-Ne ülkede yaşıyoruz ama...
Tam bunu yazmalıyım diyorum, pat başka bir konu düşüyor ortaya.
Ben de yazıyı ortaya karışık yapmaya karar verdim. Az ondan, az
bundan. -
Başbakan Davutoğlu, Partisinin belediye
başkanlarını uyardı:
"Eşini, işini ve evini değiştirenden şüphe
ederim" dedi.
(Böyle durumlarda uyarı pek işe yaramaz, yapacak olan kitabına
uydurur yine yapar. İşe yarayan şey, sağlıklı denetim
mekanizmasının kurulmasıdır.)
Kadın, para, seks, siyaset.
Hep aynı kapıya çıkar.
Aynı ortak noktaya sahiptirler: İktidar!
Belki de aralarındaki geçişgenliğin yoğun olmasının nedeni
budur.
NE CHP İMİŞ AMA!
Okur haklı, soruyor: Neden CHP eleştirisi yapıyorsun da,
iktidara dokundurmuyorsun.
Okur haklı da. Bir de beni düşünün.
Tam oturmuş, Hükümet eleştirisi yapacağım, bir zamanlar
yönetiminde bulunduğum CHP'de bir vekil, hem de parti
yöneticisi Mustafa Kemal'in portresini çöpe atıyor!
Çöpe atmasına bir şey demek olmaz, en fazla ayıplanabilir. Belki
de yerine daha yenisini asacak denilebilir.
Ya da hiç asmayacaktır.
Suçlanacak biri varsa, o da, o kişileri parti yönetimine
kadar taşıyanlardır.
Asıl benim asabımı bozan, o vekilin, Mustafa Kemal'i çöpe
atarken "yeni şeyler söylemek lazım" demesi.
Yeniliğin ve çağdaşlaşmanın kitabını yazmış ve yaşamış ebedi
lidere "eski" diyecek kadar kör tiplerin bu
partide işi ne?
CHP böyle sapır sapır dökülürken, onunla çelik çomak oynar gibi
oynayan Erdoğan'a kızmak züğürtlük değil de nedir?
ADAM GAZETECİLİK ÖĞRENCİLERİNİ SERSEM
Mİ SANIYOR?
En şerefsizlerin bile, başkalarına
şeref dersi vermeye kalktığı bir ülke olup
çıktık.
En ahlaksızlar ahlak timsali kesiliyor.
En tekin olmayan tipler "genç gazetecilere
dersler" vermeye kalkıyor.
Zıvanadan çıkmış tipin biri, çevirdiği dolaplar ortaya dökülünce
bile, arsızca milleti salak yerine koymaya devam edip üstüne bir de
akıl veriyor.
Kesinlikle akıl sağlığı kontrolünden geçmesi gerektiğine
inandığım Ahmet Altan, genç gazetecilere öğüt verdiği yazısını şu
cümleyle bitirmiş:
"Bir daha asla silemeyeceğiniz bir lekeyle
kirlenirsiniz."
Bunun böyle olacağını nereden biliyor dersiniz?
HANİ BİR MUHARREM İNCE'MİZ
VARDI...
Önceki CHP kurultayında çıkıvermişti Kılıçdaroğlu'nun
karşısına.
Esmişti, gürlemişti. Yeri göğü inletmişti.
Her engele rağmen gayet de umut veren bir oy almıştı.
CHP tabanında, "sonraki kurultayda kesin genel
başkan" hissi uyandırmıştı (bende değil).
Sonraki kurultay geldi.
Muharrem İnce aday olmadığı gibi, sesi bile çıkmadı.
Sahi ne oldu ona?
RUHANİ İÇİN ENDİŞELENMEYE
BAŞLADIM
İtalyanlar, ülkelerini ziyaret eden İran Cumhurbaşkanı
Ruhani için misafirperverlik yarışına girmişler.
Önünde eğilmeler, çıplak heykelleri örtmeler, şarap servisini
kaldırmalar vs.
Ruhani'nin yerinde olsam hafiften tırsmaya
başlardım.
Kaddafi'nin İtalya gezisini hatırlayan var mı?
Berlusconi, uçağın merdivenlerinde karşılamış, bağrına
basmıştı.
Alman, İngiliz, Fransız, İtalyan bir politikacı sizi
bağrına basınca tırsmalısınız. Sonu pek iyi bitmiyor.
ANKARA, İSTANBUL ARASINDAKİ FARKIN
NEDENİ NE?
"Ata Demirer Gazinosu" Ankara'ya gelecek
dediler.
Biz de köyümüze sinema gelmiş hevesiyle meraklandık, gösteri
nerede, biletler kaç lira?
Sömestr tatili ya. Yeğenlerle beraber gidince bilet fiyatı
önemli oluyor haliyle.
Bir de ne görelim, oyun tek gece!
Tüm Ankaralı izleyiciyi tek salona toplayalım,
üzerlerine de gaz sıkalım bitsin demişler.
Bilet fiyatlarına gelince.
Ata Demirer bir gece oynayacak, o geceden kazandığı parayla da
bir daha çalışmaya gerek duymayacak sanırsınız.
Sanırsın Londra Kraliyet Operası'nın tek
konseri.
Gitmekten vazgeçtik.
Yine de aklımıza takıldı, aynı oyun neden İstanbul'da 98
TL (ki o bile çok), Ankara'da 135 TL?
Neden İstanbul'da tiyatro salonunda da, Ankara'da sirk
ortamında?
Sanattan söz edilecekse, İstanbul Ankara'nın eline su
dökebilir mi?
Tamam, İstanbul'da köşe dönücülük ilk planda, anladık
da. Bu da ayıp artık.
İster Ata Demirer, isterse seri üretime bağlamış fabrika gibi
çalışan BKM bir açıklarsa sevinirim.
PES DOĞRUSU
Sosyal medyada olmadığım halde. İsmimi kullananlar
var.
Hatta benim fotoğrafımla Facebook'ta sayfa açanı bile
gördük.
Şimdi de. Fal sitelerinden birinde, falcının biri
fotoğrafımı kullanıvermiş! Demek ki inandırıcı bir tipim
var.
Gülsem mi, kızsam mı bilemedim.
Uyardık, kaldırdılar.
Durumdan haberdar olmamı Hürriyet'ten sevgili Hilal
Meriç (Maritsa) sağladı.
Yazma tutkusuna, renkli kişiliğine hayran olduğum Hilal'e
teşekkür ederim.
AKLIMDA KALAN
Kendimi iyi hissediyor olmanın
keyfi: Gün geçmiyor ki, çocuğuna çaresizce
"ilik nakli için donör" arayan anne-baba haberi
çıkmasın. Her defasında çok üzülüyordum. İçimde bir eksiklik hissi.
Bir mahcubiyet. Son haberle birlikte. Ankara Üniversitesi,
Akraba Dışı Doku Bankası'na gidip
"donör" olmaya karar verdim. İçimdeki eksiklik
gitti. Mahcubiyet bitti. Kendimi iyi
hissettim.