Aslında konu “siyasi” değil…
En azından aradan geçen bunca yıldan sonra siyasi olmaması
gerekir…
Ama burası Türkiye ya…
Burada her konuda mutlaka ortadan ikiye bölünmek gerekir ya…
Aynen öyle oldu…
Asma kabağı gibi ortadan ikiye bölündük…
Hangi konuda mı?..
Merhum cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal’ın
öldürülüp öldürülmediği konusunda…
“Yok efendim; eceliyle öldü” dediğinizde,
zehirlenerek öldürüldüğüne iman edenlerin hücumuna uğrayacağınız
kesin…
“Zehirlenerek öldürüldü” dediğiniz zaman;
“seni gidi hınzır seni; 28 Şubat’ın gerici hükümetine kan
kusturan dönemin Başbakanı’nı zan altında bırakıp, 28 Şubat’ın
intikamını almak istiyorsun” diyenler tarafından karakter
linçine uğratılma ihtimaliniz çok yüksek…
Ama…
Ortada kalırsanız; yani bazı köşe yazarlarının her konuda
yaptıkları gibi: “öldürülmüş olduğuna ilişkin yoğun
belirtiler olmakla birlikte son Adli Tıp Raporu’ndan da
anlaşılacağı gibi ortada zehirlendiğini gösterir somut bir kanıt
yok” derseniz rahatsınız..
İyi de dostlar nedir bu?..
Ben
söyleyeyim: Oyun…
Birileri kamuoyuyla
eğleniyor…
Bu arada sonuç merak yarattığı; tartışma ortamı doğurduğu için hem
yazılı basın memnun hayatından; hem de televizyonlar…
Kanuni’nin orası çok tartışıldı…
Biraz da Özal’ın şurası tartışılsın
istenildi…
Yahu;
“öldürüldüğü” iddia
edilen 8. Cumhurbaşkanı’nın oğlu bile tartışanlar kadar meraklı
değil…
Dün gece CNNTÜRK’de
yayınlanan ve olay yeri inceleme uzmanlarımızın en
deneyimlisi Prof. Sevil Atasoy’un
sunduğu “Suç ve Delil” programında Adli
Tıp Uzmanı Nevzat Alkan, “ailenin
elinde merhum Cumhurbaşkanı’nın saçı vardı Adli Tıp’a verip
vermedikleri bilinmiyor” dedi…
Bir süre sonra yayına bağlanan oğul Ahmet
Özal, merhum Özal’ın saçını
vermediklerini zaten saçın zehirlenme olup olmadığının tespitinde
iç organlar kadar etkin kabul edilmediğini sandığını (ne demekse)
söyledi…
Oysa Napolyon’un zehirlenerek öldürüldüğünün
vefatından yaklaşık 200 yıl sonra saç kılına yapılan otopside
ortaya çıktığını Tevfik Diker yazdı
geçenlerde…
Yani;
Demek istemem o ki;
Aslında
medya egemenleri Özal’ın zehirlenip zehirlenmediğiyle
ilgili değil…
Onlar bu reyting cümbüşünü daha
ne kadar sürdürebileceklerinin hesabında…
Gerisi
fasa fiso…
En güzelini Semra Özal Hanımefendi yapıyor...
Kıyamet kopacak ya,
Türkiye'nin en erkeksi erkeği Fatih
Ürek'i de yanına alıp Şirince'ye
gitmiş...
Bir elinde Fatih Ürek, diğer elinde merhum
Özal'ın saçı...
Umurunda mı kim kazanacak otopsideki
maçı!..
Hâsılı ey dostlar!..
Özal öyle öldü böyle öldü ama
öldü...
Yaşasaydı da Semra Hanım'ın en yakın dostlarının
kimler olduğunu görseydi daha mı iyiydi?..
Kendisi kıyametin kopacağı konusunda sadece
Kuran'da yazılanlara inanırdı...
Yaşasaydı Semra Hanım'ın Kuran'a değil, Mayaların
kehanetine inandığını görecekti...
Sizce buna rağmen yaşayabilir miydi?..
Gerçi çok hoşgörülüydü; ona rağmen yaşayabilirdi ama ona yaşamak
denir miydi?..
adnanberkokan@gmail.com