Türkiye bölgede hangi 'söz'ün sahibi olacak?

Türkiye bölgede hangi 'söz'ün sahibi olacak?

Levent Gültekin acikcenk@gmail.com

Türkiye’nin Suriye meselesinde aldığı yanlış tutumu meşrulaştırmak isteyenlerin son günlerde  ileri sürdüğü bir görüş var.

Önce liberal yazarlar, sonra onlarla yakın diyalog içinde olan muhafazakar yazarlar, ardından da kalan son birkaç 'İslamcı’ yazar benimsedi bu görüşü.

Bu arkadaşlara göre Esad’a bu kadar sert tavır alıp muhaliflere her türlü desteği veren Türkiye, ileride işin başına geçecek muhalifler sayesinde Suriye’de söz sahibi olacak.

Buna benzer bir açıklamayı birkaç sefer Ahmet Davutoğlu’nun yaptığını da görmüştük.

Hatta iktidar Libya’daki tutumunu neredeyse sadece bununla açıkladı. Libya’da yeni kurulacak yapıda söz sahibi olmak o zamanlarda da en çok duyduğumuz sözlerden biriydi.

Bunu sadece söylemekle kalmadı, bir yarış havasında uçak dolusu parayı ‘yeni Libya’nin kurucularına teslim ederek öncelik elde etmeye ne kadar istekli olduğunu da gösterdi.

Ahmet Davutoğlu benzer gerekçeyi Sudan politikasını izah etmeye çalışırken de kullanmıştı:

“Orada söz sahibi olmak, meydanı batılılara bırakmamak için Beşir ile ilişkide olmamız" gerektiğini ileri sürmüştü.

Peki gerçekten merak ediyorum Türkiye bu ülkelerde hangi sözün sahibi olacak?

Nasıl esaslı bir sözü, bir duruşu, bir medeniyet tasavvuru, bir gelecek hesabı var ki bunu alıp oralarda da etkili, geçerli kılmak için şimdiden planlar yapıyor?

Türkiye bugün Arap dünyasına demokrasi, liberal ekonomi ve Sudi Arabistan tarzı bir dindarlıktan başka ne öneriyor? Veyahut ne önerebilir? Var mı böyle bir imkanı? Var mı bunlardan farklı bir tek sözü? Var mı bunlardan farklı tek projesi? Niçin biz görmüyoruz?

Diğer taraftan nerede kaldı insani değerler, sorumluluklar, ahlaki hassasiyetler, vicdani kanaatler?

Bunların artık hiç mi kıymeti yok?

Her şey sonradan ‘söz sahibi’ olmak mıdır?

Yeni kurulacak hükümetlerle alış veriş rakamlarını yükseltmek midir?

Libya'yla ticaret hacmimiz artacak, Suriye’de Esad sonrası kurulacak hükümet sayesinde ticaretimiz artacak biraz daha zengin olacağız…

Peki ya sonra?

Çok paramız olacak ama değerlerimiz, ahlakımız, esaslı bir sözümüz, bir duruşumuz, bir vicdanımız olmayacak, öyle mi? Bu mudur yani? Bunca yıldır bunu mu hayal ediyordunuz? Bunca yıldır sakladığınız ‘söz’ bu muydu?

Sizin Türkiye’nin ‘sözü’ diye götürmeye çalıştıklarınızı ABD bu bölgeye yıllardır taşımak için çabalamıyor mu?

‘Demokrasi için’ Irak’ta, Afganistan’da milyonları katletmedi mi?

Onların götürmeye çalıştıkları ile sizin sözleriniz arasında nasıl bir fark var?

Sakince, meydan okumadan, kibirlenmeden, kızmadan, saklanmadan izah edin de herkes görsün o sözün mahiyetini ve ağırlığını.

Bir zamanlar Neo-concu Wolfowitz Irak’ta söz sahibi olmamız için 1 Mart tezkeresini geçirmemiz gerektiğini söylüyordu. Hatırlıyorsunuz değil mi?

