"Bunları da
yaz!"
Bu kadar başarılı bir Başbakan ve
hükümetinin neden
bazı anlamsız ve kamuoyu
vicdanını yaralayan işlere kalkıştığını hiç aklım
almıyor.
Bunlardan biri Sabah & atv &
Takvim gazetelerinin satın alımı...
Dolambaçlı yollara hiç gerek yoktu.
Kamu malına zarar verdiği aşikar bir yönteme asla baş
vurulmamalıydı.
Sabah & atv & Takvim'in satın alımına ilişkin ilk
eleştiriyi benim yaptığımı hatırlayacaksınız.
Tapelerdeki o çirkin, küfürlü ama "satın almazsak başbakanı
kızdırırız aabi" mealindeki konuşmalar da bana
dinletildiği halde tek bir cümlesini bile köşeme taşımadım.
Ona rağmen Sabah & atv &
Takvim gurubundan beni aradılar.
Salih Tuna'nın bugünkü Yeni
Şafak'ta ileri sürdüğü iddiaları aynen aktardılar.
Yani...
"Bunları da yaz!" demeye
getirdiler emreder gibi...
Tabii ki yemedim...
Baskı bile yaptılar...
"Tekzip gönderin yayımlayayım" dedim...
Ancak tekziple birlikte tapelerde yer alan konuşmaları da
yayımlayacağımı hatırlattım...
Tekzip göndermediler...
Amaç yalanlarına beni de alet etmekti...
Alet olmadım...
Hatta...
Salih'in yazısında yer vermediği bir de bilgi
aktardılar...
Ki araştırınca...
Bana anlatılanların hiçbirinin doğru oladığını, Sabah
& atv & Takvim'in (Ne yazık ki) Başbakan
Erdoğan'ın son 11 yıllık başarılarını gölgeleyen ve hem de
ihtiyacı da olmayan bir yöntemle satıldığını kamuoyunun gözünden
saklamak amacı taşıdığını anladım.
Bana "Doğru Haber" diye aktarılanları
ciddiye almadım...
Salih'in makalesinde yer almayan haber ne mi
idi?..
Söyleyeyim:
Cemaat ya
da Hizmet (Her neyse) Sabah
& atv & Takvim'den oluşan gurubun
başına Ergun Babahan'ı getirecekti...
Yani...
Galatasaray'ın kazandığı şampiyonluk kupası için
attığı olay tivitle
hem Gülen'i ve hem de müritlerini çileden
çıkaran ve Star'dan kovdurulan Ergun Babahan'ı
getireceklerdi...
Salih Tuna da benim gibi o bilgiye(!)
inanmamış olmalı ki yazısında yer vermiyordu...
Salih'in diğer iddiaları ise bana anlatılanlarla
aynı...
Şimdi...
Tabloyu çevirip bir başka sanal pencere açayım izninizle...
Bir an için Salih'e ve bana
aktarılanların "palavra" değil
de "doğru" olduğunu varsayayım...
Peki...
Bütün o palavralar; Sabah & atv & Takvim'in
yeni satın alımında kullanılan yöntemin ahlâk ve yasa
dışı olduğu gerçeğini ortadan kaldırır mı?..
Hâsılı...
İslamcı İktidar medyasının en güvenilir, en yüce
vicdanlı yazarlarından biri olduğunu
düşündüğüm Salih Tuna'nın
böylesine maniple bir haberi yayımlayıp yorum yapmasına bir
anlam veremedim...
Hele Sabah & atv & Takvim'den oluşan guruba
mahkeme kararıyla el konulunca
yönetimin Cemaat'e bırakılacağı iddiasına
nasıl inandığını hiç aklım almadı...
Keşke o işin nasıl yapılacağını da anlatsaydı...
Olur a...
O konuları çok iyi bilen biri olarak beni de ikna ederdi...
Ha...
Derseniz ki; "Sabah & atv & Takvim'e Doğan Gurubu +
Cemaat ortaklığında nasıl el konulacağına ikna olsaydın; yeni
ortakların satın alımda kullandığı yönemin temiz olduğuna da ikna
olacak mıydın?"
Hayır...
Asla ikna olmayacaktım...
Çalık, Sabah & atv &
Takvim gurubunu o günlerde yapılan bütün
karalamalara rağmen ne kadar "dürüst ve anasının ak
sütü gibi helâli"nden aldıysa...
Ve...
Öyle olduğuna inandığımı ama aynı zamanda
asıl kandırılanın TMSF değil Ahmet Çalık olduğuna
dikkat çektiysem...
Bugün de şöyle diyorum:
Sabah & atv & Takvim gurubunun Çalık'tan alımında
kullanılan yöntem ahlaki olmadığı gibi yasal da
değildir.
Gurubun yeni sahiplerinin bir şey kaybedip
kaybetmediklerine gelince....
Ortada kaybeden tek bir kurum var: DEVLET...
Yani; MİLLET...
Kalan herkes kazandı...