Lafı hiç uzatmadan söyleyeyim: Son bir yıldır süren şike iddialarıyla alakalı alınan kararlar, verilen tepkiler gösterdi ki bu toplum siyasetiyle, futboluyla, yargısıyla, iş dünyasıyla, taraftarıyla, medyasıyla, gazetecisiyle büyük bir ahlaki çürümüşlük içinde.
Şu çıkan karara, kara öncesi ve sonrası verilen tepkilere bir bakar mısınız Allah aşkına.
Bu ülke nasıl asaletin, hakkın, adaletin önceliğini kaybettiği bir çöl haline geldi.
Bir önceki TFF başkanı “Dosyaları inceledim durum çok vahim” dedi ama bir karar alamadan çekip gitti.
Açkıca belli oluyordu ki yeni başkan da ortadaki pisliği büyük bir hüner ve büyük bir sihirbazlıkla, takımlara zarar vermeden geçiştirsin diye getirildi.
Tam da beklendiği gibi oldu “Şike var ama birkaç kişi kimseye çaktırmadan yapmışlar” gibi ne idüğü belirsiz bir tutumla işin içinden çıkmaya çalışıyorlar.
Şike varsa bu sonuç ne? Şike yoksa Aziz Yıldırım aylardır neden içeride?
Eğer şike yoksa bir kulüp başkanının ‘Şike yaptı’ denilerek aylardır tutuklu olması TFF’nin ilgi alanına girmiyor mu?
Şike karşısında futbol ekonomisi demeyen, takımların gözünün yaşına bakmayan Yunanistan ve İtalya kadar bile olamadınız. Onların futbol endüstrisi yok muydu?
Geçen yüzyılda savaştığımız ülkeler kadar olamadınız. Onlar kadar terbiyeli, onlar kadar adaletli olamadınız!
Toplum olarak içine düştüğümüz bu çamur deryasının kimseyi rahatsız etmiyor olmasına gerçekten şaşırıyorum. Ne demişti Jhon Ruskin: Bir çok din vardır ama ahlak tektir.
Ben şike var veyahut yok diyenlerden değilim. Bekliyorum ki bu işin sorumluları herkesi tatmin edecek bir açıklıkla ne olduğu konusunda net bir tutum ortaya koysunlar.
Fakat yapamıyorlar kıvranıp duruyorlar. Bu durumdan ne taraftarın midesi bulanıyor, ne kulüp yöneticisinin, ne gazetecinin ne de siyasetçinin.
Ortalıkta onlarca iddia var, hâlâ insanlar tuttuğu takımın peşini bırakamıyor. Bu ne düşüklüktür. “Çamurdan olsun ama benim takımım olsun” demek adamlık mıdır? Böyle pespaye bir yobazlık, bağnazlık olabilir mi? Bir ülkenin en önemli değeri futbol oyunu mudur, adalet mi? Bu fırsatçı, düzenbaz taraftarlığı aklım almıyor.
Fakat benim bu süreçte en dikkatimi çeken ve en çok canımı sıkan şey, Başbakan Erdoğan’ın aldığı tutumdur.
Öyle şeyler söyledi, öyle çabalar içerisine girdi ki ne diyeceğimi bilemiyorum.
Bir başbakan için, hem de hayatını ‘Ahlaklı toplum inşa etmeye’, ‘Dindar nesil yetiştirmeye’ adamış bir başbakan için adalet, hak, hukuk nasıl bu kadar geri plana düştü gerçekten anlamıyorum
Şöyle diyor Başbakan Erdoğan: “8 takımın birden ligden düşmesi Türk futbolunu zora sokar.” Şu cümleye bakar mısınız Allah aşkına. “Kim pisliğe bulaşmışsa cezasını çeker” diyeceğine sahtekarlığın varlığını kabul edip çözümü başka yerde arıyor.
Ne demek Türk futbolu zora girer? Siz neden bahsediyorsunuz?
Futbol endüstrisi, bizim namusumuzdan, hakkaniyetimizden, insanlığımızdan daha mı önemli?!
Kardeşlik gitmiş, eğitim gitmiş, zeka yok, bilgi yok, emek önemini kaybetmiş, toplumsal değerler gitmiş, kısacası toplum yozlaşmış; başbakan hâlâ futbolu kurtarmaya çalışıyor!