Bu ‘söz’ün Suriye’de söylemek istediğimiz  ‘söz’den bir farkı var mı?

Kaldı ki bir sözünüz varsa niçin o sözü bu ülkede dile getiremiyorsunuz? Türkiye sanatıyla, şehirleri ile, mimarisiyle, kültürel derinliğiyle, toplumsal barışıyla, eğitim düzeyi ile bir gelecek hesabı, derdi, planı, aşkı olan bir ülke havası veriyor mu ki başka ülkelere söyleyecek sözü olsun.

Niçin ‘o söz’ bu topraklarda bir birliği, bütünlüğü, kardeşliği pekiştirici etkiye sahip değil?

Üstelik nasıl oluyor da sizin Ortadoğu’ya dönük sözünüz ile ABD ve İsrail’in sözü bu kadar örtüşüyor?

Yok mu sizin açınızdan burada bir tuhaflık?

Son gelimlere gösteriyor ki söz sahibi olunacak bir Suriye de kalmayacak. Libya kalmadığı gibi.

Sahi Kaddafi’den sonra Türkiye Libya’ya hangi sözü söyledi?

Biz niçin bu sözün farkına bir türlü varamıyoruz?

Bütün bu yapılanların Irak’tan sonra Suriye Kürtlerinin o ülkeden koparılması için yapıldığını görememek cehalet, zavallılık, iş bilmezlik değilse nedir ki?

Bir avuç yazar aylardır Suriye’de asıl yapılmak istenenin ülkeyi bir diktatörden kurtarmak değil, Irak’tan sonra Suriye’deki Kürtleri de ‘Özerk Kürdistan’ potasına katmak olduğunu yazıp durdu.

 Niçin bu insanlara cahil, hesaplı, iş bilmez, muarız muamelesi çekip durdunuz?

Suriye Kürtlerinin bu kargaşadan kendi kaderlerini tayin adımı çıkaracaklarını görememek nasıl bir ‘derin strateji’nin ürünüdür? Suriye’deki kargaşadan en çok ta İsrail’in yıllardır bölgede hayalini kurduğu ve oluşması için çabaladığı ‘Kürdistan’ın oluşumuna bir katkı çıkması sadece tesadüf müdür?

Bunu bu halka tesadüf ve öngörülemeyen bir durum olarak göstermeyi başarabilecek misiniz? Gerçekten çok merak ediyorum.

Diğer taraftan Suriye’deki Kürtlerden sonra sıranın hangi ülkeye geleceğini görememeyi hangi kelime ile açıklarsak size hakaret etmemiş oluruz?

Medyaya kümelenmiş zavallılar topluluğu Suriye’deki son gelişmeleri ‘beklenmedik gelişme’ olarak adlandırıyor. Bunu beklememek, göremiyor olmak, bir de üstelik köşe yazarı olmak… Ne desek boş…

Çekiç Güç ile Irak Kürtlerinin bağımsızlığa hazırlanma sürecine en çok karşı çıkan, buradaki hesaba dikkat çeken, bununla asıl yapılmak istenenin altını çizen ‘İslamcı’ çevreler, şimdi Suriye’de Çekiç Güç’ün yaptığının bir benzerini yapıyorlar.

Bağımsız Kürdistan için tuğla taşıyorlar. Ne diyelim, inşallah bu ülkenin bölünüp parçalanması için son darbeyi indirenler Suriye’de ‘söz sahibi olmak’ için çabalayanlar olmaz.

Ahmet Davutoğlu’na Türkiye’nin bölgede oyun kurmaya değil, bilinçli davranırsa çok çok orada kurulan oyunları bozmaya gücünün yetebileceğini kim söyleyecek?

Geçtiğimiz aylarda Gaziantep MİT bölge müdürünü hangi gerekçeyle görevden aldığınızı açıklayın da Ortadoğu’da aslında neler olup bittiğine kendisi karar versin. Olmaz mı? twitter.com/acikcenk