Dün. Biz film festivali yapmayı beceremiyoruz demiştim.
Bugün. Biz şöhret yönetmeyi de, başarıyı yönetmeyi de bilmiyoruz
diyeceğim.
İrfan Şahin, Doğan Yayın Grubu CEO'luğundan
ayrıldı. Şaşırmadım. Benim okurlarım da
şaşırmadı.
1 Aralık 2014'te. "Şeref Meselesi Ama
Kimin Şerefi" başlıklı yazıda İrfan Beyin panik yaptığını
paniğin de yanlışa yol açtığını yazdım.
22 Aralık 2014'te, benzer bir şey yazdım.
İRFAN ŞAHİN BAŞARILI BİR
YÖNETİCİYDİ...
İşin gerçeği İrfan Şahin başarılı bir
yöneticiydi. Zaten mesele de bu. Başarıyı yönetmenin
başarılı olma sürecinden daha zor olduğunu kabul etmek
gerekiyor.
Başarılıysanız. Şöhret sahibiyseniz. Başınıza gelecekler
şunlardır:
Bir, etrafınızdaki insan sayısı artar. Sahte
dostlar öne çıkar, gerçek dostlar geriye itilir. Daha önce
hiç görmediğiniz "kanka"larınız olur.
İki, sahte ilişkiler sahte analizlere neden
olur. Sürekli bir övgü mekanizması devreye girer. Eleştirmeye
kalkarsanız, "herkes yanlış biliyor da sen mi doğru
biliyorsun" tavrıyla karşılaşırsınız. Açık söylemek
gerekirse birlikte çalıştığım yöneticilerde en çok bu noktada
zorluk çekerim.
DOSTLAR SAHTE, DÜŞMANLAR
GERÇEKTİR
Üç, siz farkına varmadan. Çoğu kez bilmeden.
Tuhaf bir çıkar ilişkisi ağı oluşur.
Dört, başarılı kişi kendini dev aynasında
görmeye, tanrılık ruh haline girmeye başlar.
Büyüdükçe büyümek, büyüdükçe küçülmeye tercih edilir.
Beş, bulunduğu yere ve kazandığı başarılara o
kadar güvenir ki, bunların koltuğunu koruyacağına inanır.
Altı, dostlar artarken, düşmanlar da artar.
Ancak dostlar sahte, düşmanlar gerçektir.
Yedi, bir konuya yoğunlaşırken başka konuyu
boşlarlar. Çoğu kez sonları da boşladıkları konulardan olur.
Mesela İrfan Şahin, Kanal D'ye verdiği önemi CNN Türk'e
vermemiş olabilir mi?
GİDİŞİNE ÜZÜLDÜM
AMA...
Sekiz, sahte bir sosyal çere sürekli bir
yerlere gitmeye, buluşmalara, yemeklere, partilere yönlendirir.
Oralarda gösterilen ilgiyi şahsınıza sanırsınız oysa
koltuğunuzadır.
Şahsen. İrfan Şahin'in gidişine üzüldüm. Ama gideceğini
de söylemiştim.