"Güvenli İnternet"in hayata geçirildiği günleri
hatırlıyor musunuz?
Neler yazıldı neler...
Toplu yürüyüşler,
protestolar, "sansür" çığlıkları...
Oysa yapılmak istenen belliydi...
AK Parti iktidarı İnternetteki zararlı
içeriklerden bizi ve ailenizi büyük korumak istiyordu....
İsteyen istediği profili seçecek, çoluk çocuğunu
koruyabilecekti...
Ama şer cephesi ve bu cephenin gemisinen binenler farklı şeyler
söylüyordu. "İnternetime
dokunma" kampanyaları başlatıldı.
AK Parti iktidarına günlerce, ekranlarda, gazetelerde, İnternet
sitelerinde saldırdılar...
Tüm bu saldırıların sebebi neydi biliyor musunuz?
"Güvenli İnternet" millete iyi
anlatılamamıştı.
Kimse ne olduğunu bilmiyordu...
BTK Başkanı Tayfun Acarer'le bir
olduk, "Güvenli İnternet"i ekran
ekran dolaşarak dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık.
Meslektaşlarımla toplantı üzerine toplantılar yaptık. Doğruları
anlattık sadece... "Güvenli
İnternet"in bir sansür olmadığını bilakis kullanıcılara
özgürlük getirdiğini söyledik.
Sonuç ortada...
Millet yıllardır çoluk çocuğunu "Güvenli
İnternet" sayesinde İnternet'teki
zararlı içeriklerden koruyor... Kimsenin şikayeti yok;
isteyen istediği zaman "Güvenli
İnternet" kullanımından
vazgeçebiliyor.
Sözü, sivillere yargı dokunulmazlığı
getiren 696 sayılı KHK'ya
getireceğim. Cumhurbaşkanı Erdoğan AK
Parti'nin dünkü MKYK toplantısında, KHK'nın millete iyi anlatılması
talimatı vermiş:
- (...) kimin ne didiği önemli değil. Biz işimize bakalım,
doğruyu anlatalım. Mesele millete iyi anlatılmadı, siz iyi anlatın.
KHK'daki sivillere dokunulmazlık getiren düzenlemenin 15-16 Temmuz
2016 günlerini kapsadığını dile getirin. Her hukukçu okuduğunu
farklı değerlendiriyor. Yanlış anlaşılmalar oluştu. Bu yanlış
anlaşılmaları doğru ve güzelce anlatın...
Erdoğan haklı...
Sivillere yargı dokunulmazlığı getiren KHK ile ilgili her kafadan
bir ses çıkıyor. Muhalefet bu kafa karışıklığından feci halde
nemalanmak istiyor. Abdullah Gül'ün
çıkışı da, aslında net olan fotoğrafı daha da
flulaştırdı. AK Parti
kurmaylarının karşı cenahla laf yarışına
girmesine gerek yok... O şunu demiş, şu
şunu demiş...
Desinler...
Yapılması gerekeni Erdoğan söyledi...
Ekranlarda, özel söyleşilerde, kapalı salonlarda ve
meydanlarda sivillere yargı
dokunulmazlığı getiren KHK'nın katil sürüsüne karşı canını ortaya
koyan halkın korunmasına yönelik olduğu iyi anlatılırsa,
kimin ne dediğinin önemi o zaman kalmayacak...
Örneği yukarıda asılı duruyor!
TEK TİP
TERÖRİSTLER
FETÖ teröristlerinin "tek tip" giyinecek olması, belli bir
kesimi rahatsız etti. Kimi kalem erbabı,
işi "insan hakları"na kadar
indirgedi.
Arkadaş siz neyin kafasını yaşıyorsunuz?
Şöyle bir etrafınıza bakın, hangi ülkeler teröristlere tek tip
elbise giydiriyor bir bakın...
ABD mesela... Yıllardır ABD, hapishanelerinde tek tip
uygulaması var. İngiltere, 19. yüzyıldan itibaren mahkumlara tek
tip giydirmiş... Almanya'da var, Çin'de var...
Sözünü ettiğim ülkelerde, sıradan mahkûmlar bile tek tip kıyafet
giyiyor. Bizde ise, bu mecburiyet sadece teröristlere
getirildi. FETÖ'cülere, DEAŞ
teröristlerine, PKK'ya... DHKP-C
militanlarına...
Siz neyin rahatsızlığını yaşıyorsunuz peki?
Kimi savunuyorsunuz?
Terörist haklarını mı, yoksa insan haklarını
mı?
Söyleyin de bilelim...
ZIRVA NİHAT'A SON
SÖZÜM
Oda TV'deki köşesinde yine zırvalamış Nihat...
Diyor ki:
- (...) yazılarımızı alıp sitesinde (yazaroku.com) telif
bedeli ödemeden yayımlıyor...
Ah be Nihat...
Sen adam olmayacaksın...
Benim "yazaroku" diye bir sitem yok bir kere...
Gazeteoku'yu kastediyorsan...
Senin o kirli yazılarını alıp gazeteoku.com da yayımladığım gün
Allah benim canımı alsın...
Diyor ki:
- Hadi Özışık ilkokul mezunu.
O kadar iletişim mezunu varmış, ben nasıl olur da gazetecilik
yapıyormuşum... Seninle aynı safta yer
alan başka bir soytarının lafıyla lağım çukuruna düşmüşsün
Nihat...
Dilersen diplomamı sana da rulo yapıp göndereyim...
Son sözüm şudur sana Nihat...
Tedavin mümkün olabilir mi diye, senin ismini anarak ikidir
buraları pislettim (okuyucularımdan özür dilerim) Ama gördüm ki,
senin hastalığın kronik... Tedavin mümkün
görünmediğine göre, seni kuduruk halinle baş başa
bırakıyorum.
Var git kendi pisliğinde boğul!
Yallah!