Serdar Turgut, Sosyalizm ve Kuvvetler Ayrılığı

Serdar Turgut, Sosyalizm ve Kuvvetler Ayrılığı

Adnan Berk Okan adnanberkokan@gmail.com

Serdar Turgut, “İçimdeki Budala” isimli kitabındaki (Destek Yayınevi) yazılarına, “En kutsal yazarlık görevi insanları güldürmektir” başlığı altındaki yazısıyla başlıyor.

Son zamanlarda ise çok fazla güldürmese de düşündürerek en az “güldürdüğü” zamanlardaki kadar kutsal bir görev yapıyor Serdar.

Hatta o kadar ki, “Sosyalist düşünce sistemiyle liberal kapitalist düzenin en doğru eleştirilerini Serdar Turgut yapıyor” bile diyebilirim.


Başbakan Erdoğan’ın “Kuvvetler Ayrılığı” aleyhinde yaptığı açıklama konusunda da yine okuduğum seküler yazarlar içinde “en mantıklı, en akılcı, en vicdanlı” analiz Serdar’dan geliyordu.

Bu konuya ilişkin yayımlanan dünkü (20.12.2012) makalesinin başlığı şöyle idi:

“Erdoğan kuvvetler ayrılığı konusunda haklı...”

Yağcılık değil...

1994’ü hatırlıyor musunuz?..

Dönemin Çiller Hükümeti TELEKOM’un % 49’unu özelleştirmek için kanun çıkarmıştı.

Kanun Anayasa Mahkemesi tarafından bozulunca TELEKOM satılamadı.

O günlerde uluslar arası değer tespiti yapan firmalar TELEKOM’a 32 ile 40 milyar dolar arasında değer biçiyorlardı.

En alt değerden kabul etsek (yarısı satılacağı için) yaklaşık 16 milyar Dolar gelir elde edilecekti…

O günlerde Devletin iç borç toplamı sadece 13 Milyar Dolar karşılığı TL. idi.

TELEKOM 2005 yılında 6.5 milyar dolara ancak satılabildiğinde ise iç borç 180 milyar Dolar karşılığı TL. idi...

Yani; Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’ni iğfal eden Anayasa Mahkemesi tarafından satışı engellenen TELEKOM 16 milyar dolara satılsa bütün iç borçlarımızı ödeyip elimizde de 3 milyar dolarımız kalacaktı…

2005 yılında 6.5 milyar dolara satıldığında elde edilen gelir sadece 4 günlük borcumuzu ödemeye yetti…

Yani; Erdoğan’a “yağcılık” yapmak için değil, “haklı” olduğu için destek veriyorum ey efendiler!..


Serdar’ın analizlerinde en çok da “detay” verişini severim.

Çünkü şeytanın ayrıntıda gizli olduğu bilinen bir gerçektir.

Detay verilmeden üstünkörü yapılan eleştiriler de analizler de tırışkadan nağmeden başka bir şey değildir.

Başbakan’ın Kuvvetler Ayrılığı İlkesi aleyhinde ettiği bir cümleyi anlayabilmek / anlatabilmek için Adnan Menderes’e kadar dönüyor Serdar

Erdoğan’ın Menderes ve iki bakanı Polatkan ile Zorlu’nun idamlarına karar veren ve infaz eden mahkeme kararının “yok” hükmünde olduğunun kabulünü sağlayacak yasa çıkarma hazırlığı içinde olmaları ile Kuvvetler Ayrılığı çıkışını birbirine bağlıyor.

Çok da iyi ediyor, doğru yapıyor…


Başbakan Erdoğan’ın Adnan Menderes ile aynı siyasi genlere sahip olduğunu hatırlatması, DP, ANAP ve Ak Parti’yi aynı siyasi çizginin siyasi partileri olarak tanımlaması da keza hep doğru tespitler.

Erdoğan’ın Menderes ve Özal ile aynı siyasi çizginin siyasi aktörü olduğunu kabullenmeden Kuvvetler Ayrılığı çıkışını anlayabilmek de mümkün değil bence…

Ben bu üç eski Başbakan’ın arasına Özal gibi ayrıca cumhurbaşkanlığı da yapan Süleyman Demirel’i de katarım.

Bu arada bir de anekdot aktarayım.


Benim kuşağım hatırlayacaktır…

Altmışlı yılların sonu olmalıydı; Demirel, Kuvvetler Ayrılığı ilkesinin denetim değil de müdahale ettiğine inanıyor ve yakın çevresine de bunun şikâyetlerini yapıyordu.

Bir gün bunu kamuoyuyla da paylaşmak istemeye karar vermiş olmalıydı ki AP’nin ambleminden hareketle kendisine yakın bir gazeteciye:

“Kırat nasıl gidiyor?” diye sordurmuş ve şak diye; “At çok iyi gidiyor da taylarında iş yok” cevabını vermişti…

Mesaj açıktı…

İsimlerinin sonunda “tay” eki olan Sayıştay, Yargıtay, Danıştay gibi yargı kurumları Yürütme Organı olan hükümete ayak uyduramıyorlardı…

Rahmetli Özal, Demirel kadar “denge” meraklısı olmadığı için açıkça şikâyet ederdi Yargı’dan…

Bugün de Erdoğan yapıyor aynı şeyi…

Ben de bu konuda Serdar gibi, Erdoğan’dan yanayım…

Erdoğan’ın şikâyetini haklı buluyorum…

Dikkat!..

“Şikâyet”…

“Kaldıralım gitsin” gibi ne bir niyet, ne bir talep, ne bir girişim var…

Bir şeyden şikâyet etmek o şeyin ortadan kaldırılmasını talep etmek değildir…

Gelin görün ki başta muhalefet partileri olmak üzere müzmin muhalif köşelerde kopan yaygara; “şikâyet” üzerine değil, ortada olmayan bir “kuvvetler ayrılığı ilkesi kaldırılsın” talebi üzerine koparılmaktadır.

Serdar kadar eskilere gitmeyeceğim…

Ama Serdar’ın yazısını okumanız için, Serdar’ın sayfasına gitmenizi önereceğim…

Güzel bir analiz…

Serdar bir Sosyalist…

Bunu her zaman da onur duyarak yazıyor söylüyor…

Dünkü yazısının güzelliği ve tutarlılığı da zaten Sosyalist felsefenin katkılarından geliyor.

Ben Erdoğan’ın Kuvvetler Ayrılığı İlkesinden şikâyetine hak veriyordum; Serdar’ın yazısından sonra bu defa kendime de hak verdim.

Selahattin Duman’ın dediği gibi, “kendi kendimi tebrik ettim”…

Okuyun lütfen…

Eğer başbakan’ın çıkışını eleştirenlerdensiniz, görüşlerinizi bir daha gözden geçireceksiniz…