Türkiye'de uzun zamandır şık, mertçe, göz doldurucu işler
yapılmadığından kahramanlık payesi de artık iyice ucuzladı. Çünkü
yapılan her işte sığlık aldı başını gidiyor.
Evet, Ahmet Hakan’ın Sarıgül'e bahşettiği kahramanlıktan
bahsediyorum.
Mustafa Sarıgül aylardır uğraştığı halde kuramadığı partisini
kurmaktan “Kemal Kılıçdaroğlu’nun hayrı için” vazgeçtiğini
açıklayınca, birden kahraman olup çıktı.
Gerçekten öyle mi peki? Sarıgül bir özveride bulunarak,
kahramanlık mı yaptı? Milletin zekasını, kendi zeka
düzeyleriyle aynı zannedenler, bu soruya “Elbette öyle” cevabı
çakabilir. Fakat bakmayı ve görmeyi bilenler, ortada kahraman ya da
kahramanlık olmadığının farkındalar.
Şişli Belediye Başkanı, Türkiye'yi yönetmekten bahsediyor, iddialı
laflar ediyordu. Fakat söylediklerine kendi de inanmadığından, bir
türlü yola çıkamıyor, ciddi bir adım atamıyordu. Eğer
söylediklerinin, kuvveden fiile döneceğine inansaydı Mustafa
Sarıgül, öncelikle başkanlıktan istifa eder bu işte ne kadar ciddi
olduğunu, ona bel bağlayanlara da gösterirdi. Fakat istifa etmedi,
edemedi. Yani elindekini bırakmadan, yumruğu sıkılıyken
insanlarla tokalaşmaya kalktı. Nitekim millet
durumdaki zırvalığın farkına erken vardı. Sarıgül’ün ekip
arkadaşları da bu kurnazlığı fark ettikleri için, birliktelikleri
başlamadan bitiverdi.
Çok sevdiğim ilginç bir hikayeyi Mustafa Sarıgül’e uyarlayarak size
anlatmak istiyorum. Olayın iç yüzünü daha iyi kavramamıza eminim
ciddi katkısı olacaktır.
Bir grup arkadaş parti kurmak üzere bir araya geliyorlar.
Başlıyorlar beraber büyük bir yürüyüşe. İçlerinden biri diyor ki
“Arkadaş bu iş böyle olmaz, her şeyin daha net ve düzenli
olabilmesi için aramızdan bir lider seçelim. Neyi ne zaman
yapacağımıza, nerede ne kadar para harcayacağımıza, yapacağımız bu
yolculukta soğan ekmek mi yoksa kebap mı yiyeceğinize o karar
versin. Bu nedenle herkes cebindeki son kuruşa kadar tüm parasını
lidere versin ki herkes bu birlikteliğe tam tâbi olsun.” Herkes bu
teklifi mantıklı bulur, kabul eder. Paralarını lidere teslim
ederler. Fakat diğer taraftan yine herkes “Olur da bu iş aksarsa”
diye bir miktar para ayırır kendine. Bu davranışla projeye olan
inanç yara aldığından, yolculuk devam edemiyor, sona eriyor. Çünkü
herkesin ilk sıkışmada kaçmaya yarayacak hazırlığı var.
İşte, Şişli Belediye Başkanlığı, Sarıgül’ün son anda
kendini kurtarmak için sakladığı şeydi. Ceplerinde bir
şeyler saklayan hatta masaya koyacak hiçbir şeyi olmayanlar, bunu
fark edince de proje çöktü.
Hem Türkiye’yi yönetmek üzere büyük laflar edeceksin, hem de
Şişli Belediye Başkanlığından bile vazgeçemeyeceksin. Sonra da
“Kemal Kılıçdaroğlu rüzgarına da benden bir mütevazı katkı”
diyeceksin. Üstüne üstlük, Kılıçdaroğlu’nun rüzgarında
serinleyen arkadaşlar da sizi kahraman ilan edecekler! Oh ne
âlâ!