Taraf’ın ‘son bombası’ beni yeniden eski ‘takıntılı’ günlerime
götürdü.
Yıllardır esaslı bir gazete çıkarmak, bağımsız bir TV kurmak
için yanıp tutuşuyordum. Uzun süre bu projelerin hayaliyle
yaşadım.
Son birkaç yılda kademeli olarak, özellikle de son 6 aylık
süreçte iyice duruldum. Dinginleştim. İşi zamana
bıraktım. Hırsla, aceleyle elde edilemeyeceğini
öğrendim.
Gelgelelim, Taraf’ın bu heyecan verici son hamlesi, zamana
bıraktığım ‘iyi gazete’, ‘iyi gazetecilik’, ‘iyi TV’ yapma isteğimi
yeniden depreştirdi. Ayarım bozuldu.
İtiraf etmeliyim ki uzun yıllardan sonra ilk defa medya
sektöründeki bir gelişmeyi, bir gazetecilik hamlesini ve bu
hamleyle elde edilen başarıyı kıskandım. Bu işe imza
atanlara imrendim.
Taraf dost düşman herkese medya sektöründe işlerin
sadece çok parayla dönmediğini gösterdi.
Taraf medya sektöründe esas olanın çok büyük matbaalar;
kelli felli, yüksek maaşlı yazarlar; yüksek kalitede kağıt
kullanmak olmadığını herkese hatırlattı.
Çok iyi matbaası olanın, çok lüks ortamlarda çalışanın,
büyük imkanlarla sektörde at oynatanın değil, cesareti, kimliği,
kişiliği, duruşu olanın üstünlüğünü herkese bir kez daha
gösterdi.
Bir şey olmak için değil, bir şey yapmak için çabalamak gerektiğini
de gösterdi.
Bu iş için milyonlarca dolar harcayıp hala bir arpa boyu yol kat
edemeyen sektörün ‘kağıttan kaplanlarına’ büyük bir ders
verdi.
İşimiz karakterimizdir. Bu nedenle her gün
elimize aldığımız her gazete, yayın yönetmeninin öncülüğünde
çalışanlarının karakterinin izlerini taşıyor. Gazeteye baktığınızda
o gazeteyi yapanların karakterini görürsünüz.
Gazetenizin gördüğü itibar, ilgi, alaka ve aldığı puan bir
anlamda size verilen puandır.
Görsel olarak çok iyi gazete yapabiliriz. Çok paramız olduğu
için büyük paralarla hiçbir şey söylemeyen bir düzine köşe yazarı
transfer edebiliriz. Hatta Türkiye’nin en iyi promosyonlarını verip
en büyük tiraja sahip olabiliriz. Ama gün gelir, adamın biri çıkar
öyle bir işe imza atar ki bütün fiyakanızı bozar. Aslında
sizin kağıttan birer kaplan olduğunuzu cümle aleme
gösterir.
Wikileaks belgelerinin Taraf’ta yayınlanacak olması, hatta bu iş
için bu gazetenin seçilmiş olması, Taraf’ın onca yanlışına,
onca defolu tutumuna rağmen, gazetecilik açısından heyecan
duyulacak bir tablodur.
Kim ne derse desin. Kim kendine ne tür bir bahane uydurursa
uydursun. Bugün büyük imkanlarla, onca teknolojik yatırımla yapılan
kağıttan kaplanların büyük yara aldığı bir gündür.
Bugün, yaptıkları ucuz işlere bakarak kendi kendilerine caka
satan o büyük(!) yayın yönetmenlerinin utanmaları,
yüzlerinin kızarması gereken bir gündür.
Eğer bugün bir gazetenin yöneticisi, yayın yönetmeni veya
sermayedarı olsaydım, iş hayatımın en huzursuz, en tatsız günün
yaşamış olurdum. Büyük utanç duyardım. Bu halimle
bile mahcubum.
İsterseniz kıskançlık deyin, isterseniz işini iyi yapana
imrenmek deyin.
Ortada, havasından geçilmeyen diğer gazeteleri rahatsız edecek
bir durum var.
Hadi gelin bugün yani Çarşamba günü medyada gelişen "heyecan
verici" iki gelişmeyi beraberce değerlendirelim.
Biliyorsunuz değil mi, Star gazetesi büyük çapta yenilendi. Daha
ziyade maddi bir yenilenme. Gazetenin karakterine değil,
giyimine kuşamını çekidüzen verildi. "Dünyanın en iyi
yazarları" transfer edildi. Gazetenin mizanpajı değiştirildi.
Modernize edildi. Bu değişimi duyurmak için epeyce de uğraş
verildi. "Yeni Türkiye’nin yeni gazetesi" diye çok da iddialı bir
çıkış yapıldı.
Tam da Star yeni yüzüyle, yeni ve pahalı elbisesiyle okuyucunun
karşısına çıktığı gün, Taraf da okuyucusunun karşısına Wikileaks
ile yaptığı anlaşmayla çıktı. Taraf yaklaşık 3 ay boyunca herkesin
merakla beklediği belgeleri yayınlayacak. 3 ay boyunca herkes
Taraf’ı konuşacak.
Can alıcı soru şu: Sizce bu ikisinden hangisi gerçekten "heyecan
verici" bir gelişme? Hangi gazetenin yaptığı iş sizi o
gazeteye ve yapılan işe hayran bırakıyor?
Biri "dünyanın en iyi yazarlarını" transfer ederek
profil yükseltmeye çalışırken, diğeri bir tercihle dünyanın en iyi
gazeteleri arasına giriyor.
Doğrusu Star’ın yaptığı yeniliği de
küçümsememekle beraber, Taraf’ın yakaladığı
başarıyı hiçbir görsel yeniliğe değişmem.
Kim ne derse desin. İddiasını sözle, giyimle, kuşamla, büyük
imkanların varlığıyla, kısacası patron parasıyla sürdürenleri
değil, yaptıkları işlerle sürdürenlerden tarafım her
zaman.