Tönbekici'den; Arslan, Beki ve Ataklı'ya salvo

Tönbekici'den; Arslan, Beki ve Ataklı'ya salvo

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com
ADNAN BERK OKAN

Mutlu Tönbekici "nasıl yazar" bilemem ama sık sık köşesini kişisel hırsları ve nefreti için kullandığını düşünüyorum.
Oysa kalemi kıvrak...
Belli ki zeki de biri...
Demem o ki birileriyle uğraşmadan da kendisini okutabilecek yetenekte bir Hanımefendi...
Gelin görün ki Pazar günkü Vatan'da "Lâfın yoksa mağdur ol" başlığı altında yayımlanan makalesi Tönbekici'nin "popüler olmak istiyorsan birilerine geçir" ilkesizliğinden kaynaklanıyor gibiydi...
Adlarını verme cesaretini gösteremeden Ayşenur Arslan, Akif Beki ve Can Ataklı'ya fena takmış kafayı...
Atalarımızın "biliyorsan konuş ibret alsınlar bilmiyorsan sus adam sansınlar" dediğini unutmuş olmalı ki lâf çakan biri karşısında susma erdemi göstermeyi bile "mağdur olma stratejisi" olarak algılamış...
Meselâ Ayşenur Arslan'ın düşüncelerini aşağılamış...
Amman ha!..
Bendeniz de Ayşenur Arslan'ın siyasi fikirlerinin hiçbirine katılmam...
Televizyonculuğunun da ideolojik olduğuna inanırım...
Ama... 
İdeolojisini programına yansıtan tek televizyoncu Ayşenur Arslan değil ki...
Daha doğrusu ideolojisini programına yansıtmayan, konukları istediği gibi cevap vermediğinde dünyayı başlarına yıkmayan moderatör var da ben mi görmüyorum...

Mutlu Tönbekici Ayşenur Arslan'ın siyasi görüşlerini beğenmeyebilir, ideolojisinden de nefret edebilir hatta...
Ama bu ona, işini yapan ve patronajı tarafından da tutulan bir meslektaşını aşağılama hakkı vermez...
Ayşenur Arslan ve benzeri birçok moderatörün;
“Ay şekerim bu geri kafalı Müslümanlar hepimizi kapatacak, İran olacağız” muhabbeti yaptığını hepimiz görüyoruz...
İyi ama diğer yanda da "Ay mirim bu Laikçi kâfirler sonunda dinimizi yok edecek, başıörtülü kadınları sokağa bile çıkarmayacaklar" geyiği yapanlar olduğunu da unutmamalı...
Birinciler ikincileri doğuruyor olsa da ikinciler "birinciler yüzünden öyle diktatörleşiyorlar" dense de değişen bir şey yok...
Mutlu Tönbekici'nin bir tarafa karşı çıkarken öteki tarafın olmadığını da ispat etmesi gerekmez mi?..

Mutlu Hanım Ayşenur Arslan
'la da bırakmıyor bu aşağılama işini...
Olgun bir durulukla programın ikinci tartışmacısı olan Akif Beki'yi de bir güzel benzetiyor...
Her programda "bir saldırgan" bir "akil taraf" olduğunu unutarak yapıyor bunu hem de...
İki tarafın da saldırgan olduğu programların ise harcıalem kanallarda kendine yer bulduğunu bilmiyormuş gibi...
Neyse...
Sonunda gördüm ki Mutlu kardeş meğer benzer programlardan birini kapmak istiyor...
Derdi kanallardan birinden para kazanamamak...
O nedenle olsa gerek yazısını Nasrettin Hoca'nın ünlü öykülerinden biri ile bitirirken bu defa da uzun süredir "zorunlu izin" yaptırılan gazeteden arkadaşı (olması gerekir) Can Ataklı'ya sıçrıyor...
Bakın nasıl...

Hoca yemek yerken her yudumdan sonra “oh öldüm” “oh öldüm” diyormuş.
Karşısında oturan da dayanamamış “biraz da biz ölelim hoca!” demiş. 
Bir de yazdırılmayan ama kovulmadığı için maaşını tıkır tıkır alan yazarlar var... 
“Susma” maaşı! “Satın alınma” maaşı! “Mağdurum” maaşı.. 
Ne güzel değil mi?... Maaşlı mağdurluk. Böyle bir kadro da var artık Türk medyasında. 
Hakikaten harika günlerdeyiz...

Mutlu kardeş;

Söyleyelim patronaja Can'ı iyice kovsunlar ondan artan maaşı da sana versinler; 
bu arada Ayşenur Arslan veya Akif Beki'den birini de işten atıp yerine seni alsınlar...
Ya da onları yerinde tutup seni o programa eklemlesinler...
Amma da kıyak olur hani...