Terör bölgesinden bildiriyorum!

Terör bölgesinden bildiriyorum!

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com

17 Şubat saldırısı evimden iki km uzaktaydı. 13 Mart saldırısı ise evimden yine aynı uzaklıkta olunca. Başlıktaki ifade tam yerine oturuyor.

Deneyim ve gözlemlerimi sıralamam gerekiyor:

Bir, düşman o kadar çok ki, bizi kim vurdu bilmiyoruz; PYD, PKK, Rusya, ABD vs.?

İki, sizi en çok seven sıralamasını, saldırı duyulur duyulmaz çalan telefonların sıralamasından yapabiliyorsunuz.

Üç, meğer Mobese'ler sadece kent süsüymüş.

Dört, televizyon haberciliği ölmüş. Türkiye'nin göbeğinin göbeğinde patlama oluyor. 10-15 dakika görüntü yok. Gazetecileri işten ata ata, üç kişiyle habercilik yapmanın sonucu bu.

Beş, muhabirler ve haber sunucuları boş konuşma konusunda aşmışlar. Haber dışında her tür gereksizlik çeneye vurmuş durumda.

Altı, Hükümet üyeleri terör saldırısı karşısında deneyim kazanmış ki, ilk basın toplantısında teröristi açıklamadılar.

Yedi, eskiden, bu tür saldırılarda "suçluyu bulmak için ilk kınayana bak" kuralı vardı, o kural halâ geçerli mi ki?

Sekiz, acaba Ankara'nın güvenliği Melih Gökçek'e emanet edilmiş olabilir mi diye telaşa kapılabiliyor insan.

Dokuz, bu kentte, bir yerden bir yere gidemez olduk. Garın önünden, Merasim Sokak yakınından geçemez olmuştuk, şimdi de Atatürk Bulvarı saplandı zihnimize.

On, terör analizi yapan uzmanlar ne kadar da boş ve bir yere varmayan cümlelerle konuşuyorlar.

Onbir, Ankara öyle bir kent ki, bir yerde insanlar zarar görmüşse, içlerinde mutlaka bir tanıdık olabiliyor.

Oniki, ölmeye hevesli bu kadar çok canlı bomba olması, onların yaşamla ilişkisinin ne kadar azap verici olabileceğini düşündürüyor.

Onüç, Putin'in "Türk halkıyla birlikte yastayım" demesinden işgillenmedim değil.

Ondört, üst sokakta onlarca ölü, yüzlerce yaralı varken, alt sokakta düğün vardı, "Ankara'nın Bağları" çalmaktaydı. Aramıza bu devasa uçurum ne zaman girdi böyle...

RTÜK BAŞKANI ŞİDDETTEN HOŞLANIYOR!

Televizyonlarda. Çocukların izlediği saatlerde ekranlar kan, işkence ve katliam filmleriyle dolu.

RTÜK bir şey yapmıyor.

En son. Cumartesi akşamüzeri. ATV'de. "Ölüm Yarışı" vardı.

Ceza olsun diye, RTÜK uzmanlarını ekran önüne bağlayıp bu filmi izletmeli.


BU KEZ ALKIŞ

Uzun, çok uzun bir zaman sonra. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun ağzından alkışlanacak cümleler çıktı.

AB ve Hükümetin Suriyeliler üzerinden anlaşmasına tavır koydu, "6 milyar dolar biz verelim, mülteciler onlarda kalsın" dedi.

Bu tavrı sevmemin iki nedeni var:

Bir, mülteci konusu parasal bir mesele olamaz, bunun altını çizmesi.

İki, Türkiye dışındaki kurumların her dediğini ve her yaptığını göklere çıkarmanın doğru bir taktik olmadığını anlamış olması.

BİR ANONS ŞİKAYETİ DAHA

Bolu tünelindeki anonsların feci olduğunu yazmıştım. Okurlarımdan sevgili Kaan T. e-posta göndermiş.

Bursa Büyükşehir Belediyesi'nden okurlarım olduğunu umut ederek "bir yazınıza not düşseniz de onu da düzeltseler" demiş.

Kaan T.'nin mesajı şöyle:

"Bursa-İstanbul arası her hafta sonu mekik dokuduğumdan, bizim büyükşehir belediyesinin deniz otobüslerindeki İngilizce anons fevkaladenin fevkinde feci! İDO'nun şıkır şıkır anonslarından sonra Çin işkencesi gibi geliyor."

Umarım okurlar da düzeltilir.


AKLIMDA KALAN

"Yanlış strateji!" : Terör saldırısından hemen sonra. Olay bölgesinde ve çevresinde yüzlerce polis aracı bulunuyor. Bu normal. Polis araçlarının tamamının siren lambalarını ve ışıklarını yakması, böylece görünür olması ise doğru değil. Devlet böylelikle güç gösterisi yapmak istiyor olabilir. Ne var ki bu görüntü, terör örgütlerinin iştahını da kabartabilir. Bu tür durumlarda tavır belirlemek için psikolog ve psikaytrlardan oluşan bir ekibe başvurmak gerekir.