığı 2006 yılında masama Kuzey Irak’ta çekilmiş birkaç resim geldi.

Resimlerde TSK’nın kontrolündeki OYAK Çimento Barzani’ye çimento taşıyordu.

O gün söyle bir başlık atmıştım: “Kürdistan’ın çimentosu OYAK’tan.”

Yani TSK kamuoyu önünde Barzani’ye had bildirirken el altında da ticaret yapıyordu.

Ne de olsa pasta tatlıydı.

Bu böyle devam etti. 2007’de gazeteciler Başbakan Erdoğan’a “Kürt yönetiminden bazı liderlerin Türkiye’ye gelmek ve diyalog kapısını açmak isteğini nasıl karşıladığını” soruyorlar.

Başbakan Erdoğan: “Bizim muhatabımız Irak'ın merkezi hükümetidir. Merkezi hükümetin Cumhurbaşkanı ile de görüştüm, Başbakanı ile de görüştüm. Ama bunun dışındaki bir kabile reisiyle ben görüşemem” diyerek Barzani’ye rest çekiyor.

Bu rest kaç yıl sürdü dersiniz? Üç yıl.

Barzani 3 yıl içinde “kabile reisliğinden” Kürdistan bölgesel liderliğine yükselmişti.

Tehditler, yok saymalar, restler, kırmızı çizgiler gitmiş yerini “Kürdistan’ın hamisi olmalıyız” politikası almıştı.

Öyle ki 2010 yılında Ahmet Davutoğlu Barzani’ye gönderdiği bir mesajda, ilk defa “Kürdistan” tanımlamasını bile kullandı.

Hatta Davutoğlu “Kürdistan” demekle de kalmadı, 2012 Ağustos ayında ziyaret ettiği Barzani’den “Suriye’deki Kürtlere ağabeylik etmesi” ricasında bulundu.

Bütün bunları niçin anlattım?

Çünkü aynısını şimdi Suriye’de yaşıyoruz, yaşayacağız.

Cumartesi günü Suriye Türkmenleri ile görüşen Başbakan Erdoğan Suriye’nin toprak bütünlüğü ve bağımsız bir Kürt bölgesi oluşumu ‘kırmzı çizgimiz” olduğunu söyledi. Bu cümleyi okuyunca Irak’ta yaşadıklarımız bir film şeridi gibi zihnimde aktı.

Aynı tehditler, aynı kırmızı çizgi vurguları, aynı ‘asla kabul etmeyiz’ restleri ve aynı şekilde ülke bütünlüğüne yapılan vurgular.

Peki sormayacaklar mı bize “Irak’ın toprak bütünlüğünü ne yaptınız ki Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaya kalkışıyorsunuz?"

"Barzani’nin kurduğu Kürdistan’a ne yaptınız ki Suriye’nin PYD lideri Salih Müslim’e ne yapacaksınız?"

Türkiye tehdit ediyor diye diğer ülkelerdeki Kürtlerin devlet kurmaktan vaz geçeceğine inanan bir Allah’ın kulu kaldı mı Türkiye’de?

Hem niye vazgeçsinler ki?

Hem Barzani’den “Suriye’deki Kürtlere ağabeylik yapmasını” istemek, hem de Kürdistan’ın kurulacağı endişesi taşımak. Bu ikisi bir arada nasıl oluyor Allah aşkına?

Türkiye bu tehditlerin kendini küçük düşürmekten başka bir işe yaramadığını ne zaman anlayacak?

Irak'taki Türkmenleri ne yaptık ki şimdi de Suriye'deki Türkmenlere ağabeylik yapmaya kalkıyoruz. 

Irak’ta işe yaramayan üslubu ve politikayı Suriye’de de uygulamak Türkiye’yi komik duruma düşürüyor. Gerçekten bunu görmüyorlar mı?

Türkiye bu vizyonsuzlukla, bu derinlik içermeyen politikalarla, günden güne solan kırmızı çizgi vurgusuyla ‘korktuğu beladan’ korunamayacağını ne zaman anlayacak?

Türkiye bölgede gelişen olaylara karşı tutarlı ve kalıcı bir devlet politikasını ne zaman oluşturacak?

Irak’ın toprak bütünlüğü kırmızı çizgimizdi değil mi?

Peki Irak başbakanı Maliki’nin ileri sürdüğü “Türkiye ilişkilerimizi düzeltmek istiyorsa, merkezi hükümetle iş tutmalı ve Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı duymalı” şartındaki tuhaflığı nereye koyacağız?

Nasıl oluyor da bizim ‘kırmızı çizgimiz’ şart olarak önümüze geliyor?

Biz Barzani’yi desteklememiz ayıp değil de Irak’ın PKK’yı desteklemesi ayıp öyle mi?

Irak’ta koyduğumuz ‘kırmızı çizgiler’in günden güne solduğunu büyük bir utançla hep beraber izledik. Şimdi aynı utancı bir de Suriye’de mi yaşayacağız?

Türkiye ne yazık ki inanmadığı politikaları siyaset olsun diye dile getirmekten vazgeçmiyor.

Dışişleri müsteşarı Feridun Sinirlioğlu Çengiz Çandar’a ne demişti: "Hem Suriye hem de Türkiye Kürtlerinin artık Irak Kürtlerinden daha azına razı olmayacağını biliyoruz.”

Hem bunu bilip hem de bilmiyormuş numarası çekmek de neyin nesi?

Kendine güvenen bir ülkenin kendi bütünlüğünü başkalarını tehdit ederek sağlayamayacağını ne zaman anlayacağız?

Bu nasıl bir vizyonsuzluktur?

Diğer taraftan Kürtler Türkiye’yi değil de Barzani’yi tercih edecekse bunu sorumlusu Barzani mi olacak, yoksa bu ülkeyi bir türlü ‘cazibe merkezi’ haline getiremeyen yöneticiler mi? Hangisi?

Çok değil 2007’de ölürüz de “Kürdistan’ı kurdurtmayız” diyen bir devletin bugün bölgede konuşabilir tek komşusunun ‘Kürdistan’ olmasına neden olan çapsızlığı sorgulamayacak mıyız?

Aslında Türkiye için esas tehlike Kürdistan’ın kurulması değil, bu vizyonsuz, karşılığı olmayan ve tehditkar üslubu politika olarak görmesidir. twitter.com/acikcenk

Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın