Farkında mısınız Suriye’de ölümler devam etmesine rağmen bu konu
artık eskisi kadar Türkiye’nin gündemini meşgul etmiyor.
Başbakan artık Beşşar Esad’a haddini bildirmiyor. Dışişleri
bakanı Ahmet Davutoğlu artık Beşşar Esad’a ömür biçmiyor ve
mikrofonu her gördüğünde esip gürlemiyor.
Suriye’deki iç savaşta her gün onlarca insan ölmeye devam ediyor
ama buna rağmen bu konu artık kimsenin vicdan malzemesi
olmuyor.
Büyük bir iç savaş ve bu savaşın sebep olduğu bir dram
yaşanıyor. Şam ve Halep gibi tarihi şehirler işgale uğramış gibi
büyük bir hoyratlıkla harabeye dönüştürülüyor.
Kim ne derse desin Suriye’nin bugün geldiği aşamaya Türkiye’nin
bu meselede takındığı tutumun inkar edilemez bir etkisi var.
Çünkü Türkiye silahı tercih eden muhalefeti Ankara’nın göbeğinde
ağırlayıp cesaretlendirmeseydi belki bu kadar kan akmayacaktı.
Türkiye, ABD’ye güvenip Esad’ın da Kaddafi’nin akıbetine
uğrayacağını varsaymasaydı belki olaylar farklı gelişecekti.
Türkiye; Rusya, Çin ve İran’ın alacağı tavrı baştan tahmin
etseydi ki etmeliydi belki de bu kadar köşeye sıkışmayacaktı.
Türkiye bölgede ‘dünya sistemi’nin planlarına
rağmen bir şeyler yapabileceğine bu kadar inanmasaydı belki de her
şey farklı gelişecekti.
Türkiye yaptıklarının, ABD’ce kurgulanan ‘mezhep
savaşı’ senaryolarıyla örtüşeceğini fark etseydi belki de
çatışmalar bu kadar büyümeyecekti.
Türkiye bölgenin en şaibeli iki ülkesi Sudi Arabistan ve
Katar’ın diktatörleri ile kol kola girip Ortadoğu’daki diğer
diktatörlere ayar vermeye kalkmasaydı bugün inandırıcılığını bu
kadar kaybetmeyecekti.
Bütün bunları yaptı ve şimdi Suriye’de vahim bir tablo ile karşı
karşıyayız.
Her gün onlarca insanın öldüğü Afganistan vardı, Irak vardı
şimdi bunlara bir de Suriye ve Lübnan eklendi. Artık herkesin emin
olduğu bir konu var ki o da Esad gitse bile bu kanın
durmayacağıdır.
Türkiye, bütün bunları plansız, dengesiz, bilinçten ve
samimiyetten yoksun, siyasi ikbal hesabıyla ele almasaydı tablo
belki bu hale gelmeyecekti.
Tablo böyleyken geçtiğimiz günlerde ABD dışişleri bakanı Hillary
Clinton sahaya indi. Türkiye’nin özenle bakıp büyüttüğü Suriye
muhalefeti için “bunlarla bir yere varamayız, bunlar hem
ideolojik olarak uygun değil hem de Suriye’yi temsil
etmiyorlar” deyip Türkiye’yi ofsayda düşürdü.
Ne yazık ki Suriye artık kardeş kavgasının, kan davasının kök
saldığı bir ülke haline geldi.
İktidarın Suriye meselesinde aldığı tavır hiç kuşkusuz Suriye’ye
olduğu kadar Türkiye’ye de çok zarar verdi.
Mesela ‘Kürt sorunu’nunu artık daha farklı bir
boyuta taşıdı. Verdiği destekle iktidarlara karşı silahlı
muhalefeti meşru hale getirdi.
PKK’ya destek olan ülkelere söz söyleme hakkını veyahut
haklılığını kaybetti.
Kürdistan'ın Suriye parçasının oluşmasına zemin
hazırladı.
Bölge ülkeleri ile yaklaşık 10 yıldır büyük çabayla kurduğu
dostluk bağına büyük hasar verdi
Dünya sistemi olmadan, NATO desteklemeden, ABD işaret vermeden
aslında hiçbir şey yapamayacağını dünya aleme gösterdi.
İran ve Irak’la aramızdaki mezhep duvarını yükseltti.
Mecbur kalınca ABD’nin talebi ile gerekirse Rusya’yla ilişkileri
bile gözden çıkarabileceğini gösterdi.
TESEV’in Arap ülkelerinde yaptığı anketinde de görüldüğü gibi
komşulara verdiği güveni yerle bir etti.
Hepsinden önemlisi, Türkiye’deki İslamcı veya muhafazakarların
da hazır olduğunu açığa vurdu
Neye mi?
1. Dünya sisteminin yörüngesine girmeye.
2. Yönlendirilmeye
3. Siyasi ikbal uğruna ilkelerinden vazgeçmeye ve kardeş kanı
akıtmaya.
4. İstenildiğinde Müslüman ülkelerin işgal edilmesine ses
çıkarmamaya
5. Herşeyden önemlisi de zokayı yutmaya.. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak
için tıklayın