Bir başbakanın savunması gereken adalet midir yoksa futbol sektörü mü? Başbakan Erdoğan Fenerbahçe taraftarlarını küstürmeme çabası içerisinde. Bunu yaparken bütün ahlaki hassasiyetleri darmadağın ettiğinin sanırım farkında değil.
Hileli, mertlikten uzak, tuzaklı bir futbolla yetinecek kadar düştük mü?
Milletimize, Türkiye’ye yakışıyor mu?
Başbakan, ‘Büyük Fenerbahçe’ taraftarlarının hatırına, Platini’yi bile şaşırtacak derecede bu işe dahil oluyor. Onun için TFF başkanlığına kimin gelmesi gerektiğine müdahil oluyor.
Başbakan Erdoğan manevi değerleri, siyasetine daha ne kadar kurban verecek? % 50 oy almış, bütün ülkede tek söz sahibi. Her kurum, her işadamı, her gazete, her TV onun önünde el pençe vaziyette. Böyle bir durumda bile hâlâ siyasi menfaat hesapları yapıp, değerleri yüceltici değil, ayağa düşürücü tutum alıyor olmasını nasıl açıklayacağız?
Başbakan Erdoğan daha çok oy alsın, ilelebet Türkiye’yi yönetsin diye ahlaki hassasiyetlerimizi, insanlık değerlerimizi, vicdanımızı çöpe atmamız mı gerekiyor? Nedir bu tatminsizlik? Amaç, Başbakan Erdoğan’ın orada daha uzun süre kalması mı, yoksa Başbakan Erdoğan’ın kalabildiği sürece iyi şeyler yapması mı? İktidarda kalmak için ilkeler hiçe sayılırsa, nasıl iyi şeyler yapılacak?
Diyorlar ki “Şike meselesi yargının hükümete kurduğu bir tuzak” Velev ki öyle olsun bu ‘tuzağı’ boşa çıkarmanın yolu, sahtekarlığı meşrulaştırmak mıdır?
Ya ‘yeni medya’nın tutumuna ne demeli? Şike kararlarının bu ucube halinde sanki Başbakan Erdoğan’ın etkisi yok. Sanki Platini ile o konuşmaları Başbakan Erdoğan yapmamış. Sanki Futbol endüstrisinin kirli çamaşırlarını saklamayı, dürüstlüğe tercih eden Başbakan Erdoğan değilmiş gibi davranıyorlar.
Siz sustuğunuz için siyaset bu hale geldi. Siz eleştirmediğiniz için Başbakan kendi işine yarayan yeni bir ahlak anlayışı vazediyor.
Sizin sesiniz çıkmadığı için ahlaki hassasiyetleri bu kadar açıktan ve korkusuzca harcıyor.
Bakın, milletvekillerinin kimisi köşe yazarı oluyor, kimi TV’de yorumcu; hem de Başbakan Erdoğan’ın desteğiyle. Diyemiyorsunuz ki “Bu vekillerin yaptığı düpedüz düşüklüktür.” Bu halka, temsil ettikleri bu topluma hakarettir. Siz eleştiremediğiniz için, başbakan, koskoca partide kimseyi adam yerine koymuyor.
Eleştirmediğiniz gibi, bu tür ahlaki değerleri hiçe sayan sözlerini büyük bir pişkinlikle manşetlere çektiğiniz için Başbakan Erdoğan’ın artık nerede duracağını kimse kestiremiyor.
Görünen o ki Erdoğan’ın siyasetteki varlığını sürdürme hassasiyeti, her şeyin önüne geçecek. Önemli olan toplumun ilerlemesi değil, önemli olan Başbakan Erdoğan’ın uzun bir süre daha siyasette varlığını sürdürmesi.
Bütün hesaplar, bütün sözler, bütün davranışlar, bütün tavizler, bütün gevşeklikler, bütün radikallikler, bütün fırçalar, bütün şefkatler, bütün ötekileştirmeler, bütün geçmişle hesaplaşmaların tek bir amacı var: 10 yıl daha siyasete damga vurmak.
Tamam damga vurun, kimsenin buna diyeceği yok. Fakat o damga toplumu çürümeye, bayağılaşmaya, sefalete sürüklemesin. twitter.com/acikcenk